3 Mart 2012 Cumartesi

Windows kullanıcı hesabı şifrenizi sıfırlayın


İyi bir hafızaya sahip değilseniz ve çeşitli hesaplarınızı güvenli kılmak için farklı farklı şifreler kullanıyorsanız, zaman zaman bunları hatırlamakta sıkıntı yaşamanız yüksek ihtimal. Tarayıcılar ya da posta yöneticileri yardımıyla çerez tutarak hesaplarınızı yönetiyorsanız, çerez temizleme operasyonlarınız sonucunda çeşitli hesaplarınıza erişmek istediğinizde bir an duraksayabilirsiniz :). Neden mi yazıyoruz bunları, çünkü bizler de düzenli kullanmadığımız bazı hesaplarımıza erişirken güçlükler yaşayabiliyoruz.
Öte yandan bilgisayarınızı başka kullanıcılarla ortak kullanıyor iseniz veya kişisel dosyalarınızın güvenliği için oturum hesabınıza şifre koyma gereksinimi duyuyorsanız yine benzer durumlarla karşılaşabilirsiniz. Sık sık kullanmadığınız bilgisayarınızda ya da tatil dönüşü gibi uzun süreçlerin sonunda kullanıcı hesabınızın şifresini anımsamak zor olabilir. Şifrelerini tutmak ve yönetmek için her okurumuz muhtemelen farklı yöntemler izliyorlardır -bilgisayarınızda tutmadığınızı umuyoruz :). Bu yazımızda kullanıcı hesabınızın şifresini unutma ihtimalinize karşın oluşturacağınız parola sıfırlama diski yardımıyla, anımsayamadığınız şifrenizi nasıl sıfırlayabileceğinizi ve hesabınızı tekrar erişilebilir kılabileceğinizi göstereceğiz.

Bu işlem için, öncelikle parola sıfırlama diski oluşturmak istediğiniz kullanıcı ile işletim sisteminize giriş yapıp denetim masasındaki Kullanıcı Hesapları bölümüne erişmeniz gerekiyor. Bu işlem için Windows 7, Vista ya da XP işletim sisteminizde doğrudan denetim masasını kullanabilir ya da Windows 7 veya Vista işletim sisteminizde arama bölümüne uygun bir metin girebilirsiniz.
Windows kullanıcı hesabı şifrenizi sıfırlayın intro
Kullanıcı Hesapları bölümünde ise sol üst köşedeki görevler menüsünden Parola sıfırlama diski oluştur seçeneğini kullanmalısınız.
Windows kullanıcı hesabı şifrenizi sıfırlayın 11 550x412
Bu işlemin ardından parola sıfılama diski oluşturmak için sihirbaz çalıştırılıyor ve bir iki basit adımın ardından parola sıfırlama diskinizi oluşturabiliyorsunuz.
Windows kullanıcı hesabı şifrenizi sıfırlayın 21
Parola sıfırlama diskini hangi hedef sürücüye oluşturacağınızı belirliyorsunuz, bu bölümde. Windows 7, Vista ve XP disket sürücülerle taşınabilir flash bellekleri kabul ediyor, parola sıfırlama diski olarak. Disket kullanımının neredeyse bittiği göz önüne alınırsa, flash disk kullanımı daha mantıklı görünüyor.
Windows kullanıcı hesabı şifrenizi sıfırlayın 31
Diskinizi seçtikten sonra bir sonraki adımda kullanıcı hesabınızın şifresini yazmanız gerekiyor.
Windows kullanıcı hesabı şifrenizi sıfırlayın 41
Bu adımın ardından işletim sisteminiz pwd uzantılı 1,5 Kb boyutunda bir dosya oluşturuyor medyanızın kök klasöründe ve bu dosya şifreli olarak hazırlandığı için kolayca açılıp içerisinden kullanıcı hesabınıza dair bilgilerin edinilmesi söz konusu değil.
Windows kullanıcı hesabı şifrenizi sıfırlayın son1
Bu işlemin de ardından sihirbaz sonlanıyor ve parola sıfırlama diskiniz hazır hale geliyor.
Windows kullanıcı hesabı şifrenizi sıfırlayın sonn
Bu önlemi aldıktan sonra eğer kullanıcı hesabınızın şifresini unutursanız, daha önce oluşturduğunuz bu diski can simidi olarak kullanabilirsiniz. Dikkat etmeniz gereken disk üzerinde bulunan parola sıfırlama dosyasının diskin kök dizininde bulunması gerektiği -bu dosyayı kök dizinde gizli kılabilirsiniz fakat alt bir dizine taşırsanız parola sıfırlama sihirbazı bu dosyaya erişemiyor.
Windows kullanıcı hesabı şifrenizi sıfırlayın recover1 550x411
Sisteme giriş ekranında şifrenizi yanlış girdiğinizde tamam düğmesine bastıktan sonra parola girme bölümünün altında Parola sıfırla seçeneği beliriyor. Bu seçeneği seçtiğinizde parola sıfırlama sihirbazı başlatılacaktır.
Windows kullanıcı hesabı şifrenizi sıfırlayın recover2 550x409
Bu aşamada parola sıfırlama diskinizin sisteminize takılı olduğundan emin olduktan sonra sihirbazı kullanabilirsiniz.
Windows kullanıcı hesabı şifrenizi sıfırlayın recover3 550x410
Diskinizdeki eski parola bilgisini okuyan sihirbaz bu işlemin ardından sizden yeni bir şifre ve yeni bir ipucu belirlemenizi istiyor.
Windows kullanıcı hesabı şifrenizi sıfırlayın sifirlama 550x411
Yeni parolanızı oluşturduktan sonra bu parola ile kullanıcı hesabınızı tekrar kullanmaya başlayabilirsiniz. Tabi bu işlemin ardından parola sıfırlama diskinizi yeniden oluşturmayı unutmayın :).
not:  Windows 7, Vista ve XP işletim sistemlerinizde uygulayabilirsiniz.

Daha başka neler yapılabilir?

Eğer şifrenizi unuttuysanız ve parola sıfırlama diski oluşturmamış iseniz daha başka yöntemler denemek zorundasınız. Bunlardan ilki ve en kolayı, sisteminizde erişebildiğiniz herhangi bir yönetici hesabı bulunması durumunda o hesaba giriş yaparak (Windows XP'de eğer sisteminizi kurarken administrator hesabına şifre koymadıysanız güvenli kipte bu hesabı kullanabilirsiniz) çalıştıra
control userpasswords2
yazarak açılan kullanıcı denetimi penceresinden şifrenizi sıfırlamaktır. Bu arayüzün denetim masasındaki hesap denetiminden bir farkı olmamakla birlikte direkt olarak şifre denetim panelidir, dileyen kullanıcılarımız denetim masasını da kullanabilirler. Bu özelliği kullanabilmek için ise yönetici profiline sahip bir kullanıcıya sahip olmalısınız.
Eğer yönetici konumunda bir hesaptan sisteminize erişmeniz de söz konusu değil ise Ophcrack (ücretsiz bir sürümü var), Active Password Changer gibi üçüncü parti yazılımları kullanarak LiveCD yardımıyla şifrenizi kırabilirsiniz – şifrenizin zorluk derecesine göre değişken zaman alacaktır bu işlem.

ctfmon.exe nedir, neden çalışır ve nasıl durdurulur?


Fırsat buldukça açıklamaya gayret ettiğimiz Görev Yöneticisi işlemlerinden, bir süre önce svchost.exe'yi incelemiştik. Bu yazımızda da birçok kullanıcının sık sık gördüğü fakat işlevi hakkında pek fazla fikir sahibi olmadığı ctfmon.exe'den bahsedeceğiz.
Eğer ctfmon.exe ile görev yöneticinizde sık sık karşılaşıyorsanız, bu işlemin vazifesi hakkında bilginiz yoksa ve bu konuda merak içinde iseniz doğru yerde ve doğru yazıda olduğunuzu söyleyebiliriz :).

Nedir bu ctfmon.exe?

Ctfmon.exe işlemi bilgisayarınızı çalıştırdığınızda arka planda otomatik olarak çalışmaya başlayan bir Microsoft hizmetidir. Microsoft Office dil çubuğunu ve Farklı Kullanıcı Giriş Türü Metin Giriş İşlemcisi'ni (TIP) çalıştırmaya yarayan bir yazılımdır. Bu yazılım etkin pencereleri izleyerek konuşma tanıma, el yazısı tanıma, klavye, çeviri ve diğer alternatif kullanıcı girişi teknolojileri için metin girişi hizmeti sağlar. Bu tanımlar Microsoft'a ait tanımlar ve biraz karışık gelmiş olabilir :). Daha net anlaşılması için ctfmon.exe'nin pratikteki işlevlerini sıralayacak olursak; ses ve el yazısı tanıma (örneğin tablet pc kullanımı) ya da asya dilleri için sanal klavye desteği sağlama özelliklerini söyleyebiliriz.
ctfmon.exe nedir, neden çalışır ve nasıl durdurulur? task
ctfmon.exe nedir, neden çalışır ve nasıl durdurulur? startup 550x358
Windows XP'de varsayılan olarak çalıştırılan bu servis (sisteminizi ilk kez kurduğunuzda dahi çalıştırılıyor), Vista ve Windows 7'de bulunmasına rağmen kullanılmıyor. Microsoft çeşitli üçüncü parti yazılımların uyumluluk problemi yaşamaması için ctfmon.exe'yi bu iki işletim sistemine dahil etmiş olabilir. Windows 7 ve Vista'da yaptığımız sanal klavye kullanımı (el yazısı tanıma), Microsoft Office kullanımı gibi denemelerde de bu servisin çalıştırılmadığını gördük. Buradan çıkarılacak sonuç ise Microsoft'un daha yeni işletim sistemlerinde alternatif kullanıcı girişi gibi hizmetleri başka bir yazılım kanalıyla veriyor oluşu. Yaptığımız araştırmaya karşın bu yönde bir bilgi edinemedik ancak görev yöneticisinde değişik bir çalıştırılabilir dosya ile karşılaşmadığımıza göre hizmetin, o anda kullanılan programın çalıştırılabilir dosyası yardımıyla dinamik bağlı kütüphaneler kanalıyla veriliyor olması yüksek ihtimal… (msimtf.dll, msctf.dll)

Peki nasıl kaldırılır?

Fazla sistem kaynağı kullanmıyor olmasına karşın ctfmon.exe'nin çalıştırılmasını istemiyor olabilirsiniz. Sistem kaynaklarını sömürmese bile hiç kullanmadığınız bir hizmetin açılışta çalıştırılması kaydıyla -az da olsa- zaman kaybediyor olmak da rahatsızlık verici bir durum olabilir sizin için. Birçok kullanıcının günlük kullanımında bu tarz hizmetlere hiç başvurmadığı da göz önüne alınırsa ctfmon.exe'yi kapatmak mantıklı görünüyor. Bu işlem için çeşitli yöntemler olmasına karşın en sağlıklı olanlar denetim masasından gelişmiş metin hizmetlerini kapatmak veya komut satırını kullanmak.
Gelişmiş metin hizmetlerini kapatmak için öncelikle denetim masasına erişmelisiniz. Denetim masasında ise Bölge ve Dil Seçenekleri'ne girmelisiniz.
ctfmon.exe nedir, neden çalışır ve nasıl durdurulur? x 550x412
Bölge ve Dil Seçenekleri menüsünden ise Diller sekmesi altındaki Ayrıntılar düğmesini kullanmalısınız.
ctfmon.exe nedir, neden çalışır ve nasıl durdurulur? y
Karşınıza gelen Metin Hizmetleri ve Giriş Dilleri menüsünden ise gelişmiş sekmesi altındaki "Gelişmiş metin hizmetleri kapansın" seçeneğini aktif hale getirerek ayarlarınızı kaydettiğinizde ctfmon.exe servisi kalıcı olarak durdurulacaktır.
Alternatif olarak ise komut satırına erişerek
Regsvr32.exe /u msimtf.dll
Regsvr32.exe /u msctf.dll
komutlarını yazabilirsiniz. Bu durumda ctfmon.exe'nin kullandığı bu iki kütüphanenin çalıştırılma kayıtları kaldırılacaktır.
Tekrar çalıştırmak için ise;
Regsvr32.exe msimtf.dll
Regsvr32.exe msctf.dll
yazabilirsiniz.
Servisi kalıcı olarak durdurduktan sonra bilgisayarınızı yeniden başlatarak ctfmon.exe hizmetinin çalıştırılmadığını gözlemleyebilirsiniz.
not: Sistem yapılandırması ayarlarından (Başlangıç sekmesi) ctfmon.exe'yi kaldırarak hizmeti durdurmanız söz konusu değildir. Komut satırından veya denetim masasını kullanarak hizmeti durdurmadan bu işlemi yapmanız halinde servis başlangıç kaydının üzerine yazarak yeniden başlatmanız sonrasında tekrar çalışacaktır.

Windows işletim sistemleri alternatif kapatma seçenekleri


Kullandıkları İşletim sistemini kapatırken tüm kullanıcıların dikkatini çekmiştir, "kapat" ve "yeniden başlat" dışında sisteminizi alternatif kapatma seçeneklerinin bulunduğunu. Aslında çoğu kişi de az çok biliyor bu kapatma seçeneklerinin işlevlerini. Bir süre önce Hazırda Beklet özelliğinin özellikle Vista ve Windows 7 gibi yeni nesil işletim sistemlerimizde nasıl devredışı bırakılabileceğini ve aktif hale getirilebileceğini aktarmıştık. Bu yazımızda ise Beklemede, Hazırda Beklet, Uyku, Karma Uyku gibi sistemlerimizi alternatif kapatma seçeneklerini bir miktar detaylandırmak kaydıyla sizleri aydınlatmaya çalışacağız.
Bilindiği üzere enerji çağımızın en değerli kaynaklarından biri. Neredeyse tüm üreticiler çevreye daha az etki eden, daha az enerji tüketen ürünler sunarak küresel ısınmaya karşı yapılan savaşa katkıda bulunmaya gayret ediyorlar. Hal böyle olunca, bilişim firmalarının da bu konuda birşeyler yapması kaçınılmaz. Ekran kartlarımız, işlemcilerimiz, anakartlarımız çeşitli yazılımsal ve donanımsal desteklerle güç sarfiyatını azaltmaya yönelik özelliklerle donaltılıyorlar (Asus EPU-6 Engine, Intel SpeedStep vb…). Bu durumda işletim sistemlerimize düşen görev ise donanımlarımızın sağladıkları bu avantajlara platform desteği sunmak ve temel düzeyde donanımların güç tasarruf özelliklerinin yönetimi oluyor. Yenilenen işletim sistemleriyle hep daha estetik ve başarılı kullanıcı deneyimleri sunmaya gayret eden Microsoft da Windows 7 ve Vista'da sunduğu gelişmiş güç seçenekleriyle kullanıcıların beğenisini kazanmış durumda. Piyasaya sürülen bu son iki işletim sistemiyle farklı güç planları ayarlayabilir ve bu planlar üzerinde detaylı birçok ayar yapabilirsiniz. Bu girişin ardından ACPI ve APM gibi teknolojileri açıklayarak yazımıza başlamış bulunalım.
APM (Advanced Power Management): Türkçesi gelişmiş güç yönetimi olan Intel-Microsoft ortak yapımı bu standart sayesinde APM sürücüsü üzerinden işletim sistemi ile  BIOS'un haberleşmesi sağlanır ve işlemci saat hızı düşümü, sistemi askıya almak gibi güç yönetimine yönelik çeşitli işlemler gerçekleştirilebilir. Microsoft APM desteğini Windows Vista ile kesmiştir.
ACPI (Advanced Configuration and Power Interface): APM standardının valefi olan Türkçesiyle "Gelişmiş Yapılandırma ve Güç Arayüzü" yine Microsoft ve Intel'in bu sefer Toshiba'yla ortak çalışmaları sonucu 1996 yılında oluşturulmuştur ve Windows 98'den Windows 7'ye tüm Microsoft işletim sistemlerinde kullanılmıştır. Yazımızda anlatacağımız alternatif sistem kapatma çözümleri ACPI standardını kullanmaktadır ve bilgisayarların çeşitli güç durumları bazı ACPI terimleriyle belirtilmektedir. Kısaca bunlaran bahsedecek olursak:
  • G0 – Standart çalışma halidir.
  • G1 – Bilgisayarın birçok donanımına giden gücün kesildiği uyku durumudur ve dört alt grubu vardır.
S1 – İşlemcinin komut setlerini işlemeyi bıraktığı durumdur. İşlemci ve RAM'e güç sağlanmaya devam edilir. Kullanımda olan diğer aygıtlara da güç sağlanmaya devam edilirken kullanımda olmayanlara sağlanan gerilim kesilir. G0 durumundan daha az güç harcamasına karşın diğer uyku modlarından daha fazla güç tüketir.
S2 – İşlemcinin kapatıldığı, bu sebeple de önbellekteki ve işlem halindeki verinin kaybolduğu durumdur. Güç tasarrufu S1 durumundan fazla iken S3 durumundan azdır.
S3 – İşletim sistemlerimizde güncel olarak kullanılan Bekleme (XP) ve Uyku (Vista, Win7) durumlarının ACPI'deki karşılığıdır. Bellekler dışındaki çoğu donanım tamamen kapatılır. Anakart üzerindeki birçok yonga da kapatılır (ağ-ses yongası gibi ekstra özellikler sağlayan yongalar). Buna karşın bilgisayarın klavye-fare gibi çevresel birimlerden uyanabilmesi için güney köprüsü ve PS2 portları vb… aktif durumdadır. Sistemin enerji tüketimi oldukça azdır.
S4 – İşletim sistemlerimizin desteklediği Hazırda Beklet halinin ACPI'deki karşılığıdır. Bellekte bulunan içerik herhangi bir NVRAM'e (sistemlerimizde hard disklerimiz oluyor bu genellikle) kaydedilir ve sistem tümüyle kapatılır. Böylece herhangi bir veri kaybı yaşanmaz. Güç sarfiyatı sıfırdır (güç düğmesi vb… sistemi açma birimlerine sağlanan kontrol akımı hala söz konusudur, fakat bu akım sistem tümüyle kapatılarak sonlandırıldığında da mevcuttur).
  • G2 – Sistemin tamamen kapatıldığı fakat ağdan (wake on lan) ya da klavye – fare gibi çevresel birimlerden başlatılabildiği haldir.
  • G3 – Diğer bir adı da mekanik kapatmadır. Bilgisayar tamamen kapatılmıştır ve güç kablosu çıkarılabilir. Tek güç sarfiyatı BIOS pili tarafından gerçekleştirilmektedir.
İşletim sistemlerimizin sunduğu bazı özellikleri anlayabilmek için bu durumların anlaşılması faydalı olacaktır. Bilgisayarınızın desteklediği durumları öğrenmek için komut satırını açarak:
powercfg /a
yazabilirsiniz. Dikkat etmeniz gereken nokta bilgisayarınızda kullandığınız kimi donanımlar ya da varsayılan bazı sürücüler sisteminizin bazı oturum sonlandırma durumlarının desteklenmemesine sebebiyet verebilir.
Windows işletim sistemleri alternatif kapatma seçenekleri powercfg 550x276
Bu bilgilerden sonra işletim sistemlerimizin sundukları güç tasarruf seçeneklerini inceleyebiliriz:

Firefox'ta farklı kullanıcı profilleri oluşturun


Herkesin belirli alışkanlıkları vardır ve kolay kolay değiştiremez. Tıpkı sürekli aynı internet tarayıcısını kullanmak gibi :). Firefox'u ne zaman kullanmaya başladım tam olarak hatırlamıyorum ancak, düzenli olarak internet erişimini kullanmaya başladıktan sonraki kısa süreçte gerçekleşmişti bu geçiş sanırım – mecburen gittiğim internet kafede birkaç saat kalacaksam ilk olarak Firefox kurarım cihaza :). Internet Explorer'a nedense pek ısınamadım oldum olası; Opera ve Google Chrome hoşuma gitse de, her yeni sürümüyle biraz daha beğenimi kazanan Firefox'tan kopartamadılar beni. Safari'yi ise kullanmayı denediğim söylenemez.
Bir Firefox'çu olarak çevremdeki onlarca insanı da etkileyerek Firefox kullanır hale getirdiğimi söyleyebilirim. Bu kullanıcılar içinde aile fertleri de bulunuyor elbette. Hal böyle olunca herkes kendine ait bir Firefox isteyebiliyor aynı bilgisayar üzerinde. Sık kullanılanlar ve çerezler gibi kişisel bilgilerin karışması ise internet kullanıcılarının pek hoşuna gitmiyor. Hele hele üşenip de okumadığınız onlarca sekmeyi bilgisayarı bir sonraki açışımda okurum ümidiyle kaydetmişseniz ve bir sonraki kullanımınızda sekmelerin yerinde yeller esiyorsa sinirleriniz gerilebilir. Teknoloji editörü iseniz ve bu sayfalar hazırlamaya uğraştığınız bir yazı hakkında emek emek arayıp bulduğunuz kaynaklar ise, canınız daha da fazla sıkılabilir.
Bu yazımızda Firefox'ta farklı profiller oluşturarak tek tarayıcı kullanmak kaydıyla kişisel bilgilerinizi nasıl ayırabileceğinizi göstereceğiz. -İşletim sisteminizde farklı kullanıcı profilleri oluşturmak kaydıyla da kişisel bilgilerinizi aynı tarayıcıyı kullanarak ayırabilirsiniz. Buna karşın bu denli basit bir işlem için kullanıcı değiştirmek malesef pek pratik bir çözüm değil.
Firefox'un çalışmadığından emin olduktan sonra tarayıcınızı özelleştirebilmek için öncelikle tarayıcıyı "p" paramatresiyle çalıştırmanız gerekiyor. Bu işlem için komut satırını kullanabilir ya da çalıştır'a
firefox -p
yazabilirsiniz ("firefox -profilemanager"  komutunu da kullanabilirsiniz).
Firefoxta farklı kullanıcı profilleri oluşturun 1
Bu parametre yardımıyla tarayıcı çalıştırıldığında profil yönetim penceresi açılıyor. Bu pencere yardımıyla yeni kullanıcı oluşturabilir, mevcut kullanıcıları silebilir ya da profil isimleri üzerinde değişiklik yapabilirsiniz.
Firefoxta farklı kullanıcı profilleri oluşturun 2
Kimlik oluştur düğmesini kullanarak kimlik oluşturma sihirbazını başlatabilir ve yeni bir profil oluşturabilirsiniz.
Firefoxta farklı kullanıcı profilleri oluşturun 3 550x414
İki adımdan oluşan sihirbazı kullanarak kolaylıkla yeni bir kullanıcı atayabilirsiniz. Kullanıcı adınızı yazdıktan sonra dilerseniz profilinizin saklanacağı dizini belirleyebilirsiniz.
Firefoxta farklı kullanıcı profilleri oluşturun 4 550x414
"Tamamlandı" düğmesini kullanarak profil oluşturma işlemini sonlandırabilirsiniz.
Bu adımdan sonra kullanıcı oluşturma işlemi tamamlanmış oluyor. Dilerseniz bundan sonra çalıştıra "firefox -p" yazarak profil penceresine erişebilir ve profiller arası geçiş yapabilirsiniz ancak bu da yeterince pratik bir çözüm değil. Bu aşamada denetim paneline tekrar erişerek "Başlangıçta sorma" seçeneğindeki işareti kaldırarak tarayıcının her başlatılışında bu ekranın gelmesini sağlayabilirsiniz. Böylece Firefox'u her başlattığınızda bu ekranı kullanarak dilediğiniz profili seçebilirsiniz.
Firefoxta farklı kullanıcı profilleri oluşturun ekran
Bu şekilde profil yönetimi kullanılabilir olsa da yine de yeterince hızlı değil :). Bu yüzden kısayol kullanarak profil yönetme işlemini bir adım daha hızlandırabilirsiniz. Bunun için tek yapmanız gereken yeni bir kısayol oluşturmak ya da Firefox'un mevcut kısayolunu çoğaltıp özelleştirmek kaydıyla kullanıcılara özel hale getirmeniz. Bunun için ise kısayolu sağ tıklayarak Özellikler menüsünden "Kısayol" sekmesindeki hedef bölümünü özelleştirmeniz gerekiyor. Bunun için Firefox'un çalıştırılabilir dosyasının belirtildiği bu bölüme;
-p "Profil İsminiz"
eklerseniz bu kısayolu kullanmanız durumunda direkt olarak belirttiğiniz kullanıcı profili açılacaktır. Keza yeni kısayol oluşturmayı tercih ederseniz de belirttiğimiz parametreyi exe'nin bulunduğu hedef adresin sonuna eklerseniz aynı sonucu elde edebilirsiniz.
Firefoxta farklı kullanıcı profilleri oluşturun son
Böylece farklı kısayolları kullanarak tarayıcınızı başlatmanız durumunda farklı profillere erişebilirsiniz ve işletim sisteminizdeki aynı kullanıcı profili altında faklı Firefox'lar kullanmanın keyfini yaşayabilirsiniz :).

Komut satırından arama yapın ve not defterine kaydedin

Bilgisayarlarında yüksek kapasiteli disklere sahip olanlar, hele hele bir de bu diskleri yüksek doluluk oranlarındaysa arama fonksiyonuna sık sık sarılıyorlardır. Her işletim sistemi çeşitli özelliklerle arama fonksiyonları bulunduruyor günümüzde. Genellikle grafik arayüzü yardımıyla kullanılan bu özellikler oldukça işimize yarıyor. Microsoft da arama fonksiyonlarını geliştirmek ve hızlandırmak için yenilikler uyguluyor. Dizin oluşturma seçeneği ile disklerinizi indeksleyerek yapacağınız aramalarda çok daha hızlı sonuç alabilir (tabi dizin oluşturmanın sebebiyet vereceği genel sistem performansındaki düşüşü göze alırsanız :) ), gelişmiş seçenekler ile aradığınız verinin çeşitli özelliklerini belirleyerek başarımınızı arttırabilirsiniz.
Bu yazımızda değinmek istediğimiz nokta ise yapılan aramaların kayıt altına alınması. Varsayılan olarak Windows XP'de yaptığınız aramaları kaydetme şansına sahip değilsiniz. Vista ve Windows 7'de ise yalnızca Microsoft'un öntanımlı formatında kaydedebiliyorsunuz yaptığınız aramaları – .search-ms uzantılı olarak. Velhasıl bu yazımızda anlatacağımız yöntem ile istediğiniz bir diskiniz üzerinde, sınırlı parametrelerle de olsa, komut satırından arama yapmayı ve bu aramayı not defterine kaydetmeyi göstereceğiz. Yazının ilerleyen bölümlerinde de göreceğiniz üzere pratikte çok kullanışlı yanları var bu uygulamanın ve grafik arabirimini kullanmadığı için de oldukça seri çalışıyor :) -arama hızının daha hızlı olduğunu söyleyemeyiz elbette ancak görüntüleme işin içine girmediği için süreden bir miktar tasarruf söz konusu :).

Komut satırından arama yapabilmek için tabi ki öncelikle komut satırını açmalısınız. Bu işlem için çalıştır'a cmd yazabilir ya da Vista ve Windows 7'deki arama bölümüne ilgili metni girebilirsiniz.
Komut satırından arama yapın ve not defterine kaydedin 1
Komut satırında ise arama yapmak istediğiniz dizine erişmeniz gerekiyor öncelikle. Örneğin sistemimizde bulunan F diskimizde arama yapmak istersek komut satırına
F:
yazmanız, eğer diskin üzerindeki herhangi bir alt klasörde arama işlemi yapmak istiyorsanız
cd "dosya ismi" (erişmek istediğiniz dosya isminiz)
Örneğin F diskinizdeki PROGRAM İMAJLAR klasörüne erişmek için;
F:
cd PROGRAM İMAJLAR
yazabilirsiniz.
Komut satırından arama yapın ve not defterine kaydedin cd 550x277
Bulunduğunuz herhangi bir dizinde arama yapabilmek için ise;
dir *.dll* /A/S/B >F:Listem.txt
gibi bir komut yazmalısınız. Öncelikle dilerseniz bu koddaki komutları ve parametreleri açıklayalım:
dir – directory'nin kısaltmasıdır ve arama yapan komuttur.
*.dll* – iki asteriks (* *) işareti arasındaki metin parçacığı arama metnidir. Yani bu örnekte dosya isminde .dll bulunan (dll uzantılı) dosyaları arıyoruz.
/A – bu parametre ise gizli klasörlerde de aramanın yapılması için yazılmıştır.
/S – arama yaptığımız klasörde alt klasörler mevcutsa aramanın bu alt dizinlerde de yapılması için yazılan parametredir.
/B – arama sonuçlarının başlık ve özet bilgilerinin gösterilmemesi için yazılmış olan parametredir (daha sade bir görünüm için).
>F:Listem.txt – aramanın kaydedilmesini sağlayan parametredir. Herhangi bir adres belirtmeden direkt isim yazarsanız dosya çalıştığınız dizinde oluşturulacaktır. Eğer aramayı kaydetmek yerine dos penceresinde görüntülemek isterseniz bu parametreyi yazmayınız.
Örneğin C:\Windows\System32 dizinindeki ve alt dizinlerindeki .dll uzantılı dosyları aşağıda görüldüğü üzere C: diskimizin kaynak dizininde oluşturulacak Listem isimli not defterine kaydettik.
Komut satırından arama yapın ve not defterine kaydedin command 550x277
Komut satırından arama yapın ve not defterine kaydedin liste 550x328
Eğer indekslemek istediğiniz tüm verileriniz aynı klasörde ise /S parametresini kaldırabilirsiniz. Böylece dosya isimlerinin hedef adreslerinden kurtulabiliriz. Örneğin F: diskimizde bulunan PROGRAM İMAJLAR klasörünün dizinini indekslemek için:
F:
cd PROGRAM İMAJLAR
dir /A/B >F:Listem.txt
Dikkat ederseniz dizindeki tüm klasörleri indeksleyebilmek için herhangi bir arama parametresi belirtmedik. Ayrıca sadece söz konusu dizinde arama yaptık, çünkü amacımız dizinde sahip olduğumuz yazılımları listelemek idi. Alt dizinlerdeki imaj dosyalarını indeksleme ihtiyacı duymadık.
Komut satırından arama yapın ve not defterine kaydedin liste index 550x319
Yukarıdaki örnekte F:\PROGRAM İMAJLAR dizininde sahip olduğumuz dosyaları kolayca kayıt altına aldık. 5-6 program için çok yarar sağlamayabilir belki böyle bir işlem; ancak bilgisayarlarında yüzlerce oyun, film ve binlerce şarkı bulunduran kullanıcılar için çok büyük kolaylık sağlayacaktır.
Bu yolla isterseniz kısıtlı parametrelerle de olsa arama yapabilir, isterseniz de arşivlediğiniz oyun, müzik, film, dizi gibi verileri indeksleyerek kontrolünüz altında tutabilirsiniz. Hatta not defterinin Düzen bölümünde bulunan Değiştir özelliği yardımıyla çıktınızda bulunmasını istemediğiniz ortak parametreleri (örneğin; dosya uzantıları) silebilirsiniz. Kısacası bu yolla arşivlerinizi herhangi bir ekstra yazılım kullanmadan rahatlıkla indeksleyebilirsiniz.
not: dir komutu onlarca parametreye sahiptir. Örneğin /A:D parametresiyle yalnızca klasörleri arayabilirsiniz. Dir parametreleri için buraya bakabilirsiniz.

2 Mart 2012 Cuma

Sun'ın yıllardır sloganı vardır: Ağ, bilgisayardır (Network is the Computer). Bugün birden fazla kullanıcının bulunduğu bir ortamda ağ kurmayana kız vermiyorlar. :) Şaka bir yana, iki bilgisayarın arasında ağ kurmanın bir sürü nedeni olabilir. Bu işi yapmanın birden fazla yolu da var. En kolay yöntem bir switch satın alıp bağlamak. Bu zaten birden fazla kullanıcının İnternet çıkışı gerçekleştirdiği ortamlarda her zaman ya ekstra switch ile ya da zaten çoklu Ethernet portu taşıyan modemlerle genellikle yapılıyor. Ancak bu pek taşınabilir bir yöntem değil. Bu yazıda arada bir switch ya da benzeri aygıt olmadan iki bilgisayarı birbirine bağlamayı anlatıyoruz. Böylece çantanıza rahatlıkla sığacak bir kısa kabloyla gittiğiniz her yerde iki bilgisayar arası (mesela sizin dizüstü bilgisayarınız ve kız arkadaşınızın masaüstü bilgisayarı arası) ağ kurabileceksiniz. Bu iş için bilgisayarlar dışında gereken tek şey birkaç TL'lik bir Ethernet kablosu. Hatta eğer düzenli olarak ağlarla ilgileniyorsanız metresini 50 kuruş gibi fiyatlara aldığınız kablonuzu kendiniz bile basabilirsiniz -bu rehberin konusu değil, onu nasıl yapacağınızı da anlatacağız. :) İki bilgisayar arasında ağ nasıl kurulur? Cat 5 550x412 Şekildeki kablo sekiz damarlı bir ethernet kablo olup saniyede 1 Gbit'lik veriyi taşıyabilmektedir. Eğer kablo ucundaki konnektörde şekildeki gibi 8 değil de 4 farklı kablo (bu durumda sonlandırmadaki pinlerden 4 tanesi boş olacaktı) olsaydı kablo saniyede 100 Mbit'lik veri taşıyabilecekti. Bunu anlatmamızın sebebi eğer dosya aktarımı vb. bir amaç için ağ kuracaksanız ve her iki uçta da gigabit ethernet kartlarına sahipseniz gigabitlik bir kablo yardımıyla çok daha yüksek veri hızlarına ulaşabilirsiniz. Bu noktada biraz daha detaya girelim: Eğer 100BASE-TX yani 100 Mbit'lik ethernet kartlara sahip bilgisayarları birbirine bağlayacaksanız edineceğiniz kablo tipine de dikkat etmeniz gerekiyor. Bu durumda crossover (çapraz) ethernet (UTP) kablo kullanarak ağ kurmanız gerekmektedir. Aksi halde iki birim arasında link kurulur fakat veri akışı sağlanamaz. Fakat günümüzde birçoğumuzun evlerinde ve ofislerinde 1000BASE-T (Gigabit ethernet) standardını destekleyen ağ kartlı bilgisayarlar bulunuyor. Bu standardın artısı da Otomatik MDI/MDI-X Yapılandırması yardımıyla uç birimleri düz kablo ile bağlasanız dahi ethernet kartlarının çaprazlama işlemini otomatik olarak yapabilmeleri. Kısacası gigabit ethernete sahipseniz switch, ADSL modem, vb… ağ cihazlarına bağlanırken kullandığınız ethernet kablolarını iki bilgisayar arası ağ kurma işleminde rahatlıkla kullanabilirsiniz, aksi durumda ise çapraz bir kablo edinmeniz gerekmekte. Kablomuzu edindikten sonra yapmamız gereken kabloyu iki uç birimin ethernet portlarına takıp bilgisayarları aynı alt ağa almak: İki bilgisayar arasında ağ nasıl kurulur? İki bilgisayarı aynı alt ağa alabilmek için her iki makinede ethernet kablonuzu bağladığınız bağdaştırıcınızın özelliklerine erişerek Internet Protokolü sürüm 4 (TCP/IPv4) bölümünü seçerek özellikler düğmesini kullanmanız gerekiyor. Bu bölümde yapmamız gereken sadece IP adresi ile Alt ağ maskesi tanımlamalarını yapmak. İnternet veya ağ dışı erişim yapmayacağımız için diğer bölümlerle ilgilenmiyoruz. Her iki bilgisayarda bu bölümlere sırasıyla; PC1 IP adresi: 192.168.1.1 Alt ağ maskesi: 255.255.255.0 PC2 IP adresi: 192.168.1.2 Alt ağ maskesi: 255.255.255.0 yazmanız yeterli. Bu basit işlemin ardından ağınız kurulmuş oluyor. Bu işlemin tek espirisi yönlendirici, erişim noktası gibi bir cihazımız olmadığı için otomatik IP adresi ve ağ maskesi alamıyoruz (DHCP üzerinden), dolayısıyla bu tanımlamaları kendimiz el ile yapıyoruz. Zaten dikkat ederseniz IP adresini yazdıktan sonra söz konusu IP adresi için varsayılan alt ağ maskesi bile otomatik olarak yazılmaktadır. Ayrıca bu bize doğrudan IP adresi üzerinden ulaşırken kolaylık sağlayacak; Windows'un "kafasına göre" (tabii hazır bir düzen dahilinde) seçtiği IP numaralarını değil, kendi verdiğimiz ve dolayısıyla bildiğimiz IP adreslerini kullanıyor olacağız. İki bilgisayar arasında ağ nasıl kurulur? asc Her iki PC'de de bu işlemi yapmanızın ardından Gönderilen ve Alınan paketlerde hareketlilik olacaktır. Bu işlemin ardından ağımızın çalışıp çalışmadığını basit bir pingleme operasyonu ile denetleyebilirsiniz. Bu işlem için komut satırına erişerek; ping hedefin IP adresi örn; ping 192.168.1.1 komutunu yazarsanız iki uç birim arasında iletişim olup olmadığını gözlemleyebilirsiniz. İki bilgisayar arasında ağ nasıl kurulur? Kurduğunuz ağda dilerseniz oyun oynayabilir veya dosya paylaşımında bulunabilirsiniz: İki bilgisayar arasında ağ nasıl kurulur? Çalıştır'a hedef IP adresini başına iki tane ters taksim işareti koyarak yazarsanız hedef bilgisayara erişebilir ve Windows dosya paylaşımından faydalanabilirsiniz. İki bilgisayar arasında ağ nasıl kurulur? Gigabit ethernet kartına sahip iki uçbirim arasında sekiz damarlı UTP kablo kullanarak yaptığımız örnek bir testte saniyede 32 MB veriyi aktarabildik ki bu hız 100 Mbit'lik bağlantıyla elde edebileceğinizin 5-6 katı civarında. Bu sebeple harici disk vb… opsiyonlarınız yoksa yüklü dosya transferleri için de son derece mantıklı bir çözüm gigabit ethernetten yararlanmak. Küçük bir paragrafla da yaşayabileceğiniz olası sorunlara değinelim. IP adreslerini doğru olarak verdiğinizden eminseniz, buna karşın pingleme, dosya paylaşımı, kurduğunuz oyunda birbirinizi görememe gibi sorunlarla karşı karşıya iseniz öncelikli olarak eğer üçüncü parti bir antivirüs programı kullanıyorsanız onun güvenlik duvarı ayarlarını böyle bir yazılıma sahip değilseniz de windows'un kendi güvenlik duvarının ayarlarını gözden geçiriniz. Çoğu zaman oyunlar, dosya paylaşımı, hatta ve hatta bazen ping gibi ufak operasyonlar bile güvenlik duvarlarınca engellenebiliyor. Daha başka bir sorun ise; dosya paylaşım alanının kök dizinine girebilmeniz; fakat kullanmak istediğiniz herhangi bir dosyaya erişmek istediğinizde yetki kısıtlaması nedeniyle erişimin engellenmesi olabilir. Bu durumda da paylaştığınız dosyanın özellikler menüsünü kullanarak çeşitli kullanıcılar için dosya erişim haklarını düzenlemeniz gerekmektedir. Nadiren karşılaşabileceğiniz başka bir sorun ise fiziksel olarak bağlantının olmasına (ethernet kartlarının ışıklarının yanması) karşın hiçbir şekilde iletişimin kurulamaması olabilir. Eğer güvenlik duvarlarının erişimi engellemediğinden eminseniz ethernet kablonuzda temassızlık olması muhtemeldir. Kablo değiştirerek yola devam edebilirsiniz :). Bu yazımızda forumlarda sık sık sorulan, çoğu zaman sağlıklı cevaplar alınamayan temel bir işlemi anlatmaya gayret ettik. Ağ kurma işlemi kablosuz ağ kartlarına sahipseniz çok daha basit şekilde ve tamamen ücretsiz olarak da yapılabilir :). Buna karşın, kablolama sorun teşkil etmiyorsa düşük gecikmeler ve maksimum veri akışı için kablolu erişimin değerine paha biçilemez, bizce… Yazıda örneklediğimiz yapı genişletilebilir de; örneğin çift ethernet kartlı PC'lere sahipseniz bu yolla N adet bilgisayarı birbirine bağlayabilirsiniz -bilgisayarlarda ethernet kartlarını köprüleyerek, tabii PC sayısı arttıkça kablo karmaşası da artacaktır. Öte yandan ICS (internet erişim paylaşımı) yardımıyla bağladığınız bilgisayarları ortak bir soket üzerinden internete çıkarmanız da mümkün…

DSLR aldıktan bir süre sonra ya da hemen, RAW çekmeye başlayacağınızı garanti edebilirim. Özellikle de fotoğraf işleme yazılımlarını kullanmaya başladıktan sonra, çektiğiniz fotoğrafın RAW halini, yani üzerinde kamera tarafından en ufak oynama yapılmamış halini kullanmak isteyeceksiniz. Zira JPEG fotoğraflar kamera tarafından işlendiğinden, bu fotoğrafları işlediğinizde, işlenmiş fotoğrafı işlemiş olacaksınız. Bu da istediğiniz sonucu tam olarak alamayacak olmanız anlamına geliyor.
Bugün artık hafıza kartlarının kapasiteleri çok yüksek olduğundan, RAW çekmek eskisi gibi nadir tercih edilir olmaktan çıktı. Hatta artık çoğu kişi RAW+JPEG çekerek, iki türlü de kayıt yapıyor. JPEG’leri hemen paylaşabiliyor ve mail yolu ile gönderebiliyorsunuz. JPEG’leri hızlıca gözden geçirip, içinden beğendiklerinizin RAW halini düzenleyebiliyorsunuz.
Yani RAW çekmek işten bile değil artık. Ancak RAW fotoğraflar çok yer kaplıyor ve diskinizin çabucak dolmasına sebep veriyor. O yüzden RAW fotoğraflardan beğendiklerinizi işleyip gerekmeyenleri silmek en mantıklı yol.
Diyelim ki fotoğraf çekiminden geldiniz ve 100 adet RAW’ınız var. İçlerinden beğendiklerinizi bir kenara alacaksınız. Bunun için önce bilgisayarınıza fotoğrafları aktardınız. Ama o da ne?  Windows explorer’da  ‘thumbnail’ görüntüsü yok. Her fotoğrafı da Photoshop’la açıp kontrol edecek değilisiniz.
Maalesef RAW dosyalarını Vista’da bile görüntüleyemiyoruz. Bunu yapabilmek için, kamera üreticilerinin sürekli güncelledikleri codec’leri kurmak gerekiyor. Örneğin Canon için buraya, Nikon için de buraya bakın. Sony için buraya Pentax için de buraya alalım sizi. Gerçi Sony henüz tüm modellerini desteklemiyor.
Normal şartlar altında yazı burada bitiyor ve masaüstlerimize dağılıyoruz. Ancak PCLabs’tan da aşina olduğunuz üzere biz bir konuyu yazıyorsak, şartlar asla normal değildir :)
Bu dört büyüklerden sadece biri 64-bit işletim sistemlerini destekliyor. Bilin bakalım kim? Nikon ya da Canon dediniz diye tahmin ediyorum ama değil. Sony destekliyor sadece.
Bu önemli bir eksik zira bugün RAW işleyen kişilerin kullandıkları bellek miktarı 2GB üzeri olmakla beraber, Photoshop gibi fotoğraf işleme yazılımları da 64-bit oldular. Yani 64-bit’i ilk adapte eden kullanıcıların başında fotoğrafçılar geliyor. Vista’nın 64-bit versiyonun 4GB bellekle 32-bit’e göre yağ gibi akması bir yana, Windows 7 ile 64-bit versiyonların daha da tercih edilir hale geleceğini rahatlıkla söyleyebiliriz.  Bunların da ötesinde 2010 yılında hala bu devlerin 64-bit sürücü yazamaması akıl alır gibi değil. Yazılımdan anlamıyorlar desek kimse inanmaz. Uğraşmak istemiyorlar dışında bir seçenek düşünemiyorum.
Bu durumu aşmak için nette kullanıcıların çeşitli taklalar attığını ve elbette bu firmalara çok kızdıklarını gördüm. İşe yarayan çözümler de var. Ancak eylül ayında çıkan bir codec bu sorunu aştı. Fast Picture Viewer adlı yazılım içinde Vista ve  Win7 dahil 32 ve 64-bit RAW codec’ler geliyor. İşin güzel tarafı o yazılımı kullanmak istemeseniz de codec kısmını ayrı olarak bedava indirebilmeniz. Çok akıllıca bir iş yapmışlar. Bedava codec vererek, parayla sattıkları yazılımları da gelen ziyaretçilere göstermiş oluyorlar. Direkt download linki burada.
Bunu yüklediğinizde Windows explorer altnda RAW fotoğraflarınızı normal fotoğrafları görüyormuş gibi görebilir ve beğenmediklerinizi hemen silebilirsiniz.
213
Yukarıda 64-bit Vista’nın dosya yöneticisinden aldığımız ekran görüntüsünü görüyorsunuz.
Eğer kullandığınız fotoğraf görüntüleme yazılımı RAW’ları görüntüleyemiyorsa, o yazılımın sitesine mutlaka uğrayın. Plug-in şeklinde bir RAW desteği olabilir. Örneğin yılların eskitebildiği ACD See yazılımı için buraya bakın.
Ancak kişisel tavsiyem bedava ve çok derli toplu bir arabirimi olan Picasa. RAW’ı direkt olarak destekliyor. Hiç denemediyseniz mutlaka deneyin. Sadece fotoğrafları izlemek için değil, temel rötuş ve efektleri de desteklediğinden, çok beğeneceğinize eminim.
Güncelleme: 26.03.2010
RAW Codec’i paralı hale gelmiş. 6$ olmuş. Kızmaya gerek yok. Firmalar 64-bit CODEC çıkarmadıkça birileri bunu değerlendirmek isteyecek. Eh yazılım da işimizi gördüğüne göre haklarını teslim etmek gerek.

‘Full-Frame’ Fotoğraf Makineleri Neden Pahalı?

Buradaki bilgiler Canon’a aittir yani birinci elden kaynağından çevrilmiştir.
Görüntü Algılayıcılar fotodiyot (İng: ‘photodiode’) olarak adlandırılan tekil ışığa duyarlı cihazlardan milyonlarcasını barındırır. Mühendisler görüntü algılayıcı tasarımına tek bir fotodiyot tasarımı ile başlarlar ama bu sadece ışığa duyarlı kısmın tasarlanmasından ibaret değildir, bunu destekleyecek devre bileşenleri ve bunları barındaracak kasa da tasarlanmalıdır. Bu birim tasarım CAD (Bilgisayar Destekli Tasarım, İng: ‘Computer-Aided Design’) sürecinde milyonlarca kere çoğaltılır. Son tasarımdaki tüm fotodiyotlar birbirlerine elektronik olarak bağlıdırlar ve devre oluşturmak için ızgara deseninde düzenlenirler. Bu devre deseninin bir görüntüsü silikon devre plakasına (İng: ‘Silicon Wafer’) çok yüksek küçültme oranı ile ’mask aligner’ ya da ‘stepper’ olarak adlandırılan üretim araçları ile yansıtılır (tam olarak ‘projection’ kelimesi kullanılıyor).
cpu wafer
2″, 4″, 6″, 8″ ‘wafer’, kaynak: wikipedia
Yarı-iletken üretiminde, ‘Wafer’ denilen ince silikon diskleri ham madde olarak kullanılır. Bileşimine göre 8″ çapındaki bir ‘wafer’ ın maliyeti 450$, 500$, 1000$ hatta 5000$’a kadar çıkabiliyor (bunların 2006 maliyetleri olduğunu belirtelim). Yüzlerce üretim sürecinin ardından ‘wafer’ algılayıcılar ile kaplanmış oluyor. Eğer algılayıcı boyutu APS-C ise yaklaşık 200 olan algılayıcı sayısı, APS-H için yaklaşık 46 oluyor. Peki tam-çerçeve için? Sadece 20 tane! Bunlar mükemmel koşullarda geçerli olan sayılar çünkü işin içine bir de toz veya çizik nedeniyle kullanılamaz hale gelen algılayıcılar giriyor. Canon’a göre bu oran APS-C için göz ardı edilebilirken söz konusu tam-çerçeve olunca durum daha dramatik oluyor çünkü yerine göre tüm algılayıcılar kullanılamaz hale gelebiliyor, bunun nedeni büyük boyutlu algılayıcının toz tanecikleri gibi olumsuz şeyler için kolay ‘hedef’ olması. Saydığımız nedenlerle tam-çerçeve algılayıcı üretimi söz konusu olunca hem daha hassas çalışılması gerekiyor hem de maliyetler artıyor.
Hepsi bu kadar mı? Daha bitmedi :) Tam-çerçeve algılayıcının devre deseni silikon ‘wafer’a tek seferde yansıtılmak için çok büyük geldiği için 3 adımda yansıtılıyor. Bu kullanılan maske sayısının ve yansıtma işleminin üçlendiği anlamına geliyor. Canon’un maliyet konusundaki son yorumu ise şöyle: “Bu işlemler nedeniyle tam-çerçeve algılayıcı maliyetinin APS-C algılayıcının maliyetinin 3, 4 katı değil, 10,20 hatta daha fazla katı oluyor.” Aralığın biraz fazla olduğunu kabul ediyorum ama aynı zamanda kullanılamaz hale gelen algılayıcılar da sanırım bu hesapta mevcut.
Canon's wafer
Canon’un 20 tam-çerçeve algılayıcı barındıran 8″ ‘wafer’ı.
Ürünlerin pazarda konumlandırılmasına gelince aslında Canon’un sınıflandırması gayet açık. APS-C algılayıcılı modeller giriş (XXXD modelleri) ve yarı profesyonel (XXD) olarak özelliklerine göre ikiye ayrılıyorlar. Tek bir yansıtma işlemi oluşturulabilen en büyük algılayıcı APS-H olduğu için ayrıca bir 1.3X çarpan sınıfı doğmuş, profesyonel olan bu gövdeler (1D, 1D Mark II, 1D Mark III) bu nedenle APS-C modellerden daha yüksek, tam-çerçeve profesyonel gövdelerden (1Ds Mark II, 1Ds Mark III) ise daha düşük fiyata sahip. 5D ise üretimine başlandığı 2005 sonundan bu yana müstesna bir yere sahip çünkü aradan geçen 4 seneye rağmen hala alınabilecek en ucuz tam-çerçeve gövde.
Bu kadar uzun süredir bu kadar çeşitliliği bize sunan Canon’u da ayrıca takdir etmeliyiz çünkü diğer üreticiler APS-C’den daha büyük algılayıcılı gövde üretimine daha geçen sene başladılar ve lens konusunda Canon kadar geniş bir yelpaze sunabilmeleri de kısa zamanda pek mümkün değil ama Sony Minolta’nın filmli dönem lenslerini ve Zeiss modellerini kullanabiliyor, benzer şekilde Nikon da filmli dönemdeki Nikon lenslerinden  birçoğunu da kullanabiliyor, lens satın alma rehberlerimizde marka marka bunları detaylı göreceğiz.
Piyasada bulabileceğiniz eski ve yeni tam-çervçeve algılayıcıya sahip DSLR modelleri:
  • Canon EOS: 1Ds, 1Ds Mark II, 1Ds Mark III, 5D, 5D Mark II
  • Nikon: D3, D3s, D700, D3X
  • Sony: A850, A900

Şifrelerinizi güvenle taşıyın: PasswordCard – Şifre Kartı


Güvenliğe önem veren bilgisayar kullanıcıları, bütün hesaplarında farklı ve karmaşık şifreler kullanmayı tercih ediyor. Bu durumda şifreleri hatırlamak da bir o kadar zorlaşıyor. Daha önce incelediğimiz KeePass programı şifreleri yönetmek için iyi bir alternatif ancak; bu tip programları da sürekli yanınızda taşımanız mümkün olmuyor. PasswordCard servisi, bu sorunlara çözüm olarak üretilmiş bir şifre kartı üretmek için gerekli basit bir aracı içeriyor.  Bu kart sayesinde sadece sizin anlayabileceğiniz karmaşık ve uzun şifreleri basitçe elde edebiliyorsunuz.

PasswordCard adresine girdiğimizde otomatik olarak bir kart numarası atanıyor ve kartımız oluşturuluyor. Herkesin ayrı bir kart numarası olduğu için eşsizlik sağlanıyor ve güvenlik arttırılıyor.
Kartın kullanımı da oldukça basit. Normalde karmaşık şifremizin tamamını ezberlemek durumundayken, kart sayesinde sadece bir sembol ve satır numarasını/rengini bilmemiz yeterli. Şifrenin hangi satırdaki karakter dizisinin içine gizlenmiş olduğunu biliyorsunuz, sembol de nereden başlayarak şifreniz olduğunu gösteriyor. Tabii farklı kombinasyonlar da mümkün, örneğin sembol sütunu ve rengin kesiştiği yerden sola doğru, hatta çapraz saymayı da düşünebilirsiniz. Yine de bir yöntem seçip ona sadık kalmalısınız ki bu kartın amacını aşıp işleri zorlaştırmayasınız. :)
Mesela, Gmail şifremi Gülen Yüz, 7. Satır olarak belirliyorum. Şifrelerim de 10 haneli olsun. Bu durumda şifrem: GQvbKLGfQc oldu. Facebook şifrem de ünlem 2. satır olsun: 4436ayhqfk. Günlük kullanıcılar için birkaç servisin şifresini ezberlemek pek de zor olmayabilir ancak; sistem yöneticilerini, web geliştiricilerini düşünürsek bu kart büyük kolaylık sağlayabilir.
Şifrelerinizi güvenle taşıyın: PasswordCard   Şifre Kartı 4
Sembol, Satır ve Şifre Uzunluğu değişkenlerini değiştirerek onbinlerce farklı şifre üretebilirsiniz.
Güvenliği arttırmanın diğer birkaç yolunu da şöyle sıralayabiliriz;
  • Şifre satırlarına, sembolleri de ekle kutucğunu tıklayarak, sembolleri ekleyebiliriz.
  • Belirlediğimiz başlangıç noktasından, düz sağa doğru değil de sağ çapraz yukarı doğru vb. gidebiliriz.
Evet, şimdi tek yapmanız gereken kendinize özel kartın çıktısını almak ve kartı cüzdanınıza koymak :) . Tabii daha yüksek güvenlik için dikkat etmeniz gereken şeyler de var, örneğin kartı kullanırken parmağınızla şifrenizi okumamak gibi.

İki bilgisayar arasında ağ nasıl kurulur?


Sun'ın yıllardır sloganı vardır: Ağ, bilgisayardır (Network is the Computer). Bugün birden fazla kullanıcının bulunduğu bir ortamda ağ kurmayana kız vermiyorlar. :)
Şaka bir yana, iki bilgisayarın arasında ağ kurmanın bir sürü nedeni olabilir. Bu işi yapmanın birden fazla yolu da var. En kolay yöntem bir switch satın alıp bağlamak. Bu zaten birden fazla kullanıcının İnternet çıkışı gerçekleştirdiği ortamlarda her zaman ya ekstra switch ile ya da zaten çoklu Ethernet portu taşıyan modemlerle genellikle yapılıyor. Ancak bu pek taşınabilir bir yöntem değil. Bu yazıda arada bir switch ya da benzeri aygıt olmadan iki bilgisayarı birbirine bağlamayı anlatıyoruz. Böylece çantanıza rahatlıkla sığacak bir kısa kabloyla gittiğiniz her yerde iki bilgisayar arası (mesela sizin dizüstü bilgisayarınız ve kız arkadaşınızın masaüstü bilgisayarı arası) ağ kurabileceksiniz.
Bu iş için bilgisayarlar dışında gereken tek şey birkaç TL'lik bir Ethernet kablosu. Hatta eğer düzenli olarak ağlarla ilgileniyorsanız metresini 50 kuruş gibi fiyatlara aldığınız kablonuzu kendiniz bile basabilirsiniz -bu rehberin konusu değil, onu nasıl yapacağınızı da anlatacağız. :)

İki bilgisayar arasında ağ nasıl kurulur? Cat 5 550x412
Şekildeki kablo sekiz damarlı bir ethernet kablo olup saniyede 1 Gbit'lik veriyi taşıyabilmektedir. Eğer kablo ucundaki konnektörde şekildeki gibi 8 değil de 4 farklı kablo (bu durumda sonlandırmadaki pinlerden 4 tanesi boş olacaktı) olsaydı kablo saniyede 100 Mbit'lik veri taşıyabilecekti. Bunu anlatmamızın sebebi eğer dosya aktarımı vb. bir amaç için ağ kuracaksanız ve her iki uçta da gigabit ethernet kartlarına sahipseniz gigabitlik bir kablo yardımıyla çok daha yüksek veri hızlarına ulaşabilirsiniz.
Bu noktada biraz daha detaya girelim: Eğer 100BASE-TX yani 100 Mbit'lik ethernet kartlara sahip bilgisayarları birbirine bağlayacaksanız edineceğiniz kablo tipine de dikkat etmeniz gerekiyor. Bu durumda crossover (çapraz) ethernet (UTP) kablo kullanarak ağ kurmanız gerekmektedir. Aksi halde iki birim arasında link kurulur fakat veri akışı sağlanamaz. Fakat günümüzde birçoğumuzun evlerinde ve ofislerinde 1000BASE-T (Gigabit ethernet) standardını destekleyen ağ kartlı bilgisayarlar bulunuyor. Bu standardın artısı da Otomatik MDI/MDI-X Yapılandırması yardımıyla uç birimleri düz kablo ile bağlasanız dahi ethernet kartlarının çaprazlama işlemini otomatik olarak yapabilmeleri. Kısacası gigabit ethernete sahipseniz switch, ADSL modem, vb… ağ cihazlarına bağlanırken kullandığınız ethernet kablolarını iki bilgisayar arası ağ kurma işleminde rahatlıkla kullanabilirsiniz, aksi durumda ise çapraz bir kablo edinmeniz gerekmekte.
Kablomuzu edindikten sonra yapmamız gereken kabloyu iki uç birimin ethernet portlarına takıp bilgisayarları aynı alt ağa almak:
İki bilgisayar arasında ağ nasıl kurulur?
İki bilgisayarı aynı alt ağa alabilmek için her iki makinede ethernet kablonuzu bağladığınız bağdaştırıcınızın özelliklerine erişerek Internet Protokolü sürüm 4 (TCP/IPv4) bölümünü seçerek özellikler düğmesini kullanmanız gerekiyor. Bu bölümde yapmamız gereken sadece IP adresi ile Alt ağ maskesi tanımlamalarını yapmak. İnternet veya ağ dışı erişim yapmayacağımız için diğer bölümlerle ilgilenmiyoruz. Her iki bilgisayarda bu bölümlere sırasıyla;
PC1
IP adresi: 192.168.1.1
Alt ağ maskesi: 255.255.255.0
PC2
IP adresi: 192.168.1.2
Alt ağ maskesi: 255.255.255.0
yazmanız yeterli. Bu basit işlemin ardından ağınız kurulmuş oluyor. Bu işlemin tek espirisi yönlendirici, erişim noktası gibi bir cihazımız olmadığı için otomatik IP adresi ve ağ maskesi alamıyoruz (DHCP üzerinden), dolayısıyla bu tanımlamaları kendimiz el ile yapıyoruz. Zaten dikkat ederseniz IP adresini yazdıktan sonra söz konusu IP adresi için varsayılan alt ağ maskesi bile otomatik olarak yazılmaktadır. Ayrıca bu bize doğrudan IP adresi üzerinden ulaşırken kolaylık sağlayacak; Windows'un "kafasına göre" (tabii hazır bir düzen dahilinde) seçtiği IP numaralarını değil, kendi verdiğimiz ve dolayısıyla bildiğimiz IP adreslerini kullanıyor olacağız.
İki bilgisayar arasında ağ nasıl kurulur? asc
Her iki PC'de de bu işlemi yapmanızın ardından Gönderilen ve Alınan paketlerde hareketlilik olacaktır.
Bu işlemin ardından ağımızın çalışıp çalışmadığını basit bir pingleme operasyonu ile denetleyebilirsiniz. Bu işlem için komut satırına erişerek;
ping hedefin IP adresi
örn;
ping 192.168.1.1
komutunu yazarsanız iki uç birim arasında iletişim olup olmadığını gözlemleyebilirsiniz.
İki bilgisayar arasında ağ nasıl kurulur?
Kurduğunuz ağda dilerseniz oyun oynayabilir veya dosya paylaşımında bulunabilirsiniz:
İki bilgisayar arasında ağ nasıl kurulur?
Çalıştır'a hedef IP adresini başına iki tane ters taksim işareti koyarak yazarsanız hedef bilgisayara erişebilir ve Windows dosya paylaşımından faydalanabilirsiniz.
İki bilgisayar arasında ağ nasıl kurulur?
Gigabit ethernet kartına sahip iki uçbirim arasında sekiz damarlı UTP kablo kullanarak yaptığımız örnek bir testte saniyede 32 MB veriyi aktarabildik ki bu hız 100 Mbit'lik bağlantıyla elde edebileceğinizin 5-6 katı civarında. Bu sebeple harici disk vb… opsiyonlarınız yoksa yüklü dosya transferleri için de son derece mantıklı bir çözüm gigabit ethernetten yararlanmak.
Küçük bir paragrafla da yaşayabileceğiniz olası sorunlara değinelim. IP adreslerini doğru olarak verdiğinizden eminseniz, buna karşın pingleme, dosya paylaşımı, kurduğunuz oyunda birbirinizi görememe gibi sorunlarla karşı karşıya iseniz öncelikli olarak eğer üçüncü parti bir antivirüs programı kullanıyorsanız onun güvenlik duvarı ayarlarını böyle bir yazılıma sahip değilseniz de windows'un kendi güvenlik duvarının ayarlarını gözden geçiriniz. Çoğu zaman oyunlar, dosya paylaşımı, hatta ve hatta bazen ping gibi ufak operasyonlar bile güvenlik duvarlarınca engellenebiliyor. Daha başka bir sorun ise; dosya paylaşım alanının kök dizinine girebilmeniz; fakat kullanmak istediğiniz herhangi bir dosyaya erişmek istediğinizde yetki kısıtlaması nedeniyle erişimin engellenmesi olabilir. Bu durumda da paylaştığınız dosyanın özellikler menüsünü kullanarak çeşitli kullanıcılar için dosya erişim haklarını düzenlemeniz gerekmektedir. Nadiren karşılaşabileceğiniz başka bir sorun ise fiziksel olarak bağlantının olmasına (ethernet kartlarının ışıklarının yanması) karşın hiçbir şekilde iletişimin kurulamaması olabilir. Eğer güvenlik duvarlarının erişimi engellemediğinden eminseniz ethernet kablonuzda temassızlık olması muhtemeldir. Kablo değiştirerek yola devam edebilirsiniz :).
Bu yazımızda forumlarda sık sık sorulan, çoğu zaman sağlıklı cevaplar alınamayan temel bir işlemi anlatmaya gayret ettik. Ağ kurma işlemi kablosuz ağ kartlarına sahipseniz çok daha basit şekilde ve tamamen ücretsiz olarak da yapılabilir :). Buna karşın, kablolama sorun teşkil etmiyorsa düşük gecikmeler ve maksimum veri akışı için kablolu erişimin değerine paha biçilemez, bizce… Yazıda örneklediğimiz yapı genişletilebilir de; örneğin çift ethernet kartlı PC'lere sahipseniz bu yolla N adet bilgisayarı birbirine bağlayabilirsiniz -bilgisayarlarda ethernet kartlarını köprüleyerek, tabii PC sayısı arttıkça kablo karmaşası da artacaktır. Öte yandan ICS (internet erişim paylaşımı) yardımıyla bağladığınız bilgisayarları ortak bir soket üzerinden internete çıkarmanız da mümkün…

FAT, NTFS gibi terimler neyi ifade eder?


FAT, NTFS gibi terimleri sabit disklerle ilgili olarak duymuşsunuzdur. Bunlar birer dosya sistemidir. Peki dosya sistemi nedir?

Sabit disk ya da bunun gibi depolama alanlarında dosyalara ulaşabilmeniz için öncelikle bu dosyaları okuyup yazmak için bir yönteme ihtiyacınız var. İşte bu yönteme dosya sistemi denir. Dosya sistemleri sabit disklerde dosyaların yerlerini bir tür tablo gibi tutmalarının yanısıra dosyaların, disk bölümlerinin bilgilerini de tutabilirler. İşi daha da ilginçleştirmek üzere, dosya sistemlerinin illa ki sabit disklerle kullanılması gerekmez; ağda dosya paylaşımı da özünde bir “ağ dosya sistemi” olarak yorumlanabilir. Bu bağlamda dosya sistemini “dosyaları depolamak ve kullanmak için belirlenmiş yöntem” olarak genelleştirebilirsiniz.
FAT, FAT32, NTFS gibi gördüğünüz dosya sistemleri Windows işletim sistemleri için yaygın dosya sistemleridirler. Bunun dışında pek çok dosya sistemi -gerek sabit diskler, gerekse ağ gibi yapılar için- bulunur, sözgelimi her yerden indirebileceğiniz yaygın bir Linux dağıtımı Ext3, ReiserFS gibi pek çok dosya sistemini destekler.
Dosya sisteminin tüm sabit diski tanımlamasına da gerek yoktur. Dosya sistemi bir “disk bölümü” için kullanılır; örneğin 500 GB bir sabit diski yaklaşık 100′er GB’lık 5 bölüme ayırıp, her bölümde farklı bir dosya sistemi oluşturabilirsiniz. Bir disk bölümünde Windows gibi bir işletim sistemi kurmak için o bölümde önce kuracağınız işletim sisteminin tanıdığı NTFS gibi bir dosya sistemi oluşturmalısınız çünkü kurulacak işletim sisteminin o disk bölümünü kullanabilmesi için önce nasıl kullanacağını bilmesi gerekir.
Bir de ipucu: Piyasada “bilgisayar formatlamak” olarak geçen terimin doğrusu aslında “işletim sistemini yeniden kurmak”tır. Gerçekte formatlamak, bir disk bölümüne dosya sistemi yerleştirilmesidir. Halihazırda bir dosya sistemi bulunan bir disk bölümünü “formatlarsanız”, eski dosya sistemine ait dosya tabloları gibi bilgileri yoketmiş olursunuz -bu yüzden diskteki veri silinmiş olur. Bu işlem yapıldığında, arkasından Windows kursanız da kurmasanız da teknik olarak “formatlamış” olursunuz.

Hata düzeltme özellikli bellek nedir?


Karmaşık bilgisayarlarımızdaki bileşenler elektriksel ya da manyetik etkileşimlere duyarlı, hassas aygıtlardır. Bellek modülleri de bu hassas aygıtlardan biridir ve bazen bellek modüllerinde saklana veride ufak, tek seferlik hatalar olabilir. Bu hatalar bellek modüllerinin üretimlerindeki eksikliklerden değil, daha çok dış etkenlerden gelmektedir. Profesyonel uygulamalarda bu konuda en büyük sorun aslında hatanın meydana gelmesi değil, hatanın olup olmadığını bilmektir. Hatadan kaçış yok gibi bir şeyken, o çok önemli bilimsel ya da mühendislik uygulamanızda sizin bilmediğiniz bir hata, sonuçları tolerans sınırlarının çok dışında bir yerlere de çekebilir -bu tip uygulamalarda hata durumunda bilgisayarın kilitlenip verinin kaybolması, siz bilmeden yanlış veri kaybolmasından daha iyidir.
İşte bu sorunun üstesinden gelebilmek için bellek parite’leri ve ECC kullanılır. Belleklerde andığımız bu hatalar genel olarak bir bitin değişmesi, yani sıfırken bir, birken sıfır olmasıdır. Parite, bellekteki her bayt için bir hatanın olup olmadığını tespit etmek için eklenen bir bittir -böylece pariteli bellekte bir bayt alıştığımız üzere 8 bit değil, 9 bit olur. Sonuncu, fazlalık bit o bir bayt’lık veride hata olup olmadığını tespit etmeye yarar. ECC ise “Error Correction Code”, Hata Düzeltme Kodu demektir. Parite, her baytta tek sayıda bit için hata saptar (yani 1, 3, 5 ya da 7 bitin sıfır olması gerekirken bir veya bir olması gerekirken sıfır olması şeklindeki hatayı bulur). ECC ise bir bitlik hataların düzeltilmesini sağlayabildiği gibi iki bitlik hataları da saptayabilir. Günümüzde sadece pariteli bit kullanılmaz, hata saptama ve düzeltmenin genel yöntemi ECC’dir.
IMG 2186 600 Hata düzeltme özellikli bellek nedir?
ECC kullanabilmek için bellek denetleyicisi ve bellek modülünün ECC’li olması gerekir. Bu tip bellek denetleyicileri masaüstü tipi sistemlerde pek bulunmazlar ya da teknik olarak mümkünse bile masaüstü kullanıcı ECC’siz bellek kullanacağından anakart üzerinde etkinleştirilmezler. Yine masaüstü bilgisayar pazarı için hedeflenen bellekler ECC’sizdir çünkü ECC ek maliyet getirir ve daha pahalıdır. Üst düzey iş istasyonları ya da sunucular gibi, verinin doğruluğunu kritik öneme sahip olduğu sistemlerde ECC’li, hata düzeltmeli bellekler ve bunları destekleyen anakartlar kullanılır. ECC düzeltebileceği hataları sürekli olarak düzeltir ve (saptayabildiği ama düzeltemediği hatalarla birlikte) bunların kayıtlarının tutulmasını sağlar. Böylece birer bitlik hatalarda sorun olmazken, sürekli hata vermeye başlamış bir bellek modülünün değiştirilmesi için de uyarı alınmış olur. Sistem yöneticisi bu iş istasyonunda bellek hatalarının artmaya başladığını farkedince, görevler açısından uygun bir zamanda ilgili bellek modülünü değiştirebilir ya da olası hataların izi sürülebilir.
Normal masaüstü bilgisayarlarda ve bunları hedefleyen anakartlar, bellekler gibi bileşenlerde ECC görmezsiniz. Bu tip parçaları bulmak da çok kolay değildir, büyük teknoloji dükkanlarına girip bu belleklerden alamayabilirsiniz. Bilginin doğruluğunun kritik öneme sahip olabildiği iş istasyonlarında ise (bazı modeller başka nedenlerle hariç tutulabilse bile) ECC’li bileşenler tercih edilir. Bu da iş istasyonlarını çok güçlü de olsa “bildiğimiz” PC’den farklı yapan nedenlerden biridir.

JPEG dosyalarını nasıl RAW gibi açarım?

Adobe Photoshop oldukça yetenekli bir yazılım. Kullanıcılarına o kadar çok imkan sunuyor ki çoğu kişi bunlardan habersiz oluyor. Bu kısa videomuzla JPEG olarak çektiğiniz fotoğraflarınızı Adobe Camera Raw arayüzü ile nasıl açacağımızı kısa ve açık bir şekilde anlatıyoruz.

Altın uçlu konnektörler neden tercih edilir?


Dikkatinizi çekmiştir, son birkaç senedir müthiş bir altın uçlu konnektör sevdası var bilişim dünyasında. Her kim ki yeni bir konsol, LCD TV, monitör vs. satın alsa hemen altın uçlu veri kablosu arayışına giriyor. Çoğunuz görmüşsünüzdür, altın uçlu veri kablolarının performansa etkisi birçok forumda ciddi şekilde tartışılıyor. Dilerseniz bu yazımızda tüm bu tartışmalardan sıyrılıp, altın uçlu konnektör furyasının neden başını alıp gittiğini ve getirilerini biraz da teknik kanattan yaklaşarak değerlendirelim.
Bilişim dünyasıyla az çok ilgili olan herkes son dönemlerde SCART, HDMI ve Ethernet (örnekler çoğaltılabilir) gibi birçok veri kablosunun altın kaplama konnektörlerle sonlandırılmış formlarının satıldıklarına dikkat etmişlerdir. Hatta ve hatta; şu günlerde altın (kaplama) ucu olmayan HDMI kablo edinmek oldukça güç. Bu trendin oluşmasında, altının elektriksel iletimde sağladığı bazı avantajların etkisi bulunuyor. Bir teknomarkete gidip herhangi bir HDMI kablonun teknik detaylarına göz gezdirdiğinizde, çeşitli işaret gürültü oranlarının (Signal to Noise Ratio, SNR) yazdığını (genellikle dB cinsinden) görürsünüz. Bu bilginin anlamı verinin kablo boyunca ne kadarlık bozucu etkiye (gürültü) maruz kaldığıdır. Bu noktada gürültüye bir parantez açalım:
Kablonun girişine A gücünde bir işaretin (sinyalin) geldiğini varsayalım. Kablo gelen işaretin frekansına ve pek tabii ki iletim hattında kullanılan iletkenin cinsine bağlı olarak bu işarette bir miktar bozulmaya sebep olur. İşte bu bozulma etkisi (işaretle toplamsal olarak -artı veya eksi olabilir) gürültüdür. B gücündeki gürültünün iletim hattı boyunca işarete etki ettiği varsayımı altında veri kablomuzun sonunda A+B veya A-B gibi bir işaret alınır. İşte işaret gürültü oranı da (namıdiğer SNR) logaritma 10 tabanında A'nın B'ye oranıdır ki basit bir mantıkla bu değer ne kadar yüksek olursa hattın o denli kaliteli olduğu sonuca varılabilir. Günümüzde kişsel kullanıma yönelik çoğu kablolu iletim hattında bu değer 110 dB dolaylarındadır.
Altın uçlu konnektörler neden tercih edilir? H1406B 550x412
İşaret-Gürültü oranına bu kadar değinmek şimdilik yeterli, ilerleyen günlerde bu terimi açıklayan bir yazıyla karşınıza çıkacağız. Altın uçlu konektörün esprisi işte tam da bu noktada, yani iletim hattının sonunda ortaya çıkıyor. Genel olarak bilinenin aksine bakır, altından daha iyi bir iletkendir. Yani, kablolarda bakırın tercih edilmesi yalnızca ucuz olduğu için değil, kullanılabilir en iyi iletkenlerden biri olmasındandır (İletkenlik: bakır – 5.69*10^7, altın – 4.52*10^7, gümüş – 6.3*10^7). Buna karşın bakırın elektromanyetik direnci düşüktür ki, bu iletim ortamı içinde bir sorun teşkil etmezken sonlandırmada problemdir. Şöyle ki iletim ortamı boyunca, kablo üzerinden akan elektriksel işaretler kablonun üzerindeki koruyucu tabaka yardımıyla (shield) elektromanyetik (EM) bozucu etkilerden korunur. Buna karşın, hat sonlandırılırken böyle bir durumun sağlanması söz konusu değildir ve EM girişimin işaret kalitesini bozacağı düşünülürse, iletim başarımını arttırmak için birtakım önlemlerin alınması söz konusu olabilir. Altın elementi de tam bu noktada devreye giriyor. Altının EM direnci bakıra göre daha yüksek iken, iletkenlik kaybı ise düşük düzeylerdedir. Yani işin özü, bağlantı kablolarının altın ile kaplanması hattaki işaretleşmenin güvenilirliğini arttırıyor.
Altının sağladığı diğer bir avantaj ise, oldukça pasif bir element olması sebebiyle (özellikle bakıra göre) paslanmaya karşı dayanıklı olması. Korozyon (pas) demek iletkenliğin ciddi düzeylerde düşmesi demek ki bunun da yukarıda bahsetmiş olduğumuz SNR'ı, dolayısıyla da iletim performansını düşüreceği söylenebilir. Özetle altın kaplama, hem kısa vadede (EM direnç) hem de uzun vadede (korozyon) iletişim başarımına katkı sağlamaktadır.
Altın uçlu konnektörler neden tercih edilir? goldplatediphone
Altın kaplama terimini de biraz daha açalım bu noktada. Söz konusu kabloların konektörleri altından değildir, yalnızca altından ince bir plaka ile kaplanmıştır -buradan hareketle temel amacın korozyona önlem almak olduğu öngörülebilir aslında.
Biraz da kullanıcı deneyimlerinden ve kablo alırken nelerde dikkat etmeliyiz, bunlara değinelim. Temel olarak ilk dikkat etmemiz gereken kablonun altın uçlu olmasından öte, kabloda kullanılan bakırın kalitesidir. Metallerde iletim frekansı arttıkça iletkenlik düşmektedir (skin effect – gövdeleme) ve bu düşüş  iletkenlik ile ters orantılıdır. Özetle iletim frekansı yükseldikçe bakır ile altın arasındaki iletkenlik farkı azalmaktadır (birisi HDMI mı dedi yoksa? :)). Tabi ki bilim insanları boş durmuyorlar ve bu bozucu etkilerden kurtulmaya çalışıyorlar. Yeni nesil sistemlerde iletim hızları saniyede Gbit'ler mertebesinde (HDMI 1.3: 340 MHZ – 10.2 Gbit/s) ki gövdeleme etkisinin iletişimde darboğaza neden olması söz konusu. Uzun lafın kısası, çeşitli metaller iletim hattına katmanlanarak bu etki de mümkün mertebe bertaraf edilmeye çalışılıyor (nikel – bakır). Sizin yalnızca dikkat etmeniz gereken nokta, satın almak istediğiniz kablonun işaret – gürültü oranına bakmak. Bu değerin 110 dB dolaylarında olması satın alacağınız kablonun kaliteli olduğuna işaret etmektedir. Daha sonrasında ise kablonun altın uçlu olmasına bakabilirsiniz. Bu sebeple; veri kablosu alırken, güvenilir teknik detayları olan bilindik markalara yönelmeniz faydalı olacaktır.
Altın uçlu konnektörler neden tercih edilir? tv wall bracket 3236 550x550
Bu noktada kablo seçiminin önemini vurgulayacak iki deneyimimi aktarmak istiyorum size: İlk aktarmak istediğim LCD TV'de SCART kablo performansı üzerine izlenimlerim. 46" LCD TV ile bir müddet Digiturk yayınlarını takip etme şansım oldu. Yayın paketim SD içeriğe sahip olduğu için uydu alıcıyı TV'ye SCART üzerinden bağlamak durumundaydım. Digiturk'ten edindiğim kablo ile elde ettiğim görüntüden memnun kalmadım açıkçası. Çok fazla karıncalanma (piksel hatası) vardı görüntüde -özellikle yayındaki sabit bileşenler (DC) üzerinde, logo vs.. Almış olduğum kaliteli altın uçlu bir SCART ile yaptığım denemelerde ise görüntüde kaydadeğer düzeyde iyileşme olduğunu gözlemledim. Bu değişim kablonun altın uçlu olmasından öte yukarıda bahsetmiş olduğum kablo üzerindeki kayıpların düşük olmasından kaynaklanıyordu bana kalırsa. İkinci olarak ise aynı PC'ye bağlamış olduğum PS3 üzerinden almış olduğum görüntüden bahsetmek istiyorum. Benzer gözlemleri HDMI ile yaptığımda ise görüntüdeki farklılaşmanın kaydadeğer düzeyde olmadığını gördüm. Yani HDMI'da altın uçlu kablonun etkisini pek gözlemleyemedim. Belki kullandığım standart kablo da yeterince kaliteliydi; ama bu sonuçları temel olarak bazı teorilere bağlamak mümkün:
  • En temel sebep; analog – sayısal iletişim arasındaki kalite farkı. Şöyle ki sayısal iletim teknikleri daha fazla iletim bandgenişliğine ihtiyaç duymalarına karşın, gürültüye karşı daha dayanıklıdırlar (Bu konuyu ilerleyen zamanlarda daha detaylı olarak irdeleyebiliriz). Başka bir deyişle analog sinyalde, sinyalle gürültüyü birlikte, ses ve/veya görüntü olarak alırken sayısal iletimde bozulan bir bit, bozulan bir bitten ibaret. :)  SCART, VGA'nın analog; DVI ve HDMI'ın sayısal olduğunu göz önüne alırsak yukarıda sözünü ettiğimiz sonucun oluşması şaşırtıcı değil.
  • SCART üzerinden aktarılan görüntü çözünürlüğü düşük ve TV bu görüntüyü ekrana vermeden önce yukarı ölçekliyor (upscaling). Bu da demek oluyor ki iletişimde oluşan rastlantısal bir gürültü, rastlantısal birçok gürültüye dönüşüyor ekranda. Veri akış hızının, çözünürlüğün düşük olması gibi sebeplerle de bu hatalar belirginleşiyor -logolar etrafındaki pikseller sabit olmalıyken kırmızı, mavi dans ediyorlardı :). Yayın üzerindeki DC (yayın boyunca değişmeyen) bileşenlerde bu etki net olarak gözlenebiliyor. Kaliteli SCART ile bu sorunlar tamamiyle ortadan kalkmasa da belirgin oranda azaldı. Söz konusu etki HDMI'da düşük çünkü HDMI'dan iletilen veri 720p veya 1080p ile aktarılıyor, ayrıca veri hızı da yüksek. Oluşan rastlantısal bir hata bizim gözlerimizin seçeceği kadar belirgin olmuyor.
  • Ötesinde HDMI, SCART'a göre genç ve dinamik bir standart, yani teknolojik üstünlükleri çok fazla. Varış noktasında hata düzeltme (FEC – forward error correction) gibi meziyetleri bulunuyor, yani rastlantısal hataların oluşma ihtimali daha da azalıyor. Yukarıda bahsettiğimiz sayısal-analog iletişim ayırımını da buraya bağlayabiliriz.
Özetle standart çözünürlükte gözlemlediğim farkı, yüksek çözünürlükte betimleyemediğimi söyleyebilirim. İletim ortamı kaliteli veri çıkışı alabilmeniz için muhakkak önemli ; ama kablo değiştirmenin sizi basamak atlatacağını, kaynak kalitesini arttırmanın ise katlar tırmandıracağını göz önünde bulundurun :). Creative Fatalty Ses kartınız, Logitech z5500 ses sisteminiz varsa ve siz 64 kbps mp3 dinliyorsanız hangi optik kabloyu kullanırsanız kullanın ses kalitesinde büyük değişimler beklemeyin.
Altın uçlu konnektörler neden tercih edilir? ps3 vs xbox360

Sonuç

Evet gelelim sonuç kısmına… Yazı içerisinde aklı karışanlar muhakkak olmuştur, ama bu noktada yazıyı sonuca bağlayarak tüm karışıklıkları sona erdireceğiz :). Uzun lafın kısası; hem performansa etkisini hem de psikolojik etkenleri göz önünde bulundurarak (altın uçlu kablo kalitelidir mantığı :)) altın uçlu, kaliteli kabloları tercih ediniz. Ötesinde elinizde halihazırda kaliteli kablo varsa altın uçlu olmasa da gönül rahatlığıyla yola devam edebilirsiniz. Çoğumuzda ürüne bir çuval para verdik, üç kuruşluk kablodan kısmanın mantıksız olduğu düşüncesi var; ama ne bulacağınızı bilin ki sonra kablo parasına yanmayın :). Dediğim üzere; HD yayınlarda bu etki pek belirgin değil, SD yayınlarda ise kısmen rahatsız edici olabiliyor. Siz siz olun öncelikle yayını aldığınız kaynağın ve de verdiğiniz çıkışın kalitesini mümkün mertebe yüksek tutun (ses kartı – ses sistemi, tv yayını – lcd tv, ekran kartı – monitör, …). Sonrasına ise imkanlarınız dahilinde kaliteli bir kablo satın alma yoluna gidiniz. İletim ortamı arada bir basamaktır ve hedef size darboğaz yaşatmaması olmalıdır. Hiçbir zaman bir kablodan mucizeler yaratmasını beklemeyiniz ki hayal kırıklığı yaşamayasınız…
  • Analog değil, sayısal iletim yapan portlardan veri çıkışı almaya çalışın. Mesela ses için optik; görüntü için HDMI, DVI gibi standartlar öncelikli tercihiniz olsun.
  • Kaliteli iletim hatları kullanın. Satın alırken teknik detaylarda belirtilen işaret-gürültü oranının yüksek olmasına dikkat edin (SNR => 110 dB).
  • Bir önceki maddede gördüğünü kriteri sağladıktan daha sonrasında mümkünse altın uçlu olanları kullanın. Kaliteli olduğu bilinen ama ucu altın kaplama olmayan bir kablo, ne olduğunu bilmediğiniz ya da kalitesiz ama "altın kaplama uç" özelliğini öne çıkaran bir diğer kablodan daha iyi olabilir.
  • Güvenilir ürünleri tercih etmeye dikkat edin. Unutmayın ki güvenilir olmayan bir ürünün konektörü sarıya boyanmış bir metal olabilir, teknik detaylarında belirtilen değerler (özellikle SNR) yanıltıcı olabilir.
  • Mümkünse kaynak kalitesini yükseltiniz.

Bilgisayarımı başkasının kullanmasını nasıl engellerim?


Tatile gideceksiniz ama siz uzaktayken bilgisayarınızı başkasının kullanmasını istemiyorsunuz. Kimi engellediğinize bağlı olarak farklı yöntemler deneyebilirsiniz. Örneğin kardeşinizin -veya ev/iş arkadaşınızın- teknik bilgisi olmadığını biliyorsanız, sizi fazla uğraştırmayacak yazılımsal engeller yeterli olacaktır. Duruma göre "tedbiri elden bırakmayayım" diyorsanız, donanımsal engeller de koyabilirsiniz. Her yöntemin dikkat edilmesi gereken noktaları bulunuyor.
1. Kullanıcı hesabınız için parola oluşturabilirsiniz. Ancak parolayı sıfırlayabilen yazılımlar bulunuyor. Bu yazılımları kullanan kişiyi azarlama fırsatınız varsa bile parolanız silinmiş ve sisteminize girilmiş olacaktır.
2. Aklınızdaki bilgisayarınızın kullanılmasından öte özel dosyalarınıza ulaşılması ise ikinci bir kullanıcı hesabı yaratıp erişimi belirli disklerle ve programlarla sınırlayabilirsiniz. Fakat optik sürücü veya USB bellek üzerinden çalıştırılabilen işletim sistemleri aracılığıyla da bilgilerinize ulaşılabilir.
3. BIOS -veya UEFI- parolası oluşturabilirsiniz. Bu durumda doğru parola girilmeden işletim sistemi harici disk üzerinde olsa da yüklenmeyecektir. Öte yandan kasa açılabiliyorsa anakart pili sökülerek ve "jumper" kısa devresi ile BIOS bilgisi sıfırlanabilir. Dizüstü sistemlerde ise sıfırlama daha zordur. Dizüstü sisteminizin BIOS parolasını unutmak bilgisayarı teknik servise göndermekle sonuçlanabilir.
4. Bilgilerinizi bir şifreleme programıyla şifreleyebilirsiniz. Böylece bilgisayarınız herhangi bir şekilde açılsa da veya diskiniz farklı bir sisteme bağlansa da dosyalarınıza erişilemeyecektir. Ancak şifreleme parolanızı unutursanız bilgilerinizi kaybedersiniz!
5. Diski söküp güvenli bir yerde saklayabilir veya yanınızda götürebilirsiniz. Diski anti-statik torbaya veya harici disk kutusuna koymanız elektrik yükü birikiminden koruyacaktır. Taşırken dikkatli olun, sert bir darbeye maruz kalırsa disk zarar görebilir. Bir de diski götürdüğünüz yerde unutmamaya çalışın :)
Tabii bu maddelerden sadece birini seçme zorunluluğunuz yok. Yöntemlerin birkaçını bir arada uygulayarak kimsenin bilgisayarınızı kullanmayacağından ve dosyalarınıza erişemeyeceğinden emin olabilirsiniz. Siz olsanız nasıl engellerdiniz?

Windows'u zamanlayarak kapatma ve shutdown komutu


Bazen bilgisayarımızı başında bulunmuyorken de açık tutmamız gerekebilir. Örneğin bir indirme işlemi sürmekteyken, ses-görüntü kodlama yapmaktayken bilgisayarınızın başından uzun süreli ayrılıyor olabilirsiniz. Böylesi durumlarda söz konusu görev sonlandıktan sonra bilgisayarınızın kapanmasını, uykuya alınmasını vs… sağlayarak enerji tasarrufunda bulunmak mümkün. Windows Güç Seçenekleri'ni kullanarak bilgisayarınızın belirli bir süre boşta kalmasının ertesinde uykuya alınmasını sağlayabileceğiniz gibi çeşitli üçüncü parti yazılımları kullanarak çok daha gelişmiş yetkilerle bu işlemleri gerçekleştirebilirsiniz. Bilgisayarınızın belirli bir saatte açılmasını, beklemeye-uykuya alınmasını, kapanmasını, belirli görevleri gerçekleştirmesini sağlayabileceğiniz üçüncü parti yazılımları edinmeniz mümkün. Fakat üçüncü parti yazılımlara her an erişmek mümkün olamayabiliyor, dolayısıyla bu operasyonu daha temel ve basit bir yolla çözmek çoğu kez daha efektif olabiliyor, her ne kadar kişiselleştirme olanakları kısıtlı olsa da. İşte bu yazımızda pek çoğumuzun varlığının farkında dahi olmadığı shutdown komutunu inceleyerek bilgisayarımızı kapatma, yeniden başlatma, uykuya alma gibi işlevleri doğrudan veyahut zamanlayarak nasıl yapabileceğimizi inceleyeceğiz.
Aslında yapmamız gereken şey son derece basit: komut satırını açarak;
shutdown
yazarak komutun yardım paneline erişmek. Bu panel yardımıyla gerekli olan tüm bilgileri detaylı olarak edinebiliriz.
Windowsu zamanlayarak kapatma ve shutdown komutu 1 550x461
Dilerseniz bu parametrelerden bazılarını açıklayarak shutdown komutunu nasıl kullanabileceğimize bakalım (parametrelerin başına "/" operatörü koyabileceğiniz gibi "-" de koyabilirsiniz).
- i: Grafik arabirimini gösterir ki zamanlayarak kapatma ve yeniden başlatma işlemlerini bu arabirim yardımıyla da yapabilirsiniz.
-s: Bilgisayarı kapatır.
-r: Bilgisayarı yeniden başlatır.
-g: Bilgisayarı yeniden başlatır ve yeniden başlatma süreci öncesindeki tüm uygulamaları çalıştırır.
-a: Uygulamış olduğunuz bir kapatma işlemini iptal eder.
-h: Bilgisayarı hazırda bekletir.
-t: saniye cinsinden kapatma komutunu zamanlar.
-f: Çalışan uygulamaları herhangi bir uyarıda bulunmadan kapatır.
Bu parametrelerin dışında; kapanma nedenini raporlama, ağdaki bir sistemi kapatmaya gibi parametreler de bulunmakta. Yardım panelini kullanarak bu parametrelere rahatlıkla erişebilirsiniz.
shutdown -i
yazarak grafik arabirimine erişebiliyoruz shutdown programcığının.
Windowsu zamanlayarak kapatma ve shutdown komutu 2
Bu arayüz shutdown komutunun sunduğu tüm opsiyonları kullanmamıza izin vermiyor. Göz atabilir, tercihen kullanabilirsiniz. Komut satırını kullanmanın çok daha pratik bir çözüm olduğunu düşünerek komut satırından shutdown'u nasıl kullanacağımıza bakalım:
shutdown -s -t 360
shutdown -a
Yukarıda yazdığımız ilk komut 6 dakika sonra bilgisayarımızı kapatmaya yararken, ikinci komut ise daha önce verilmiş olan kapatma işlemini iptal etmeye yarıyor.
Windowsu zamanlayarak kapatma ve shutdown komutu 3 550x269
Windowsu zamanlayarak kapatma ve shutdown komutu 4
Diğer parametreleri de benzer şekilde kullanarak shutdown komutunu kullanabilir, herhangi bir üçüncü parti yazılıma ihtiyaç duymadan bilgisayarınızı kapanma vb… durumlara zamanlayabilirsiniz.

Daha başka neler yapabiliriz?

Çok temel ve bazı durumlarda kullanışsız olabilecek bir işlev gibi görünse de shutdown komutu, Windows'un diğer hizmetleriyle tümleştirilerek verimi arttırılabilir. Örneğin; toplu iş dosyaları (batch dosyası) hazırlayarak bu dosyaları zamanlayabilir bu özelliği esnekleştirebilirsiniz. Zira saniye cinsinden zamanlama biraz can sıkıcı ve saatler sonra yapılak bir kapatma işlemi hesap makinesi kullanma zorunluluğu hissettirebilir :). Görev Zamanlayıcısı ile tümleştirilerek bu özellik daha işlevsel olarak kullanılabilir. Örneğin; güncelleştirme sonrası olası bir yeniden başlatma operasyonunu bu yolla engelleyebilir, bilgisayarınızın her gün belli bir saatte kapanmasını sağlayabilirsiniz.
Ötesinde bilgisayarınızı kapatma komutu verdikten sonra, son anda bakmanız gereken bir şeyin olduğu aklınıza muhakkak geliyordur -nereden mi biliyorum =). Bu süreçte siz ona bakarsınız o size bakar ama yapılacak pek bir şey yoktur. Çaresiz kapanmasını bekler, sonra tekrar açarsınız.  Böylesi durumlar için shutdown'un kapatma işlemini iptal eden komutunu toplu iş dosyası olarak hazırlayabilir ve bu dosyaya kısayol tuşu atayabilirsiniz. Terminal kapatılmadan evvel bu kısayol tuşuna basarsanız kapatmayı iptal edebilirsiniz.
Bu yazımızda shutdown komutundan ve parametrelerinden bahsettik. Çok gelişmiş seçeneklere sahip olmasa da Windows'ta tümleşik olarak bulunması sebebiyle herhangi bir Windows işletim sisteminde global olarak kullanılabilecek bir özellik yazılım shutdown. Şahsen daha çok evden çıkmaya hazırlanırken müzik dinlemekteysem bilgisayarın başına tekrar dönmemek için kısa süreli zamanlayıcılarla kullanıyorum. Daha tümleşik durumlarda, daha sık ihtiyaç duyuyorsanız benzer işlevlere üçüncü parti çözümlere de yönelebilirsiniz.

Soru-cevap: Intel 6 serisi anakartlarındaki SATA sorunu


Geçtiğimiz hafta Intel'in 6 serisi anakartlarındaki bir sorun ortaya çıktı ve büyük bir anakart geri çağırma dalgası yarattı. Sular biraz durulmuşken tazelenmiş bilgileri, kullanıcıların akıllarına takılabilecek sorulara yanıtlar şeklinde veriyoruz.Bu yazıya güncellemeler de gelebilir kullanıcıların sorularına ve üretici açıklamalarına göre.

Soru: Mevzu ne?
Yanıt: Intel'in 6 serisi yonga setini taşıyan anakartlarda, yani H67 ve P67 gibilerinde güncel revizyon için bulunan bir hata var. Bir önceki revizyonda olmadığı belirtiliyor ama o revizyon zaten son kullanıcıya gelmedi. Hata, SATA 3.0 Gbps portlarının bağlı olduğu kontrolcünün zamanla performans kaybı ve sonunda olası bir ölümle karşılaşacak olması. Intel 3 yıl içinde bunun olması için %5 gibi bir olasılık veriyor. Yani 3 yılın sonunda %5'inizin anakartlarında bu sorun yaşanabilir. Düşük bir olasılık sayılmaz ve bizce sorun bundan daha büyük.
Soru: Detay var mı?
Yanıt: Çok kabaca, SATA 3.0 Gbps kontrolcüsünde kullanılan bir bileşenin gerektiği gibi seçilmemiş olması ya da bu bileşene uygun tasarımın yapılmamış olması olarak düşünün. Ortada bir transistör var, bu transistöre uygulanan voltaj olması gerekenden fazla. Bu da olması gerekenden daha fazla akım sızıntısı yaratıyor. Zamanla aktarımlarda hatalar olmaya başlıyor; bu hataların oranı arttıkça performansınız düşüyor çünkü denetleyici bu hataları düzeltmek zorunda. Sonunda da kullanılmaz hale gelip işlevini yitiriyor.
Soru: Siz çok anakart test etmiş, çok kullanıcıyla iletişim kurmuşsunuzdur. Bu şekilde ölen kaç anakart gördünüz?
Yanıt: Hiç. Aslında anakartlar da ölmüyor, sadece SATA 3.0 Gbps yuvaları. :) Daha önemlisi, bu istatistiki bir mevzu. Zaten bu kadar geç tespit edilmesinin nedeni de bu büyük oranda. Yeteri kadar çok sayıda anakart, yeteri kadar uzun süre ve/veya yeteri kadar büyük yük altında kullanılmalı ki bu hata ortaya çıksın.
Soru: Tam olarak neleri etkiliyor? Ya da neleri etkilemiyor?
Yanıt: Sadece SATA 3.0 Gbps bağlantıları etkileniyor. 6 serisi yongalardaki dört yuva SATA 3.0 Gbps. Kalan iki tanesi 6.0 Gbps. Bu son ikisi etkilenmiyor. Anakart üreticinizin kullanmış olabileceği ek yongalarla sağlanan portlar da etkilenmiyor. Sabit disklerinizi ise bozmuyor.
Soru: Hangi marka anakartlarda bu sorun var?
Yanıt: Hepsinde. Markadan bağımsız, doğrudan yonga setiyle ilgili. Hatta sırf anakart üreticileri değil, dizüstü sistem üreticilerini de etkiliyor bu durum. Dizüstü sistemler için bir istisna, sadece SATA 6.0 Gbps yuvalarını kullanmış olabilecek olanlar.
Soru: Sürücü ya da bellenim (firmware) güncellemesiyle çözülemeyecek bir şey mi?
Yanıt: Evet. Doğrudan donanıma müdahale gerekiyor. Sizin yapabileceğiniz bir şey yok.
Soru: Ben ne önlem almalıyım?
Yanıt: Öncelikle, anakart üreticilerinin bu sorunu taşıyan anakartları iade almak ya da değiştirmek gibi çözümlerini öğrenin. Anakart ya da sistem üreticinizin duyurularını muhakkak takip edin ve bağlantı kurun. Bu yazıya bakın.Üreticiler para iadesi yapma konusunda ciddiler.
Eğer iade ya da değişim gibi bir prosedüre kadar kullanmaya devam edecekseniz SATA 6.0 Gbps yuvalarını kullanmaya çalışın. Alternatif olarak, eğer anakartınız destekliyorsa ek yongadan sağlanan yuvaları kullanın. SATA 3.0 Gbps yuvaları da kullansanız önümüzdeki bir-iki ay içinde sorun yaşamazsınız muhtemelen ama ağır kullanım sorunun ortaya çıkışını öne çekebilir. Güvende kalmak iyidir.
Soru: Bir-iki ay derken??
Yanıt: Anakartların geri çağırılması, yeni revizyonun çıkışı, testler, nakliyeler derken işlerin düzene girmesi biraz zaman alacak. Özellikle dizüstü sistemler için Nisan'dan önce bir şey beklememek gerek. Aslında tahminler Intel'in düzeltilmiş yongaları ancak Mart'tan itibaren teslim edebileceği, en erken de Nisan'da sonuç alınabileceği yönünde.
Soru: Dizüstü bilgisayarım var, üretici değiştirmiyor. Niye?
Yanıt: Dizüstü bilgisayarınızda üreticinin kullandığı portlar etkilenmeyen portlar olabilir. Bu durumda kullanımı etkileyen bir durum çıkmayabilir. Yine de kendinizi kandırılmış hissediyorsanız ayıplı ürün kapsamında ücret indirimi talep edebilirsiniz. Her halükarda, bu konuda başvurunuzu yapın ve yazılı yanıt alın, saklayın. Şu ana kadar bize ulaşan açıklamalarda üreticiler değiştireceklerini söylüyorlar ama olay ortaya çıkalı 1 hafta yeni oluyor, sular biraz daha durulana kadar temkinli konuşmak gerek.
Soru: Bundan sonra 6 serisi anakart almayayım mı?
Yanıt: Şu anda çok ihtiyacınız yoksa beklemeniz yerinde olur. Düzeltme yapıldıktan sonra ise sorun kalacağını sanmıyoruz. Her halükarda, Sandy Bridge tabanlı bir işlemci alacaksanız zaten bu anakartlara ihtiyacınız var. Eğer bu yazıyı 2011 Nisan'ından itibaren bir zamanda okuyorsanız muhtemelen alacağınız anakart düzeltilmiş olanlardan çıkacak.