9 Temmuz 2013 Salı

Kadir Gecesi

Kadir Gecesi




إِنَّا أَنْزَلْنَاهُ فِي لَيْلَةِ الْقَدْرِ* وَمَا أَدْرَاكَ مَا لَيْلَةُ الْقَدْرِ * لَيْلَةُ الْقَدْرِ خَيْرٌ مِنْ أَلْفِ شَهْرٍ
تَنَزَّلُ الْمَلَائِكَةُ وَالرُّوحُ فِيهَا بِإِذْنِ رَبِّهِمْ مِنْ كُلِّ أَمْرٍ * سَلَامٌ هِيَ حَتَّىٰ مَطْلَعِ الْفَجْرِ


Manası: biz o Kur’an-ı kerimi kadir gecesinde inzal ettik. Sen kadir gecesinin ne olduğunu bilirmisin. O kadir gecesi 1000 aydan daha hayırlıdır. O gece melekler ve ruh Rablerinin izni ile her bir emir için inerler. Selam olsun. O gece fecr doğuncaya kadar (gün ışıyana) sürer.

إِنَّا أَنْزَلْنَاهُ فِي لَيْلَةِ الْقَدْرِ       Biz K.K.’i leyle-i kadirde levhi mahfuzdan sema-i dünyaya, beyti izzete inzal ettik. Bagdehü cebrail(as) yirmi veya 23 yılda ezmani müteferrikada Peygamber Efendindimiz’e inzal ettik.

Kadir takdir ve sıkışıklık manasınadır. Bütün emirler ve hükümler o senenin tamamı için takdir edilir taaa gelecek seneye kadar.

Hz. Allah duhan suresi 4. ayetinde
فِيهَا يُفْرَقُ كُلُّ أَمْرٍ حَكِيمٍ
her hikmetli iş o gece ayırt edilir buyurmuştur.

Yine kadir ismine darlık ve sıkışıklık manası verilmiştir. Sebebine gelince o gece gökten yere o kadar çok melek iner ki yeryüzü onlara dar gelir. (dürretül vaizin 1164)

Yine bazılarına göre kadir şeref ve azamet gecesidir. Zira bu gecede yüce Allah şerefli olan Kur‘an-ı şerefli olan Cebrail a.s. vasıtası ile şerefli olan peygamberine ve onun şerefli olan ümmetine gönderdi. (envarul aşıkin 399)

Kadir gecesinde yeryüzüne meleklerin inmesine neden olan, daha önce onların bakara suresinin 30. ayetinde anlatılan durumdur.
Rabbin meleklere şöyle dedi;
-         Ben yeryüzünde bir halife yaratacağım.
Melekler şöyle dediler;
-         Yeryüzünde bozgunculuk edecek, kan dökecek birini mi yaratacaksın biz seni överek tesbih takdir ediyoruz.
Allah şöyle dedi;
-         Ben daha iyi bilirim siz bilmezsiniz.
İşte bu sebepten ötürü yüce Allah onlara söylediklerinin aksini açığa çıkarmak istedi. Müminlerin hallerini de onlara açıkladı. Anlatılan sebepten ötürü de onlar yeryüzüne inerler. Müslümanlara selam verirler, onların bağışlanmalarını dilerler. Daha önceki sözlerinden dolayı da özür dileyip, dua ederler. (dürretül vaizin 1165)

İbn-i Abbas yolu ile gelen bir rivayette, bu surenin geliş sebebi şöyledir;
Cebrail a.s.  peygamber Efendimiz’e Şem’un-el gazi adında birini anlatıp dedi ki;
-         O kâfirlerle 1000 ay savaştı. Onun silahı devenin çene kemiği idi. Başka silahı yoktu.
Her ne zaman bu çene kemiği ile kâfirlere vuracak olsaydı, sayısız kâfir öldürürdü.
Her ne zaman susayacak olsa devenin dişleri arasından tarlı su çıkardı. Ondan içerdi. Acıktığı zaman oradan et biterdi. Onu yerdi.
Onun hemen her günlük yiyeceği buydu, işi de savaşıp gazi olmaktı. Böylece ömrü 1000 ayı buldu.(83 yıl 4 ay)
Kâfirler onun elinden bizar oldular. Başa çıkamayacaklarını anlayınca onun kadınına başvurdular. O kadın kâfir bir kadındı. Kendisine şöyle dediler;
-         Eğer sen kocanı öldürecek olursan sana çokça mal vereceğiz. Kadın;
-         Ben onu öldüremem. Gücüm yetmez. Dedi.
Dediler ki;
-         Biz sana ip verelim, sen onun ellerini ayaklarını uyurken bağla. Bizde onu öldürelim.
Kadında Şem’un uykudayken, ellerini ayaklarını o iple sıkı sıkı bağladı. Şem’un uyandığı zaman sordu
-         Beni kim bağladı? Kadın;
-         Ben bağladım ki senin kuvvetini deneyeyim dedi.
Şem'un elini şöyle bir gerdi ipleri parça parça etti. Bundan sonra kâfirler zincir getirdiler. Kadını da onu zincirle bağladı. Şem’un uyandığı zaman sordu;
-beni kim bağladı? Kadın;
-ben bağladım ki senin kuvvetini deneyeyim dedi.
Şem’un elini şöyle bir gerdi. Zinciri parça parça etti. Sonra şem un şöyle dedi.
-         Ey kadınım! Ben Allah’ın veli kullarından biriyim. Dünyalık işlerden hiç biri beni alt edemez şu saçım müstesna. Ben ancak onunla bağlanabilirim. Şem unun uzunca saçı vardı. Kadın onun dediğini duydu. Şem un uyuduğu zaman kadın onun saç örgülerini kesti. Şem un’un saç örgüleri 8 bölüktü. Hepsini de kesti. O saç örgüleri o kadar uzundu ki salındığı zaman yere değerdi. Kadın o saç örgülerinin 4 bölüğü ile ellerini bağladı, 4 bölüğü ile de ayaklarını. Bu sırada şem un yine uykudaydı. Uyanınca sordu;
-         Beni kim bağladı? Kadın yine
-         Ben bağladım ki senin kuvvetini deneyeyim, dedi. Şem’un kollarını çok gerdi fakat saç tellerini koparmaya bir türlü gücü yetmedi. Bunun üzerine o kâfir olan kadın, kendi gibi kâfirlere durumu bildirdi. Onlarda gelip şem un’u mezbahalarına götürdüler. Orada bir direk vardı. Şem’un’u o direğe bağladılar. Önce kulaklarını kestiler, gözlerini oydular, dudaklarını kesip dilini kopardılar. Ellerini ayaklarını da parçalayıp vücudundan ayırdılar. Hepsi o yerde toplu halde idiler. Yüce Allah şem un’a vahiy yolu ile sordu;
-         Bunlara ne yapmamı istiyorsun? Şem’un dedi ki;
-         Bana öyle bir kuvvet vermeni istiyorum ki, bu yerin direğini yerinden oynatayım, burası onların üzerine çöksün.
 Yüce Allah ona istediği kuvveti verdi. Bundan sonra şem un 1000 ay Allah’a ibadet etti. Geceleri namaz kıldı. Gündüzleri oruç tuttu. Allah yolunda kılıç salladı. Ömrünü bu yolda tüketti.
  Rasülullahın ashabı bu haberi duyunca ağladılar. Şem’un’un durumunu arzuladılar dediler ki;
-         Ya Rasulallah! Şem’un’un sevabını biliyor musun? Peygamber efendimiz;
-         Bilemiyorum. Buyurunca peşinden Cenab-ı Hakk Cebrail a.s. vasıtası ile bu sureyi gönderdi ve buyurdu ki;
-         Ya Muhammed sana ümmetine kadir gecesini verdim. O gecede edilecek ibadet, Şem’un’un 1000 aylık ibadetinden fazilet itibarıyla daha ileridir.
Bazı rivayetlerde de Hz. Allah
-         Ya Muhammed! Kadir gecesinde kılınacak 2 rekât namaz senin için, ümmetin için, İsrailoğulları zamanında 100 ay düşmana kılıç çalmaktan daha hayırlıdır. (dürretül vaizin 1165-1167)

Peygamber Efendimiz bir hadisi şeriflerinde şöyle buyurmuştur;
“Allah kadir gecesinde öyle bir rahmet indirdi ki, bütün müminlere isabet eder. Hem de yeryüzünün doğusundan batısına kadar nerede bir mümin varsa. O rahmetten bir bakiye (astan) kalır. Cebrail a.s. sorar;
-         Ya Rabbi o rahmeti ben bütün müminlere dağıttım. Onun artanı kaldı. Nasıl edeyim?
Yüce Allah şöyle buyurur;
-         O kalan rahmeti o gece doğan kâfirlerin çocuklarına harca. Cebrail a.s.‘da o kalan rahmeti o gece doğan kâfirlerin çocuklarına harcar.
Bu rahmet kalıntısı, onlara öyle bir özellik verir ki, kendilerini müminlerin bulunduğu ülkeye çeker. Orada ölürler.”(dürretül vaizin 1168)

Musa a.s. bir münacatında şöyle dedi;
-         Allah’ım sana yakınlık istiyorum.
Yüce Allah şöyle buyurdu;
-         Yakınlığım kadir gecesi ayık olanlaradır.
Musa a.s. devam etti;
-         Allah’ım rahmetini diliyorum.
Yüce Allah şöyle buyurdu;
-         Rahmetim çaresizlere merhametli olanlar içindir.
Musa a.s. devam etti;
-         Allah’ım sırat köprüsünden şimşek gibi geçip gitmek istiyorum.
 Yüce Allah şöyle buyurdu
-         Senin bu dediğin kadir gecesinde sadaka verenler içindir.
Musa a.s. devam etti;
-         Allah’ım cennet ağaçlarının gölgesinde oturmak onların yemişlerinden yemek istiyorum.
Yüce Allah şöyle buyurdu
-         Bu dediğin kadir gecesi tesbihini okuyanlar içindir.
Musa a.s. devam etti;
-         Allah’ım cehennem azabından kurtulmak istiyorum.
Yüce Allah şöyle buyurdu
-         Bu dediğin kadir gecesi sabahına kadar bağışlanmasını dileyenler içindir.
Musa a.s. devam etti;
-         Allah’ım rızanı istiyorum.
Yüce Allah şöyle buyurdu
-         Bu dediğin kadir gecesi 2 rekât namaz kılanlar içindir. (dürretül vaizin 1169)

Hadisi şerifte
“Kadir gecesinde sema kapıları açıktır. Hangi kul kadir gecesinde namaz kılarsa kıldığı namazın her tekbirinde Yüce Allah o kimse için cennette bir ağaç diker, bir atlı onun gölgesinde 100 sene at koştursa bitiremez.
Yine o gece her rekât için kendisine cennette bir ev ihsan edilir ki, yakuttan zebercetten inciden yapılmıştır.
Yine o gece kıldığı namazda okuduğu her ayet için cennette bir taç giydirilir.
Yine o gece kıldığı namazın her oturuşunda cennet derecelerinden bir derece kendisine verilir.
Yine o gece kıldığı namazın her selamında onun giymesi için cennet formalarından bir forma verilir.” (dürretül vaizin 1169)

  Yine başka bir hadisi şerifte;
“Kadir gecesi 4 sancak iner.
1-     Hamd sancağı
2-     Rahmet sancağı
3-     Mağfiret sancağı
4-     Keramet sancağı
Bu sancakların her biri ile 70.000 melek iner. Her sancağın üzerinde şu cümle yazılıdır: “la ilahe illallah Muhammedün Rasülullah.” Bir kimse kadir gecesi 3 kere kelime-i tevhidi okursa;
1.sinde Allah o kimseyi bağışlar.
2.sinde Allah o kimseyi cehennemden kurtarır.
3.sünde Allah o kimseyi cennete koyar.
Sonra; hamd sancağı; yerle gök arası bir yere dikilir.
Mağfiret sancağı; Peygamber Efendimiz’in kabrine dikilir.
Rahmet sancağı; kabenin damına dikilir.
Keramet sancağı; beyti makdisteki taş üzerine dikilir.
O meleklerin her biri Müslümanların kapısına gelir, onlara selam verir.”  (dürretül vaizin 1170)

Kadir gecesinde öngörülen tedbirler ilgililere teslim edilir. Şöyle ki;
Rahmet tutanağı ile azap tutanağı Cebrail a.s.’a verilir.
Bitkiler rızıklar tutanağı ise Mikail a.s.’a verilir.
Yağmurlar rüzgârlar tutanağı ise İsrafil a.s.’a verilir.
Canların alınması ecel durumu ile ilgili tutanak ise Azrail a.s.’a verilir.  (dürretül vaizin 1164)

Cenab-ı Hakk bazı şeyi bazı şey içinde gizlemiştir.
Cenab-ı Hakk ramazan geceleri arasında kadir gecesini gizlemiştir ki ger gecesi ihya edilsin diye.
Cuma günü içinde icabet saatini gizlemiştir ki her saati değerlendirmek mümkün olsun diye.
Orta namazı 5vakit namaz içinde gizlemiştir ki, 5 vakit namaz muhafaza edilsin diye.
İsmi azamı Kur’an-ı Kerim içinde gizlemiştir ki bütün Kur’an-ı Kerim ismi azam niyetiyle okunsun diye.
Rızasını taatlar içinde gizlemiştir ki her taat yapılsın diye.
Gazabını günahlar arasında gizlemiştir ki, her günahtan kaçınılsın diye.
Kıyametin ne zaman kopacağını gizlemiştir ki, daima ehli iman korksun hazır olsun diye. Eceli gizledi ki, mümin daima hazırlıklı olsun diye.
Evliyayı insanlar içinde gizledi ki, herkese saygı gösterilsin diye. (abdüllatif 522- envarul aşıkin 400)

Cenab-ı Hakk cümlemize bu geceyi hakkıyla ihya edebilmeyi nasip eylesin.

ORUÇ

ORUÇ


يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا كُتِبَ عَلَيْكُمُ الصِّيَامُ كَمَا كُتِبَ عَلَى الَّذِينَ مِنْ قَبْلِكُمْ لَعَلَّكُمْ تَتَّقُونَ


Manası: ey iman edenler! Sizden önceki ümmetlere farz kılındığı gibi size de oruç farz kılındı. Umulur ki Allah’tan korkup günahlardan sakınırsınız. (bakara 183)

Cabir bin Abdullah’ın rivayet ettiği bir hadisi şerifte:
“ümmetime Cenab-ı Hakk 5 şey ihsan etti ki bunu benden önce hiçbir peygambere vermemiştir.
1-     Ramazan-ı şerifin ilk gecesi olunca Allah ümmetime rahmeti ile nazar eder. Cenab-ı Hakk kime rahmet nazarı ile bakarsa ebedi ona azap etmez.
2-      Oruçtan dolayı akşamüzeri ağızlarının kokusu indi ilahi de miski amberden daha güzeldir.
3-      Melekler her gün ve gecede onlar için istiğfar ederler.
4-     Allah Teala cennetine emredip ‘kullarım için hazırlanıp süslen, onların dünya meşakkatlerinden kurtulup benim yurduma ve ihsanıma istirahat için gelmeleri yaklaştı’ buyurur.
5-     Gecenin sonu olunca oruç tutanların hepsini bağışlar, mağfiret eder.” Eshabtan biri sordu; ‘o gece kadir gecesi midir?’ yani Cenab-ı Hakk kadir gecesi olduğu için mi oruç tutanları bağışlar. Efendimiz (sav) “hayır çalışanları görmüyor musun, onlar çalışıp işlerini bitirince kendilerine ücretleri tam olarak verilir.” Buyurdu. (tergib c2 sf 425 beyhakiden)

Oruç kitaplarda şöyle tarif edilmektedir:
Allah’ın emrini yerine getirmek niyetiyle tan yerinin ağarmasından (imsak) itibaren güneşin batmasına kadar kendini yemekten içmekten ve nefsani arzulara uymaktan muhafaza etmektir.

Oruç, Müslüman, akıllı ve baliğ olan herkese farzdır. Orucun farzları üçtür.
1-     Niyet etmektir,
2-      Niyetin ilk ve son vaktini bilmek, niyet: bir önceki akşamdan başlayabilir. Niyetin son vakti ise imsak kesilmesinden itibaren orucu bozan hiç bir şey yapmamak şartıyla en son kaba kuşluğa kadar yani öğleden 45 dakika öncesine kadardır. (adak, nezir olan ve kefaret oruçlarında son vakit güneş doğmadan öncesine kadardır.)
3-     Tan yeri ağarmaktan itibaren (imsaktan) güneş batıncaya kadar yemek içemk ve cinsi münasebetten uzak durmaktır. Orucu bozan ve bozmayan haller, ilmihal kitaplarında bütün teferruatıyla anlatılmıştır. Bizde burada orucun fazileti, hikmeti ve dikkat edilmesi icap eden hususlar üzerinde durmak istiyoruz.

İslam’ın 5 şartından bir olan oruç ibadetinin diğer ibadetlerden ayrı halleri, ayrı güzellikleri ve faziletleri vardır. Namaz ve sair ibadetlerden gaflet eden birçok Müslüman’ın: ramazan- şerif gelince içlerindeki imanları coşmakla bir ay ile sınırlı olan bu ibadeti yerine getirerek kazandırdığı manevi kazançlarla belki de daire-i İslam da kalabilmektedirler.  İmanın bir alameti namaz olduğu gibi bir alameti de oruçtur.

Peygamber efendimiz: “oruç bir kalkandır, kul onunla cehennem ateşinden kurtulur.” Buyurmuşlardır. (tergip c2 sf 410)

Oruç hicretin ikinci yılında farz kılınmıştır.Ondan evvel peygamber efendimiz her aydan 3 gün bir de aşure günü olmak üzere senede 37 gün oruç tutarlar idi. Ve yine en kolay oruçta bu ümmete farz kılınmıştır. Çünki daha önceki ümmetlerde sahur yoktu ve iftar belli bir vakit idi. Eğer uyuyakalsa yahut iftar vaktini kaçırsa ertesi günün orucunu o halde tutar tekrar bir şey yiyemezlerdi. halbuki biz akşam ezanından itibaren imsak kesilene kadar uyusak yahut uyumasakta istediğimiz kadar yiyebiliyoruz.

Yine peygamber efendimiz başka bir hadis-i şerifinde:
 “Kim inanarak ve sevabını Allah’tan umarak ramazan-ı şerif orucunu layıkıyla tutarsa geçmiş günahları af olunur.” Buyurmuşlardır. (tergıp 2/410)

Peygamber efendimiz Âişe validemize “devamlı cennetin kapısını çal” buyurunca hz Âişe “ne ile çalayım ya Rasülullah?” diye soruyor. Peygamber efendimiz “oruçla” diye cevap veriyorlar.

Oruç ibadetinin fazileti saymakla bitmez. Nefsi emmare açlık ve susuzlukla terbiye olunca kişide ruhani cihet ağır basar. Oruç gizli bir ibadettir. Herkes kendi dikkati sabrı ve ihlası derecesinde oruçtan mükafatlanır. Bu bakımdan Cenab-ı Hakk oruç ibadetine belli bir sevap takdir etmemiş ve “onun mükâfatını ancak ben veririm” buyurarak adeta açık bir senet vermektedir.

Orucun hem maddi hem de manevi faideleri vardır:
  1. yani maddi faidesi vücudun sağlamlaşmasıdır ki; peygamber efendimiz bir hadis-i şerifinde “oruç tutunuz ki sıhhat bulasınız.” Buyurmuştur.
Peki vücut nasıl oruçla sıhhat bulur: bakın bunu birkaç misal ile izah edelim:
Mesela bir ağaç düşünün ki mevsimi geldiği zaman ehil kimseler tarafından budanır. Peki bu budama işi ağacın iyiliği için midir yoksa kötülüğü için mi? Elbette ki iyiliği içindir. Nasıl ki bir ağacın çoğalması için budanmaya ihtiyacı varsa, insanın da çalışması meyvesinin çoğalması için açlık ve susuzluk ile budanmaya ihtiyacı vardır.
Yine mesela: bir makine düşünün. Bunlar devamlı çalıştığı takdirde tahammül gücü az olur. İstenilen netice alınmaz. Bir müddet dinlendirilir, temizlenirse daha kuvvetli daha mükemmel çalışır. Öyle ise; bir makinenin, bir vasıtanın devamlı çalıştığı takdirde mukavemeti azalıyorsa, hz. Mevla’nın biz insanlar içine koyduğu mide makinasının da dinlenmeye ihtiyacı vardır. İşte Cenab-ı Hakk bir ay dinlenmeye davet ediyor ki, sıhhatimizin devamı ve kendisine daha iyi kulluk yapıp daha çok ibadet etmemiz için…

  1. yani manevi faidesi ise; nefsi kırmak şerrinden korunmak içindir. İftarda çok yememek lazımdır. Çünki biz orucu şeytanı mağlub etmek onu kahretmek için tutuyoruz. Eğer her istediğimizi yersek onun arzusu yerine gelmiş olur ki çekilen meşakkatin bir kıymeti kalmaz.

Cenab-ı Hakk, aklı halk etti ve ona:
-ben kimim? Buyurdu.
Akıl:
-         Halikımsın, ben ise aciz mahlûkum. Dedi
Hakk Teala
-         senden aziz şey yaratmadım, buyurdu.
nefsi yarattı ve ona;
-         ben kimim?  Buyurdu.
nefis:
-         ben benim sen sensin, deyip asi oldu.
Allah Teala onu yüz sene ateşte yaktı. Yine sual etti. Nefis yine aynı şeyi söyledi. Yüz sene soğukta bıraktı. Tekrar sual etti, nefis yine aynı şeyi söyledi. Yüz sene aç bıraktı, nefis ıslah olup Vahdaniyeti İlahiyi tasdik etti. Allah Teâlâ’da nefsin ıslahı için orucu farz kıldı.
Orucun farziyyetine bir sebepte, nefsin terbiyesiyle takvaya ulaşıp, melekiyyet sıfatıyla kemal bulmaktır. (abdüllatif 118)


Duanın kabul olunduğu üç vakit vardır:
1-     seher vakitleri  2- Cuma gününde gizli olan eşref vakti  3- iftar vaktidir.
Musa as turi sina’da Cenab-ı Hakk’a iltica edip
-         ya Rabbi! Bana kelimim buyurdun. Kelamını işittirdin. Benden daha üstün nimet ve devlete mazhar kıldığın bir kulun var mı? Deyince Cenab-ı Hakk
-         ya Musa! Seninle kelam ederken aramızda 70 bin perde var. Ahir zaman nebisi  habibim Muhammed Mustafa’nın ümmetleri ramazan-ı şerif orucu tutacaklar. İftar vakti olunca önlerinde nimetler hazır olduğu halde ben emir vermediğim (ezan okunmadığı) için onlara dokunmayacaklar. İşte o anda onlar ile aramda ki bu 70 bin perdeyi kaldıracağım yalnız üç tane bırakacağım. Onları da kladırırdım ya Musa! Ancak kullarım nuruma dayanamazlar diye kaldırmıyorum. İşte o esnada benden her ne isterlerse kabul edeceğim.

Cenba-ı Hakk ramazanı şerif ayında bire on mükafat ihsan eder. Yani her bir gün orucumuza on gün oruç sevabı bahşeder. Bu da toplamda 300 gün yapar. Eğer alettevali şevval ayından da 6 dün tutarsa 360 gün yapar 5 günde oruç tutmak haram olduğu için senenin tamamını oruclu gecirmiş mükafatı alır. 5 günde oruç tutmak haramdır. Ramazan bayramının 1, kurban bayramının 1-2-3-4. günleri oruç tutmak şeran haramdır. Böylelikle 360 gün oruç sevabı alır ve senenin tamamında oruç tutmuş gibi olur.

Oruç tutmayan kişiye Cenab-ı Hakk ahirette:
-         ey kulum! Seni yoktan var eden benim. Seni sağlam bir insan yarattım. Akıl baliğ olunca namazı orucu farz kıldım. Bunu peygamberlerle bildirdim. Kitaplar gönderdim, dedim ki; ey kulum ölünceye kadar rızık verdim seni besledim.11 ay ye iç, 12. ay gece sahur vaktinde kalk yine ye ama gündüzleri benim hatrım için yeme dedim. Sen benim bunca nimetlerime karşılık emrime uymayıp asi oldun. Gitmiş olduğun bir doktor, bir hastalığından dolayı, şeker ekmek yeme dedi. Sen onu senelerce dinledin, yemedin, benim senin indinde bir doktor kulum kadar değerim yok mu? Derse ne cevap vereceğiz.

Faziletinde sınır olmayan bu mübarek ibadeti en güzel şekilde yapabilmek için dikkat edilecek bazı hususlar vardır.
1-     Niyet. Orucu perhizden ayıran birinci husus onun ibadet kastıyla yapılmış olmasıdır. İbadetin karşılığı ise ancak hz. Allah’tan beklenir.
2-     Nefsini muhafaza etmektir. Oruç tutmaktan maksat nefse hâkimiyeti temin ve iyi ahlak, takva sahibi olmaktır. Oruçlu olan kimse için Rasülullah efendimiz:
biriniz oruçlu olarak sabahladığı zaman boş ve fuhşa (kötülüğe) ait söz konuşmasın. Cahilce bir harekette bulunmasın. Eğer bir kimse onunla sövüşmeye dövüşmeye kalkarsa ‘ben oruçluyum’ desin” buyuruyor. Oruçlu olan kimse ne lisanı ile (sövüşmek), ne de bedeni ile (dövüşmek gibi) hayrın gayrısında hiçbir şey ile meşgul olmamaya gayret göstermelidir.
3-     Sahur yemeği yemek. Sahur yemeği sünnettir. Peygamber efendimiz sahur hakkında:
sahur yemeği yiyiniz, çünki onda bereket vardır.” Buyurmuşlardır. Bir bardak su ile dahi olsa sahur etmek lazımdır. Çünki kişi sahur niyeti ile yatağında uyanıp sağından soluna döndüğü vakit yattığı yatak ona “ey kişi hz Allah seni cennet yatakları ile mükâfatlandırsın” diye dua eder. Kalkıp ayağına terliğini üzerine yeleğini giydiği vakit terlikler “ey kişi hz Allah sana cennet terlikleri giydirsin” yeleği “hz Allah seni cennet hulleleri ile giydirsin” diyerek dua ederler. Yüzünü yıkayıp abdest aldıgı zaman dökülen sular “hz Allah sana cennet suları ile yıkanmayı nasip etsin” sahur yemeği hazırladığı zaman o yiyecekler “hz Allah sana cennet yiyecekleri nasip etsin” ve iki rekât namaz kıldığı zaman içinde bulunduğu ev “ey kişi hz Allah sana cennet köşkleri nasip etsin” diye dua eder. Bunlar hadisi şerif ile de sabittir.
4-     İftarda acele etmek. Bu hususta peygamber efendimiz:
iftarda acele ediniz. İnsanlar iftarda acele ettikleri müddetce hayırda daim olurlar.” Buyurmuştur. (buhari 2/242)

Sohbete Başlamadan Önce Okunacak Dua

Sohbete Başlamadan Önce Okunacak Dua

Sohbete başlamadan önce okunacak dua:

Eûzü billahissemî-ıl alimi mineşşeydanirracîm. Rabbî eûzü bike min hemezatişşeyatîn. Ve eûzü bike rabbi ey yahzurûn

Bismillahirrahmanirrahim kul eûzü birabbin nas… (nas sûresi sonuna kadar okunur.)

Bismillahirrahmanirrahim İnnallahe ve melâ-iketehü yüsallüne alennebî , yaa eyyühellezine âmenü! Sallü aleyhi ve sellimü teslima. (ayeti kerime)

Sallü alâ rasulina Muhammed (salavatı şerife okunur sessizce)


Sallü alâ şefÎ-ı zünübina Muhammed (salavatı şerife okunur sessizce)

Sallü alâ tabîbi kulûbina Muhammed (salavatı şerife okunur sessizce)

Ol menbeî bağı belağat, ol mahzeni fazlı saadet, ol andelîibi gülizârı fesahat Muhammed Mustafa ra salavat;

Allahümme salli alâ seyyidina muhammedin ve alâ âli seyyidina Muhammed.
Bismillahirrahmanirrahim elhamdülillahi rabbil âlemin (Fatiha sûresi sonuna kadar okunur.) … âmin âmine ya müîn.

Bismillahirrahmanirrahim …..(sohbete mevzu olan ayet-i kerime okunabilir) sadekallahül-azîm. Ve belleğana rasûlühül kerim ve nahnü alâ maa kâle Hâlikuna ve razikunâ ve mevlanâ mineşşakirineşşahidine bi kalbin selim..

Türkçe Hatim Duası

Türkçe Hatim Duası


  
Âmin!
Elhamdü lillahi rabbil âlemin. Essalatü vesselamü ala seyyidina muhammedin ve ala alihi ve sahbihi ecmeîn. Vagfü anna vağfirlena verhamna ente Mevlana fensurna alel kavmil kâfirin.

Ey vücüdu ile kaim, sıfatı ile zahir, esrarı ile mevcud olan Allah’ım. Bizleri âlemi ervahta “elestü birabbiküm” hıtabına muhatap tutarak Müslüman olarak yarattın. Bizlere ihsan ettiğin bu büyük lütfundan son nefes dâhil ayırma ya Rabbi!

Ya Rabbi! Mülk senin saltanat senin istediğine verir istediğinden alırsın. Sana iman ettik ‘amentü billâh’ sana hamd ederiz ‘elhamdülillah’ peygamberimizdir ‘Muhammed Mustafa rasulullah.’

Ya Rabbi! Günahkâr ellerimizi açtık, huzuruna geldik. Sen hâkimlerin hâkimisin. Kapına gelen kulunu boş çevirmezsin. İşte bizde buna dayanarak “inneke fe ala hulukîn azim” hutbesinin sahibi, iki cihan serveri peygamber efendimiz hürmetine, Kur’an-ı Kerimde geçipte ehline malum olan
İsm-i Azam hurmetine, zahidler şehitler yüzü suyu hurmetine bilerek veya bilmeyerek işlediğimiz günahlarımıza tevbe ettik, tevbelerimizi kabul eyle. Rahmet deryanın içinde affı mağfiret eyle!

Ya Rabbi! Kıldığımız namazları, tuttuğumuz oruçları, verdiğimiz sadakaları velhasıl bütün ibadetlerimizi “fe tekabbelüha rabbüha bikabûlin” ayeti kerimesinin sırrına mazhar eyle ya Rabbi!

Ya Rabbi! Şu meclisi maneviyyede meal hata velkusur okunan Kur’an-ı azimüşşan’dan, getirilen salatü selamlardan, yapılan hayrü hasenattan hasıl olan ecir ve sevab-ı evvelen bizzat hulesa-i kâinat, hakkında “levlake levlak, lema halaktül eflak” ve şanında “ve ma erselnake illa rahmeten lil alemin” buyrulan ve halen medine’nin nurlu bucağında yatan, her an milyonlarca ismi anılan, kimseye nasip olmayıpta bizlere ümmet olmak nasip olan, derdimizin dermanı, başımızın tacı, gönlümüzün ilacı, iki cihan güneşi, bundan 1400 küsür sene evvel Hira’da tek başına “La İlahe İllallah” dagvasını yaymak sureti ile cihanı kaplamış olan zulmet perdesini parçalayarak beşeriyyeti zulmetten nura gark eden, insanlık aleminin reisi, kainatın efendisi, insü cinnin nebisi, Allahü teala’nın sevgilisi, Makam-ı Mahmudun sahibi, eşrefül Kainat – kainatın en şereflisi ve sahibül mucizat olan peygamber efendimiz hz. Muhammed Mustafa’nın mübarek ruhlarına acizhane, zelilhane, fakirhane fakat halishane olarak hediye eyledik vasıl eyle Ya Rabbi!

Ya Rabbi! Yine hâsıl olan sevabı peygamberlerin evveli Hz. Âdem sefihullah ve ahiri bizim peygamberimiz iki cihan serveri Muhammed Mustafa (sav) bu ikisi ve bu ikisi arasında her ne kadar peygamber gelip geçti ise cümlesinin ruhu makamına hediye eyledik vasıl eyle ya Rabbi!

Yine hâsıl olan sevabı; Medine’den İstanbul’a teşrif eden Eba Eyyüb-el Ensari hz. Ve İstanbul’u küffar elinden kurtaran ve tarihimizin sayfalarını altın yazılar ile süsleyen, hepimizin kıyamette şefaatcisi olan İstanbul’un fatihi Fatih Sultan Mehmet Han Hz. Ve diğer kıymetdâr ecdadımızın ruhlarına da hediye eyledik vasıl eyle Ya Rabbi!

 Yine hâsıl olan sevabı; Eshab-ı Kiram, Eshab-ı Güzin, Ensar-ı Muhacirin, Ezvac-ı Tahiratın, tabiîn ve tebe-ı tabiîninde ruhlarına hediye eyledik vasıl eyle ya Rabbi!

Yine hâsıl olan sevabı, Havva anamıza ve bu ana kadar gelmiş geçmiş bütün annelerin ruhlarına hediye eyledik vasıl eyle Ya Rabbi!

Asılları kesilmiş, nesilleri tükenmiş, ruhuna bir Fatiha okuyacak kimsesi kalmamış veyahut kalıpta dünya zevkine dalmış, yokmu bana da bir Fatiha diye inim inim inleyenlerinde ruhlarına hediye eyledik vasıl eyle ya Rabbi!

Hâsıl olan sevabı, ev sahibi kardeşimizin ve buraya toplanmış olan cemaati müsliminin annesinden babasından akraba-i taallükatından ölmüşleri var ise onlarında ruhu makamlarına hediye eyledik vasıl eyle Ya Rabbi!

Okunan kelamüllah’ın nuru ile kabirlerini pür nur, makamlarını cennet, derecelerini yüksek eyle. Taksiratlarını af edip seyyiatlarını hasenata tebdil eyle. Hasbelbeşer kabir azabına dücar olan var ise azaplarını kaldırıver ya Rabbi!

Ya Rabbi! Bizleri sana layık kul, habibine layık ümmet, anne ve babalarımıza hayırlı evlat eyle!

Ya Rabbi! Bizlere habibinin ahlakından, hz. Ebu Bekir efendimizin cömertliğinden, Hz. Ömer efendimizin adaletinden, Hz. Osman efendimizin hayâsından, Hz. Ali efendimizin bahadırlığından, Eyüp as’ın sabrından, İbrahim as’ın bereketinden, Yusuf as’ın güzelliğinden, İsmail as’ın itaatinden ihsan eyle!

Bizlere Haticetül Kübra validemizin zevcelik, Fatıma validemizin kerimelik, Aişe validemizin haya asaletini ihsan eyle!

Bizleri dünyada peygamber efendimize ziyaretci, ahrette peygamber efendimizi bizlere şefaatci, cennetü alada peygamber efendimize, eshab-ı kiram, eshab-ı Güzin, eshab-ı kehf, ezvac-ı tahirat’a, Fatımatüz-Zehra validemize, Hasan ve Hüseyin efendilerimize komşu olmayı cümlemize nasip eyle!

Bizleri dünyada vatansız, kabirde kefensiz, ahrette imansız bırakma!

Yeni doğan bebeklerimize hayırlı uzun ömürler, askere gidenlere hayırlı teskereler, evlenenlere huzurlu seneler, ölüm döşeğinde can çekişenlere ruhlarını kolay vermeyi nasip eyle!

Namaz kılmayan Mü’min kardeşlerimize namaz sevgisi, oruç tutmayanlara oruç muhabbeti, tesettürü olmayanlara tesettür, hayâsı olmayanlara hayâ, sabrı olmayanlara sabır ziyadeliği ihsan eyle!

Ya Rabbi! Bütün geçmişlerimize rahmet, geleceklerimize selamet, cümlemize iyi akıbetler ihsan eyle!

Dinimizi, imanımızı, ordumuzu, yurdumuzu her türlü düşman şerrinden muhafaza eyle!

Ya Rabbi! Fakirlik gelmeden zenginliğin, hastalık gelmeden sıhhatin ve ihtiyarlık gelmeden gençliğin kıymetini anlamayı nasip eyle!

Kur’an-ı Kerim’in okunduğu yerleri şer ehlinin kötülüklerinden muhafaza eyle!
Ev sahibi kardeşimiz her ne niyet ile okuttu ise, niyetini halis, dualarını kabul, mekânlarını huzur, makamlarını cennet, derecelerini yüksek eyle! Taksiratını af edip seyyiatını hasenata tebdil eyle!

Bu gün buraya toplandığımız gibi yarın mahşer gününde peygamber efendimizin ‘liva-ül hamd’ sancağı altında toplanabilmeyi cümlemize nasip eyle!

Ya Rabbel Âlemin! Bizler dua etmesini bilmiyoruz. Dualarımızı peygamber efendimizin yapmış olduğu dualar hürmetine, Kâbe’de “lebbeyk allahümme lebbeyk” diyen hacılar hürmetine, mübarek gün ve geceler hürmetine kabul eyle!

Sübhane rabbike rabbil ızzeti amma yesıfün. Veselamün alel mürselin. Velhamdü lillahi rabbil âlemin!