5 Mart 2012 Pazartesi

Ekran kartı bellek bantgenişliği nedir?


Bazen okuyucularımızın yorumlarında da karşılaştığımız bir karışıklık, ekran kartının bellek arabirim performansı konusunda. Bu konuya bir açıklık getirip yine piyasadan ipuçları verme gereksinimi hissettik.
Ekran kartlarının bellek arabirim performansı temel olarak iki parametreden etkilenir: Bit sayısı olarak belirtilen veriyolu genişliği VE efektif bellek hızı. İlki zaten özellik listelerinde hemen göze çarpanlardan biri; Radeon HD 4800 serisinde 256 bit, GeForce GTX 260'larda 448 bit gibi. Diğeri ise bellek tipi ve çalışma frekansıyla ilgili.
Veriyolu genişliği, her aktarımda (transferde) kaç bitlik verinin geçtiğini gösterir. 256 bit bellek veriyoluna sahip bir ekran kartı için, bellekle grafik işlemcisi arasında her aktarımda 256 bit, bir başka deyişle 32 Bayt (Byte) veri iletilir (bit ve byte gibi terimlerin ilişkileriniburada açıklamıştık). Efektif frekans ise bu aktarımlardan saniyede kaç tanesinin gerçekleştiğidir. MHz ya da GHz ile belirtilir(*).
Bellek arabirim bantgenişliği, ekran kartının işlemcisi ile belleği arasında saniyede aktarılabilen toplam veri miktarı olup, bellek veriyolu genişliğinin Byte cinsinden değerinin efektif frekansla çarpılmış hali olarak ifade edilir. Bellekle grafik işlemcisinin haberleşmesinin hızlı olması da ekran kartının performansını artıran bir etkendir. Birkaç ekran kartı için birlikte hesaplayalım:
GeForce GTX 285
  • Veriyolu genişliği: 512 bit = 64 Byte
  • Bellek tipi ve efektif frekansı: GDDR3, 2.484 GHz
  • Bellek bantgenişliği: 64 x 2.484 = 158.976 GB/s
Radeon HD 4870
  • Veriyolu genişliği: 256 bit = 32 Byte
  • Bellek tipi ve efektif frekansı: GDDR5, 3,6 GHz
  • Bellek bantgenişliği: 32 x 3,6 = 115,2 GB/s
GeForce GTX 260
  • Veriyolu genişliği: 448 bit = 56 Byte
  • Bellek tipi ve efektif frekansı: GDDR3, 1,998 GHz
  • Bellek bantgenişliği: 56 x 1,998 = 111,888 GB/s
Radeon HD 4850
  • Veriyolu genişliği: 256 bit = 32 Byte
  • Bellek tipi ve efektif frekansı: GDDR3, 1,986 GHz
  • Bellek bantgenişliği: 32 x 1,986 = 63,552 GB/s
Örneklere baktığımızda, 256 bit bellek veriyolu genişliğine sahip Radeon HD 4870'in, 448 bit bellek veriyolu genişliğine sahip GeForce GTX 260'tan biraz daha yüksek bellek bantgenişliği  olduğunu görüyoruz. Radeon HD 4870, daha dar olan veriyolu genişliğini, 3.6 GHz efektif frekansında çalışan GDDR5 bellekleri sayesinde kapatıyor. Onunla aynı veriyolu genişliğine sahip Radeon HD 4850'ninse GDDR3 bellekleri, bantgenişliğinin neredeyse yarısı kadar kalmasına neden oluyor.
Demek ki bellek bir ekran kartının bellek performansı tek başına bellek veriyolu genişliğiyle tam olarak belirlenemiyor. Bu hesaplamaların giriş seviyesi kartlara uygulanması ise daha ilginç sonuçlara gebe. Giriş seviyesi kartların biraz pahalı olanlarında GDDR3 daha yaygınken, firmalar ucuz kartlarda DDR2 bellek kullanabiliyorlar. Bu durum, kart isimlendirmelerindeki yetersiz ayrımlarla birleştiğinde kullanıcının aslında düşük performanslı kartı almasıyla sonuçlanabiliyor. Hemen gözümüze çarpan örnek, GeForce 9500 GT. Piyasada 128 bit bellek veriyolu genişliğine sahip bu kartın DDR2 bellekli sürümleri 60 dolar seviyesinden satılırken,GDDR3 bellekli modeller 100 doların birazcık üzerinde fiyatlara bulunabiliyor.
GeForce 9500 GT DDR2
  • Veriyolu genişliği: 128 bit = 16 Byte
  • Bellek tipi ve efektif frekansı: DDR2, 1,0 GHz
  • Bellek bantgenişliği: 16 x 1,0 = 16 GB/s
GeForce 9500 GT GDDR3
  • Veriyolu genişliği: 128 bit = 16 Byte
  • Bellek tipi ve efektif frekansı: GDDR3, 1,6 GHz
  • Bellek bantgenişliği: 16 x 1,6 = 25,6 GB/s
GDDR3 model, DDR2'li modelin 1.5 katı gibi bir bantgenişliği sunuyor. Kullanıcının kafası yeterince karışmamış gibi, bir de DDR2'li kartların 1 GB bellekli modelleri, GDDR3'lü olanlardan bu yazının hazırlandığı tarihte 20 dolar kadar daha ucuza bulunabiliyor ve bilgisayar parçası satıcıları da bellek miktarını öne çıkararak satma eğilimli. :) Bu nedenle, özellikle giriş seviyesi kart alırken ne aldığınıza dikkat edin.
(*)Yıldızla bir not belirtmiştik. "Efektif frekans" dediğimiz şeye GHz olarak değil, GT/s olarak da rastlayabilirsiniz. Bu, esas çalışma frekansıyla efektif frekansı ayırmak için kullanılıyor. Fark bellek tiplerinde. DDR2 ya da GDDR3 bellekler için efektif frekans çalışma frekansının iki katıyken, GDDR5 bellekler için dört katıdır. Bu nedenle örneğin Radeon HD 4850 ve Radeon HD 4870'in belleklerinde esas çalışma frekansı hemen hemen aynıyken, Radeon HD 4850'nin GDDR3 bellekleri efektif frekans olarak Radeon HD 4870'in GDDR5 belleklerinden daha düşük bantgenişliği verir.

LCD monitörde dijital ve analog görüntü kalite karşılaştırması


Sadece analog girişe sahip LCD monitörlerin fiyatları DVI veya HDMI bağlantı sunanlara göre dişe dokunur oranda aşağıda olabiliyor.Ancak kalite konusunda sizlere hep dijital girişli monitör almanızı öneriyoruz. Peki, bir çok kullanıcının fiyatından ötürü tercih ettiği sadece analog girişli monitörlerde görüntü kalitesi ne seviyede? Farkı anlamak mümkün mü? Yıllardan beri LCD monitörlerle ilgilenen birisi olarak, özellikle yüksek çözünürlüklü monitörlerde farkı hemen görebiliyorum. Dikkatli gözler de monitöre baktığında ufak bir fark görebilir.
LCD monitörde dijital ve analog görüntü kalite karşılaştırması
Esas fark, monitörün kablosunun geçtiği yerde manyetik alan olduğunda ortaya çıkıyor. Analog sinyaller bu manyetik alanlardan kolayca etkileniyor ve görüntüde bozulmalar meydana geliyor. En belirgin fark da kendini görüntüde dalgalanma olarak belli ediyor.
Örneğin sizin için bir çekim yaptık. İşte video:
İlk monitör sisteme analog bağlantı üzerinden, yani 15-pin VGA kablo ile bağlı. İkinci monitör ise DVI arabirimi ile sisteme bağlanmış durumda. İlk monitördeki dalgalanmayı net bir şekilde görebilmelisiniz.
Buradaki sorun, D-Sub ile sisteme bağlanan tüm LCD monitörler için geçerli. Markalara has bir durum değil.
Bu dalgalanma sorunu bazen yaşanmazken, bazen alttan bakmaya gerek kalmadan da doğrudan farkedilebilyor. Böyle bir durumda, monitörün etrafında hoparlör, kablo modem gibi manyetik alana sahip donanımlar var mı diye kontrol etmeli, gerekirse alanı biraz boşaltmalı. Bu da çözüm olmazsa ve rahatsızlık duymaya devam ederseniz, daha kalın manyetik korumasına sahip VGA kablosu satın alabilirsiniz ve fiyatları 15 – 20 YTL civarında. Monitörünüzün VGA kablosu değiştirilebilir değilse, bu da önemli bir sorun.
Sorun sadece dalgalanma değil. Özellikle büyük ve yüksek çözünürlüklü LCD monitörlerde (1680×1050), görüntünün berraklığında da bir düşme oluyor. Yüksek çözünürlükte çalışırken özellikle yazılarda bu farkı dikkatli gözler görebilirler.
Kullandığımız Philips 200W6CS monitörü aynı sisteme hem D-Sub (Analog), hem de DVI (dijital) üzerinden bağlayarak, incelemelerimizden bir sayfanın Canon EOS450D ile fotoğrafını çektik. Fotoğrafları çekerken tüm parametreleri ve mesafeyi aynı tuttuk. Fark gösterebileceğimiz bir sonuç alabildik:
LCD monitörde dijital ve analog görüntü kalite karşılaştırması dvi analog fark
Dijital bağlantı ile daha berrak bir görüntü elde edebildiğimizi görüyorsunuz.
İlk defa LCD monitör alanlar genelde bu farkı göremiyorlar ama yukarıdaki video ve örnek fotoğraf sizlere bu konuyla ilgili bir fikir vermiştir.

Peki bu farkı göremiyorsak?

Dikkatli olmayan gözler, genelde oyun oynayan veya video izleyen kullanıcıların "berraklık" farkını görmeleri zor. Dalgalanmayı ise muhtemelen bir çok kullanıcı farkedecektir.
Berraklık farkını özellikle 20" ve daha büyük LCD monitörlerde görebilirsiniz. 17" veya 19" monitörlerde farkı çoğu kullanıcı göremeyecektir. 20" ve üzeri LCD'lerde oynayan ve video izleyen kullanıcı yine farkı görmekte zorlanacaktır.
Esas sorun dalgalanma ve karıncalanma problemi. Eğer LCD monitörünüzün sadece D-Sub girişi varsa ve bu dalgalanma sorununu yaşıyorsanız, uygulayabileceğiniz tek çözüm yolu, daha iyi bir D-Sub kablosu almak. İşte bu yüzden özellikle 20" ve üzeri LCD monitörler alırken mutlaka dijital çıkış olmasına önem göstermenizi tavsiye ediyoruz.
Tabii satın alma kısmında fiyat faktörü de işin içine giriyor. Dijital girişli olan (DVI, HDMI) ve olmayan modeller arasında %15-%20 civarında fiyat farkı olabiliyor zaman zaman. Bu yüzden kullanıcıların önemli bir kısmı, uygun fiyatlı LCD'lere yöneliyor ve bu LCD'lerde de maalesef dijital çıkış yer almıyor.

Yüksek çözünürlükte iyi kalite için ekran kartı da önemli

Burada sadece monitör kısmı ile ilgilenmeyip görüntünün esas kaynağına da bakmak gerekli. Dijital çıkış kullanıldığı zaman sinyaller ekran kartının dijital-analog dönüştürücüsü olan RAMDAC'a uğramadığı için görüntü olduğu gibi monitöre gönderilir. (Bkz. Ekran Kartı Nasıl Çalışır? )
Eğer ekran kartında sadece analog çıkış varsa, monitörünüzün dijital girişe sahip olması birşey ifade etmeyecek. Ya da, monitörünüz analog girişe sahipse ve ekran kartınızın DVI çıkışına adaptör yardımı ile taktığınız D-Sub kablosundan yine analog görüntü gidecek. Yani görüntünün kayba uğramaması için hem ekran kartı çıkışının, hem kablonun hem de monitör girişinin dijital olması gerekiyor.
Monitörü analog kablo ile kullanan kullanıcılar için ekran kartının üzerindeki RAMDAC yongasının ne kadar iyi çevrim yaptığı önem kazanmaktaydı. Son dönemde incelemelerde buna dikkat etmek epey zor oldu ve dikkat eden yok ama birkaç sene evveline kadar ATI'nin grafik yongaları genelde 2D'de daha iyi ve net görüntü verdiği profesyoneller tarafından söylenirdi. DVI veya HDMI ile dijital görüntü almaya başlayınca bunların tartışması artık yapılmaz oldu elbette.
Burada bir diğer not da şu: Genelde anakarta veya dizüstü sistemlere entegre olarak gelen analog çıkışın sunan dahili grafik yongalarındaki RAMDAC'lar, harici ekran kartlarındaki RAMDAC'a göre daha kötü performans gösterir ve bu yüzden 22" gibi yüksek çözünürlüğü olan bir LCD monitör taktığınızda gayet bulanık bir görüntü ile karşılaşabilirisiniz.
Bu yüzden, özellikle dizüstü sistem alırken aldığınız dizüstü sistemde dijital bir görüntü çıkışının olmasına da dikkat etmek gerekiyor. Böylece, dizüstü sisteminize bağlamak isteyeceğiniz harici büyük LCD monitörde eğer dijital giriş olursa, maksimum kaliteyi elde edebilirsiniz. (Dizüstünün kendi ekranından bahsetmiyoruz burada, dikkat)
Sadece analog girişe sahip monitörü olan kullanıcılar, masaüstü sistemlerindeki entegre ekran kartının görüntü netliğinden memnun değillerse, harici bir ekran kartı taktığında, tabii kötü komponenetleri olan bir ekran kartı olmamak şartıyla, görüntü kalitesinde iyileşme olduğunu görebileceklerdir. Bu yüzden analog bağlantılı monitörlerde kalitenin bir kısmı da ekran kartının kendisiyle ilgili.

Kablosuz ağınızı kimler kullanıyor?


Kablosuz bir ağın avantajları açık. Oraya buraya kablo döşemeye gerek kalmadan, her seferinde aynı yerde çalışmak zorunda olmadan ev ya da işyerinde bir ağ kurmak. Ek olarak, giderek daha fazla sayıda kullanıcı dizüstü sahibi oluyor ve bu kullanıcılar bilgisayarlarını kafeler gibi halka açık mekanlarda kullanmak istiyor.
Kablosuz ağın "havaya saçılan" veri paketleriyle çalışması ise kullanıcıların ek önlemler almalarını zorunlu kılıyor. Eğer önlem almadıysanız komşunuz sizin ağınıza girebiliyor olabilir ki bunun en hafif sonucu kotalı ADSL bağlantınızın faturasının kabarması olurdu. Ağır sonuçlar ise kişisel bilgi güvenliğinizin kırılması ve hatta ağınızdan işlenen bir suç için sizin sorumlu tutulmanız.
Diyelim ki kablosuz ağa şifre koymayı anlattığımız video-rehberimizi okumadınız ya da okuyup uygulamanıza rağmen şifrenizi kaptırdığınızdan ya da şifrenizin kırıldığından kuşkulanıyorsunuz. Böyle bir durum şişen kota, ağda ve İnternet bağlantısında yavaşlama gibi gözlemleriniz varsa kuşku duymanızı gerektirebilir. Şu halde ağınıza sızılıp sızılmadığını ve eğer sızıldıysa kimin sızdığını bilmek istiyorsunuz. İki kablosuz ağ aygıtı için bunu nasıl yapacağınızı açıkladık. Bu aygıtlardan biri Zyxel'ın kablosuz erişim noktası özellikli modemi Zyxel P660HW-T1, diğeri Edimax'ın daha önce incelediğimiz 300 Mbps gibi hızlar vaadeden kablosuz ağ yönlendiricisi.
Tabii daha gelişmiş ya da benzer işe yarayan çözümler de var ama çoğu kullanıcı modemin aylardır şişen günlük dosyalarına bakmak istemeyecektir.

YouTube'a hosts dosyası değişikliği ile basitçe erişin


Ülkemizdeki YouTube erişim engeli IP bazlı olduğu için OpenDNS gibi farklı DNS adreslerini kullanmak işe yaramıyordu. Bu durumda, vtunnel.com ya da ktunnel.com gibi web sitelerini kullanarak ya da kendiniz tünelleme yaparak bu engelleri aşabiliyorsunuz. Tünelleme için ssh hesabı gerektiğinden, bir çok kullanıcı için zahmetli bir iş bu.
YouTube'a ait birden fazla IP adresi bulunuyor ve gördüğümüz kadarıyla Telekom bunların hepsini engellememiş. İşletim sistemimiz içerisine YouTube.com'un IP adreslerinden birisini yazarak YouTube'a web tarayıcımız ile zahmetsizce erişebileceğiz.

Nasıl Yapıyoruz?

İlk olarak hosts dosyasını açalım. hosts dosyası farklı işletim sistemlerinde farklı yerlerde bulunuyor.
  • Windows NT/2000/XP/2003/Vista: WINDOWS\system32\drivers\etc\ varsayılan konum durumunda.  Eğer hosts dosyası burada değilse lu registry girdisinden nerede olduğunu öğrenebilirsiniz:\HKEY_LOCAL_MACHINE\SYSTEM\CurrentControlSet\Services\Tcpip\Parameters\DataBasePath.
  • Windows 95/98/Me: WINDOWS\
  • Linux: /etc
  • Mac OS 9 ve daha öncesi: System Folder: Preferences
  • Mac OS X(*): /private/etc
Örneğin bizim işletim sistemimize hosts dosyası C:\WINDOWS\system32\drivers\etc klasörü altında bulunuyordu.
hosts dosyasına Notepad ile açın ve dosyanın en sonuna şu satırı ekleyin:
208.117.236.69 youtube.com www.youtube.com
Dosyayı kaydedin ve kapatın.
İşlem tamam! Artık YouTube'a zahmetsizce favori web tarayıcınız ile girebilirsiniz.
Bu işlemin nasıl yapıldığını gösteren basit bir video:
(*) Mac OS X'te Finder'dayken Go > Go To Folder seçeneğinden /etc yazıp bu klasöre ulaşabilirsiniz. hosts dosyasını düzenlemek için ise Smultron'u kullanmanızı tavsiye ediyoruz.

WPS (Wi-Fi Protected Setup) nedir?


Yeni ağ aygıtlarında üzerinde WPS yazan bir düğme görebilirsiniz. WPS, özellikle ev kullanıcılarının kablosuz ağ güvenliğini kolayca sağlamaları için düşünülmüş bir standarttır.
WPS'in amacı, kablosuz ağda güvenlik hakkında çok fazla bilgi sahibi olmayan (ki herkesin bunları bilmesi de gerekmez) kullanıcıların basitçe güvenliği sağlanmış bir ağa bağlanmalarına yardım etmektir. Böylece dolaylı yoldan bir güvenlik önlemi haline de gelir; WPS gibi bir destek olmadığı durumda çoğu zaman kullanıcılar güvenliğin getirdiği ek karmaşıklıktan dolayı kablosuz ağlarının güvenliğini toptan kaldırma eğilimi taşırlar.
WPS (Wi Fi Protected Setup) nedir?  smcbarricade18
Erişim noktası, kullanıcının istemci üzerinden PIN numarasını okuyup girmesini bekliyor.
WPS'te en çok göreceğiniz iki bağlantı yöntemi vardır. Birincisi PIN yöntemidir. PIN yönteminde WPS destekli aygıtların yazılımlarından ya da üstlerindeki bir etiketten okunacak bir PIN numarası, WPS anlaşmasını gerçekleştirecek aygıttaki uygun yere yazılır. Bu anlaşmayı gerçekleştirecek aygıt genellikle kablosuz ağ erişim noktasıdır.
WPS (Wi Fi Protected Setup) nedir?
WPS PBC: Düğmeye basın ve aygıt bağlanacak WPS cihazı beklemeye başlasın.
İkinci yöntemde bir düğme devreye girer. Önce kablosuz ağ erişim noktasında WPS yazan düğmeye basarsınız. Marka ve modele göre bu düğmeye birkaç saniye basılı tutmanız gerekebilir. Bundan sonra belli bir süre içerisinde erişim noktasına bağlamaya çalıştığınız aygıttaki aynı isimli düğmeye basarsınız. Aygıtta fiziksel bir düğme olmayabilir, yazılımdan da yapıyor olabilirsiniz.
Standartta geçen iki yöntem daha var. Biri, sadece kablosuz istemciyi erişim noktasının yakınına getirirsiniz. Bunun için RFID de kullanılabilir. Son olarak bir de USB flaş belleği sırayla takıp uygulamayı çalıştırabilirsiniz.
Son iki yöntem opsiyonel, hatta USB flaş bellek yöntemine sertifikasyon bile verilmiyor. İlk yöntem WPS destekliyorum diyen tüm aygıtlarda bulunmak zorunda. İkincisi ise erişim noktalarında zorunlu, istemcilerde seçimlik.
Bundan sonra kablosuz ağ donanımı alırken WPS desteğini de sormanız iyi bir fikir olabilir. Böylece pratikte kullanışsız olmasına bakmadan, çok uzun bir kablosuz ağ anahtarı kullanırken aynı zamanda güvenli bağlantıları kolayca sağlayabilirsiniz.

Last.fm kotamı tüketir mi?


Forumdan bir dostumuz bu soruyu sormuş. Yanıt, İnternette yaptığınız her türlü aktivite için olduğu gibi, evet. Last.fm de tek tek çok büyük boyutlarda görünmese bile şarkıları size dinletmek için onları İnternetten akış halinde indirdiği için kotanızda sayılır.
Last.fm kotamı tüketir mi?  lastfm 550x465
Yukarıdaki ekran görüntüsünde AnalogX'in Netstat Live yazılımıyla İnternet aktivitesini takip ederek bir Last.fm akışı dinliyoruz. İndirilen veri miktarları öyle çok fazla değil ama sürekli dinlerseniz yekün tutacaktır.
Last.fm'de dinlediğiniz şarkıların ne kadar kota götüreceğini hesaplamak basit. Last.fm şarkı akışları 128 Kbps ile kodlanmış MP3 halinde gelir. Bilgisayarınız bu dosyaları depolamaz, şarkının kesit kesit sıkıştırılıp size gönderildiğini düşünün. Last.fm dinlemek için dakikada kaç KBayt kota kullandığınızı aşağıdaki formülle hesaplayabilirsiniz:
Dakikada kullanılan kota = (Saniyede indirilen Kbit) x (60 saniye) / (bit-byte oranı)
Dakikada kullanılan kota = (128 x 60)/8 = 960 KBayt
Kotanızın hesaplanması bilgisayarınıza gelen veri miktarından ibaret olmadığından, gerçekte TTNet sayaçlarına yansıyan veri miktarınız bundan fazla olacaktır. TTNet sayaçları verinin bir yerden diğerine aktarılması için kullanılan protokollerin ek yüklerini de sayar. Buna %20 gibi bir güvenlik faktörü ekleyelim (tam rakam değil, tamamen Monte Carlo yöntemi :) ): Last.fm'de dinlediğiniz her bir dakika size yaklaşık 1 MB kotaya maloluyor.

Thumbs.db dosyasından nasıl kurtulursunuz?


Thumbs.db, içinde resim barındıran dizinlerdin önizlemelerini tutan bir "önbellek" dosyasıdır. Windows, siz dizine girdiğinizde oradaki resimlerin birer küçük kopyalarını gösterirken, bir taraftan da bunları bir sonraki girişinizde daha hızlı gösterebilmek için Thumbs.db dosyasına kaydeder. Normalde görünmez olan bu Thumbs.db dosyası FTP üzerinden bir yerlere dosya aktarırken ya da başka bir sistemde açtığınız USB belleğinizde boyutu ya da sadece varlığıyla sizi rahatsız ediyor olabilir. Thumbs.db'nin oluşturulmasını önlemek ise çok kolay.
Aşağıda FTP istemcimizle karşı tarafa aktaracağımız dosyaları seçerken Thumbs.db'yi görüyoruz:
Thumbs.db dosyasından nasıl kurtulursunuz?  thumbsdb001 550x491
Ekran görüntüsüne dikkatli bakın: Aktaracağımız resimler 30-40 KB ortalama boyutlara sahipken Thumbs.db dosyası 200 KB'nin üzerinde. Bu boyut dizindeki resim sayısı arttıkça yükseliyor. Bu dosyanın oluşturulmasını ise Windows'ta klasör özelliklerinden ilerleyip engelliyorsunuz.
Thumbs.db dosyasından nasıl kurtulursunuz?  thumbsdb011
Açık olan herhangi bir gezinti penceresinden Klasör Seçenekleri'ne gidin. Bir gezinti penceresi açık değilse Bilgisayarım'a çift tıklayarak açabilirsiniz.
Thumbs.db dosyasından nasıl kurtulursunuz?  thumbsdb ss
Görünüm sekmesine ilerleyin. Burada, yukarıdaki gibi bir "Küçük resimleri önbelleğe alma" seçeneği var; bulun ve kenarına işaret koyun.
Bu seçeneği işaretledikten sonra onaylayıp çıktığınız andan itibaren Windows artık gezindiğiniz dizinlerde Thumbs.db dosyası oluşturmayacak. Ancak eskilerini silmiyor; siz bunları yakaladıkça silebilirsiniz.