Cemaatle Namaz etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Cemaatle Namaz etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

17 Mayıs 2011 Salı

Cemaatle Namaz

 

Bil ki, cemaat ile namaz kılmak farzı kifâyedir. Çok faziletlidir. Âlimlerin çoğuna göre cemaatle namaz kılmak farz değildir. Kişi tek başına namaz kılsa her ne kadar cemaat faziletini kaçırsa bile namazı caizdir. (1/34)

Ahmed bin Hambel Hazretleri, şöyle dedi. “Muhakkak cemaat ile namaz kılmak farzdır; nafile değildir. Hatta namazını tek başına kılmış olsa namazı caiz değildir. Şu kadar var ki, bize (Hanefi mezhebine) göre cemaat ile namaz kılmak farz değildir. (Âlimlerimiz dediler ki,) cemaatle namaz kılmayı alışkanlık haline getirip; cemaate devam etmeyi muhafaza etmek Müslümanların üzerine vâcibtir.

-”Ey kavmimiz Allah’ın davetçisine icabet edin (uyun) ve O’na iman edin ki, Allah da sizin günahlarınızı bağışlasın ve sizi acı bir azabdan korusun.  Bazı âlimler, bu âyet-i kerimede geçen,

“Allah’a çağıran”dan maksat insanları beş vakit namaza çağıran müezzinlerdir, dediler.

Cemaati terkeden, içki içen, haksız yere adam öldüren, yakın akrabalarıyla ilişkisini kesen, anne -babasına karşı gelen, kâhin, sihirbaz ve gıybet eden dedikoduculardan daha kötüdür.

Cemaati terkeden kişi, Tevrat, Zebur, İncil ve Kur’ân-ı Kerim’de mel’ûndur. Lanet edilmiştir. Cemaati terkeden kişi meleklerin lisanı üzere mel’ûndur. Hastalığında ziyaret edilmez. Öldüğü zaman cenazesine gidilmez. Efendimiz (s.a.v.) Hazretleri şöyle buyurdular:

 ”Cemaati terkeden benden (benim ümmetimden) değildir, ben de ondan değilim (onun peygamberi değilim). Allah, onun nafile ve farzlarını kabul etmez,” Slü.,  nafile ve farzlar demektir. Eğer bu şekilde ölürlerse onlar için uygun yer Cehennem ateşidir. Ravzatu’l-Ulemâ’da da böyledir.

“Nisâbu’l-İhtisâb” isimli kitabda denildi ki. Efendimiz (s.a.v.) Hazretleri şöyle buyurdu:

Yemin olsun ki (çoğu kere) istedim ki, bir adama emredeyim insanlara namaz kıldırsın. Cemaate gelmeyen kavimlere bakayım ve evlerini yakayım, (diye içime doğuyor.) Bu hadîs-i şerif, cemaate gelmeyenlerin evlerinin yakılmasının cevazına delâlet eder. Çünkü Peygamber Efendimiz (s.a.v.) Hazretlerinin masiyet (günah işlemeyi) düşünmesi caiz değildir. Evleri yakmak ise günahtır.

(Bu hadîs-i şerif, cemaatle namaz kılmaya gelmeyenlerin, evlerinin yakılması gerekecek kadar büyük suç işlediklerine delâlet eder de evlerinin yakılacağına delalet etmez.)

Sünnet-i müekkede olan cemaati terkedenin cezası, evinin yakılmasının caiz olması olduğuna göre, vâcibleri ve farzları terkedenin evlerinin yakılması hakkında ne düşünürsün? (Vâcibleri ve farzları terkedenin hali nicedir?) Günah aletlerinin yakılması hakkında ne düşünürsün?”

Cemaatle Namaz

 

Muhakkak ki, cemaatle kılınan bir namaz, diğer namazlardan yirmi yedi derece daha üstündür. Cemaatlerde temiz kalbli insanların olmasındandır. Namaz, savaş gibidir. Mihrâb da, harb meydanı gibidir. Savaşta elbette insanların toplanıp saf tutmaları gerekir. Cemaat kuvvettir. Efendimiz (s.a.v.) Hazretleri buyurdular:

Müslümanlar, bir cemaatte kırk kişi toplanırsa, muhakkak onların içinde, bağışlanan biri vardır.

Allahü Teâlâ Hazretleri, mağfiret kıldığına ikram eder. diğerleri de, zarara uğramış ve mağfiretten mahrum olmuş bir şekilde dönerler. Cemaat ile kılınan namaz, tek başına kılınan namazdan yirmi yedi derece fazîletli kılındı. Çünkü cemaat, cemi’den (toplum)dan alınma bir kelimedir. cemi’ ise, en azı üç’dür. Kişinin tek başına kılmış olduğu bir namaza, on hasene verilir. O, on haseneden biri asıldır. Dokuzu ise, Allahü Teâlâ Hazretlerinin ona vermiş olduğu fazlü keremidir. Allah’ın eklemiş olduğu sevablar toplandığında yirmi yediye ulaşmaktadır.

Kurtubî tefsirinde buyurdu:

Özürsüz olarak, cemaatle namazı kaçırıp, tek başına kılan kişi, cezaya çarpılır.

Ebû Süleyman Ed-Dârânî buyurdu: Ben yirmi sene namaz kıldım, hiç ihtilam olmadım. Mekke’ye girdim, orada hiçbir şey yapmadım. Ancak ihtilam oldum. Sonra anladım ki, arız olan bu ihtilâm, yatsı namazını cemaatle kılmayı terketmemden dolayı idi. Efendimiz (s.a.v.) Hazretleri, hadîs-i şeriflerinde buyurdular:

Allahü Teâlâ Hazretleri, mahlûkatının üzerine tevhid’den sonra kendisine namazdan daha sevimli bir şey farz kılmadı. Eğer namazdan daha sevimli bir şey olmuş olsaydı, melekler o şey ile Allah’a ibâdet ederlerdi. Meleklerin bir kısmı, rükû, bazısı secde ve bazıları da kıyam ve kaade halindedirler.

Namaz kılana gereken şey, “huzuru kalb” ile namaz kılmaktır. Selef-i sâlihîn eğer, herhangi bir mal kendilerini Allah’ı zikret­mekten meşgul ederse, bu durumlarına keffâret olsun diye onu tasadduk ederlerdi. Asıl olan bâtın (kalbin) amelidir.

Ey o bütün imân edenleri Sarhoş iken namaza yaklaşmayın; söylediğinizi bilinceye kadar… Yani, kim, dünyayı sever, gailesi, dünya ile ilgili düşüncesi çok olursa Allahü Teâlâ Haz­retleri, namazında bedeniyle beraber kalbini hazır bulundurma­yan kişinin namazına bakmaz. Hatıra gelen şeyleri mutlaka defetmek lâzımdır.

Mesnevî’de buyuruldu:

Gafilin bağlandığı dünya serab gibidir.

Dünyayı terket.