IMAM_I RABBANI etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
IMAM_I RABBANI etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

13 Mayıs 2011 Cuma

IMAM_I RABBANI

IMAM_I RABBANI

Dînin ve dînî ilimlerin ihyâsı husûsunda İmâm-ı Rabbânî hazretlerinin mühim bir mevkii vardır. Çünkü o, “ikinci binin müceddidi”dir. İlk bin yılın sonlarında İslâm dîni büyük bir inkırâz tehlikesi ile karşı karşıya kaldı. Dînî ilimlere rağbet iyice azaldı. Cehâlet ve bid’atlar şuyû’ buldu. Dinde reform ve dinler arası telfik gayretleri devlet eliyle yürütülüyordu. İslâm ve müslümanlar hor ve hakir, küfür ve küffâr hâkim ve kâhirdi. Din ilmi ile meşgul olanlar bile, dünyâya rağbet ederek, âdetâ âlemin fesâdı için uğraşıyorlardı. İnsanların kurtarıcısı olan âlimleri de kurtaracak birine ihtiyaç vardı. Tasavvuf erbâbı ise büyük ölçüde vahdet-i vücûd ve felsefe menşe’li fikirlere kapılmış, ciddî hatalara düşmüştü.

İmâm-ı Rabbanî hazretleri böyle bir devirde dîni tecdîd ve ihyâ vazîfesine başladı. Yetiştirdiği talebeler ve yazdığı mektuplarla, dîni ve dînî ilimleri tervic etmeye çalıştı. Bu husûsta yazdığı mektuplardan bazı kısımları ehemmiyetine binâen arzetmeye çalışalım.

Ulûm-ı şer’iyye talebesinin sûfiyye üzerine takdim edilmesi, himmet nazarında cidden güzel oldu. Talebe-i ulûmun takdîminde, dînin tervîci vardır. Çünkü onlar dîn-i nebeviyenin hâmilidirler. Millet-i Mustafaviyye, onlarla kâimdir. Kâinâtın efdali olan peygamberler, insanları sâdece dîne dâvet etmişlerdir. Bu yüce zâtların bi’setinden maksad, dîni tebliğ etmektir. Öyleyse hayırların en büyüğü, bilhâssa şeâir-i İslâmın yıkıldığı şu zamanda dîni tervîc ve onun hükümlerinden birini ihya için gayret göstermektir. Öyle ki Allah yolunda binler(ce şey)i infak, dînin meselelerinden bir meseleyi tervîce denk olmaz. Çünkü dîni tervîc etmek, peygamberlerin yolunu tâkip etmektir. O peygamberler ki, mahlûkâtın en şereflisi onlardır. İyiliklerin en mükemmeli onlara verilmiştir.” (İmâm-ı Rabbânî, Mektubat 1/48)

Çok sevdiği ve birçok yerde tezkiye ettiği, vefât ettiği zaman arkasından Allah’a, “Ey Allah’ım! Bizi onun ecrinden mahrum etme ve onun arkasından bizi fitneye düşürme.”, (İmâm-ı Rabbânî, 1/61) diye duâ ettiği Molla Ahmed Berkî hazretlerine yazdığı bir mektupta, onun mâneviyâtta yüce makâmlara ulaştığını müjdeledikten sonra şöyle buyurur:

Senin bu devleti elde etmenin sebebi, cehâletin temekkün edip, bid’atların rüsuh bulduğu yerlerde, ulûm-ı diniyyeyi ta’lim ve ahkâm-ı fıkhiyyeyi neşretmen, evliyâullah’a muhabbet ve ihlas göstermendir. Allah bunları sana mahzâ fazlı ile vermiştir.” (İmam-ı Rabbani,1/275)