19 Mayıs 2011 Perşembe

Kul Hakkı İle İlgili Hadisi Şerifler

“Kim bir kul hakkı yemişse derhal o kardeşi ile helalleşsin Çünkü (kıyamet günü) dirhem de geçmez dinar da Böyle olunca o (hak yiyen) kişinin sevapları alınır o adama yüklenir Eğer sevapları yoksa o hakkını yediği adamın günahları buna yüklenir” (Buhari Rikak 48)


“Ümmetimden müflis odur ki kıyamet günü namaz ve zekâtla gelir Ama bu arada sövdüğü şu kimse dövdüğü bir başka kimse dahi gelir Bunun üzerine kendisinin hasenatından şuna verilir buna verilir Üzerinde haklar bitmeden kendi hasenatı tükenirse o zaman onların hatalarından alınır kendisine yüklenir Daha sonra cehenneme atılır” 
(Müslim) 


"Mazlumun bedduasından sakınınız Çünkü onun duasıyla ALLAH arasında perde yoktur" 
(Buharî Müslim) 

"Ümmetimden müflis odur ki kıyamet günü namaz ve zekâtla gelir Ama bu arada sövdüğü şu kimse dövdüğü bir başka kimse dahi gelir Bunun üzerine kendisinin hasenatından şuna verilir buna verilir Üzerinde haklar bitmeden kendi hasenatı tükenirse o zaman onların hatalarından alınır kendisine yüklenir Daha sonra cehenneme atılır"
(Müslim) 

"Kaçmayarak yalnız ALLAH'tan sevap bekleyip sabrederek düşmana karşı durduğun halde öldürülürsenborçlarından başka bütün günahlarına kefaret olur Bunu bana Cibril söyledi"
(Müslim)

(Üzerinde kul hakkı olan ölmeden önce ödeyip helalleşsin! Çünkü ahirette altının malın değeri olmaz. O gün hak ödeninceye kadar kendi sevaplarından alınır sevapları olmazsa hak sahibinin günahları buna yüklenir.) [Buhari]


(Kibri hıyaneti ve kul borcu olmayan mümin Cennete girer.) [Nesai]

(Kul hakkı müminin aybı kusurudur.) [Ebu Nuaym]

(Müflis şu kimsedir ki kıyamette amel defterinde pek çok namaz oruç ve zekat sevabı bulunur. Fakatbazılarına çeşitli yönden zararı dokunmuştur. Sevapları bu hak sahiplerine verilir. Hakları ödenmeden önce sevapları biterse hak sahiplerinin günahları bunun üzerine yükletilip Cehenneme atılır.) [Müslim] 


(Arkadaşınızın bir şeyini ciddi olarak da şaka olarak da almayın!) [Tirmizi]




(Kıyamette bir münadi "Ecri ALLAH’ın üzerinde olan ayrılsın Cennete girsin" der. "Bunlar kim?" diye soruluncamünadi "İnsanları affedenlerdir" der. Birçok kişi hesaba çekilmeden Cennete girer.) [İ. Ebiddünya 

Kul Hakkı İle İlgili Hadisi Şerifler

(Üzerinde kul hakkı olan, ölmeden önce ödeyip helalleşsin! Çünkü ahirette altının, malın değeri olmaz. O gün, hak ödeninceye kadar, kendi sevaplarından alınır, sevapları olmazsa, hak sahibinin günahları buna yüklenir.) [Buhari]


(Kibri, hıyaneti ve kul borcu olmayan mümin, Cennete girer.) [Nesai]

(Kul hakkı, müminin aybı, kusurudur.) [Ebu Nuaym]

(Müflis, şu kimsedir ki, kıyamette, amel defterinde pek çok namaz, oruç ve zekat sevabı bulunur. Fakat, bazılarına çeşitli yönden zararı dokunmuştur. Sevapları, bu hak sahiplerine verilir. Hakları ödenmeden önce sevapları biterse, hak sahiplerinin günahları, bunun üzerine yükletilip Cehenneme atılır.) [Müslim]


(Arkadaşınızın bir şeyini ciddi olarak da, şaka olarak da almayın!) [Tirmizi]


(Kıyamette bir münadi "Ecri Allah’ın üzerinde olan ayrılsın, Cennete girsin" der. "Bunlar kim?" diye sorulunca, münadi, "İnsanları affedenlerdir" der. Birçok kişi hesaba çekilmeden Cennete girer.) [İ. Ebiddünya]

Kul Hakkı İle İlgili Hadisi Şerifler

“Kim bir kul hakkı yemişse derhal o kardeşi ile helalleşsin Çünkü (kıyamet günü) dirhem de geçmez dinar da Böyle olunca o (hak yiyen) kişinin sevapları alınır o adama yüklenir Eğer sevapları yoksa o hakkını yediği adamın günahları buna yüklenir” (Buhari, Rikak, 48)

Ümmetimden müflis odur ki, kıyamet günü namaz ve zekâtla gelir Ama, bu arada sövdüğü şu kimse, dövdüğü bir başka kimse dahi gelir Bunun üzerine kendisinin hasenatından şuna verilir, buna verilirÜzerinde haklar bitmeden kendi hasenatı tükenirse, o zaman onların hatalarından alınır kendisine yüklenir Daha sonra cehenneme atılır
(Müslim)

"Mazlumun bedduasından sakınınız Çünkü onun duasıyla Allah arasında perde yoktur"
(Buharî, Müslim)

"Ümmetimden müflis odur ki, kıyamet günü namaz ve zekâtla gelir Ama, bu arada sövdüğü şu kimse, dövdüğü bir başka kimse dahi gelir Bunun üzerine kendisinin hasenatından şuna verilir, buna verilirÜzerinde haklar bitmeden kendi hasenatı tükenirse, o zaman onların hatalarından alınır kendisine yüklenirDaha sonra cehenneme atılır"
(Müslim)

"Kaçmayarak, yalnız Allah'tan sevap bekleyip sabrederek, düşmana karşı durduğun halde öldürülürsen, borçlarından başka bütün günahlarına kefaret olur Bunu bana Cibril söyledi"
(Müslim)

TEFRİCİYE DUASI

TEFRİCİYE DUASI


salati tefriciye
“Allâhumme salli salâten kâmileten ve sellim selâmen tâmmen alâ Seyyidinâ Muhammedinillezî tenhallü bihil ukadü ve tenfericu bihil-kürebü ve tukdâ bihil-havâicu ve tünâlü bihir-reğâibü ve hüsnül-havâtimi ve yustaskal ğamâmu bivechihil Kerîm ve alâ âlihî ve sahbihi fî külli lemhatin ve nefesin bi adedi külli ma’lûmin lek.”
DUANIN manası
“Allahım! Bizim Efendimiz Muhammed’e (sav) kusursuz bir salât ve rahmet, mükemmel bir selâm ve selâmet vermeni diliyoruz. O Peygamber ki, onun hürmetine düğümler çözülür, sıkıntılar ve belalar onun hürmetine açılıp dağılır, hacet ve ihtiyaçlar onun hürmetine yerine getirilir. Maksatlara O’nun hürmetine ulaşılır, güzel sonuçlar O’nun hürmetine elde edilir. O’nun şerefli yüzü hürmetine bulutlardaki yağmur istenilir, Allah’ım, onun ehl-i beytine, ashabına da her göz kırpacak kadar zamanda (her an, saniye) her nefes alacak zamanda sana malum olan varlıklar sayısınca salât et.”

Şeyh Muhammed Muta El-Haznevi (K.S.)




Şeyh Muhammed Muta'nın(k.s) Kısa Hayatı

Rahman ve Rahim Olan Allah'ın Adıyla;
Hamd tüm alemi sevgi üzerinde var eden,dünyayı kendisini çok seven ve O'nun tarafından çok sevilen dostları ile şereflendiren,böylece insanlar üzerindeki rahmetini gösteren Yüce Allah-u Teala'ya, salat ve selam sevginin en yüce öğretmeni,tüm aşıklarının serveri, alemin gözbebeği,en çok sevilen kul olan Yüce Resul Hz.Muhammed Mustafa'ya ve onun aşkıyla yanıp tutuşan ariflerin, kendilerine silsilelerini bağladıkları ashabı güzinin ve pak ehl-i beytin üzerine olsun.
Bilindiği gibi Nakşi-Haznevi tarikatı,İslam dinini en kamil bir şekilde yaşamanın yoludur. Bu yol, dini mübini tüm hurafelerden ve yanlış yorumlardan azade bir şekilde ihya etmenin adıdır.Haznevi imamları, hepsi seçkin birer alim,zamanın icaplarını bilen ve ona göre davranan birer irşad edici ve yol gösterici,alanlarında otorite olan zat-ı kiramlardır.Yapmış oldukları hizmetin büyüklüğü sebebi iledir ki isimleri tüm dünyaya yayılmış ve her yerde hayırla anıla gelmişlerdir.Yüce Allah emaneti kutsal kitabımızda bildirdiğine göre, yere ve göklere teklif etmişti.Ama onlar bunun ağırlığının doğuracağı sorumluluğu kaldıramıyacaklarını anlayıp,onu yüklenmekten kaçınmışlardı.
Bu ilahi emaneti yüklenen insanoğlu olmuştur.Bu emanet, insanın yeryüzünde bir sevgi medeniyeti kurması ve ebedi hayatını burada yapacağı amellere göre şekillendirmesidir.Bu durum insanı Yüce Allah’a karşı muhatap kılmış ve büyük bir sorumluluk yüklemiştir.İnsan kendisine bahşedilen latif ruh ve onda gizli yetenekler ile bunu gerçekleştirecektir.Bu ağır vazife,öyle bir şey idi ki Yüce Resulün(a.s.) ifadesi ile onun dahi belini bükmüştü.’Emrolunduğunuz gibi dosdoğru olunuz. ‘ ilahi fermanı onun saçlarını ağartmıştı.
İslam bir nurdur.Bir emanettir.Onu bir elbise gibi üzerine giyeni nurlandırır.Ona izzet ve şeref kazandırır.Yaşandıkça insanı meleklere özgü bir hale yavaş yavaş yükseltir.İman da bir nurdur.Onu kalbine yerleştireni,öylesine yüceltir ki,Yüce Allah (c.c.) o kişiyi ebedi güzelliği görmekle ve ebediyen güzel olmakla mükafatlandırır.Bu dünyayı böylesine güzel ve hoş kılan, elbette ki sonsuz alemi akla hayale gelmeyecek güzelliklerle donatacaktır.
İhsan da bir nimet ve büyük bir emanettir.Her an,Yüce Yaratıcının huzurda ve sanki O’nu görüyormuşcasına ibadet etmek ve daimi bir huzur hali içinde olmanın adı ihsandır.Yüce Allah'ı görüyormuş gibi ibadet edeni O,ilahi marifetlerle ve muhabbetullah ile şereflendirir. İnsan ruhen yüceldikçe ve İslamı yaşadıkça ister ki etrafındakiler de bu yücelikleri yaşasınlar.Onlarda kendilerini tezkiye etsinler.Gayret ehli olsunlar.Bu nedenle etrafına yardım elini uzatır.Öncelikle kendisine emanet edilen eş ve çocuklarına yönelir.Onları en güzel bir şekilde yetiştirmeye çalışır.Bu yolda gösterdiği samimi ve ciddi çabanın sonucunda, kendisinde sadır olan nurların onlarda da ortaya çıktığı görülür.İlahi nur ve hidayet,onu her isteyene verilmektedir.Bir topluluk kendisine bahşedilen ilahi emanetlere sahip çıkıp,onları koruduğu sürece,o nisbet onlarda kalmaya devam edecektir.Bir topluluk kendilerinde olanı değiştirmedikçe, Allah (c.c.) onlarda olanı değiştirecek değildir. 
Şeyh Ahmed Haznevi (k.s.) hazretleri,Yüce İslam dinini,sünneti seniyyeyi ve tarikatı aliyenin düsturlarını yaşama konusunda son derece gayretli ve titiz bir zat idi.Öylesine gayretli idi ki gece ile gündüz bu yolda onun için aynıydı.Uyku nedir,yorulmak nedir bilmez nurani ve irfani bir zat idi.Yüce Allah (c.c.) onun ilahi emanetlere gösterdiği bu derin bağlılıktan dolayı,ona eşine ender rastlanır evlatlar ve torunlar bahşeyledi.Oğulları Şeyh Masum (k.s.), Şeyh Alaaddin (k.s.) ve Şeyh İzzeddin(k.s.) ile torunu olan Şeyh Muhammed (k.s.) hepsi birer ilahi armağan idiler.

Onlarda bu yolda çok ama çok gayret gösterdiler. İnsanları irşad etmek ,yüce kitabımız Kuran-ı Kerim'in emirlerini yaymak,ilahi ve irfani değerlerle dolu  yeni                    sayfalar açmak için çok himmet gösterdiler.Vazifelerini hakkıyla yerine getirdiler.Yüce Allah(c.c.) onların bu gayret ve çabalarını boşa çıkarmadı.Onların vefasına karşılık olarak,Şeyh Muhammed Muta (k.s.) hazretlerini bu yüce aileye yeni bir hediye olarak sundu.


Şeyh Muhammed Muta(k.s.) hazretleri Allah-u Teala'nın kendisine özel yetenekler verdiği, Haznevi ailesinin şerefini onun eliyle daha da yükseltmek istediği arif-i billah yüce bir şahsiyettir. Haznevi İslami İlimler medresesinde eğitimini tamamlamış ve babası Şeyh Muhammed Haznevi (k.s.) hazretlerinin elinden icazetlerini almıştır.Şeyh Muhammed Haznevi (k.s.) hazretleri sarıklarını kendi elleri ile sarmış ve ‘Sana öyle bir sarık giydireceğim ki benimkinden daha büyük olacak.' buyurarak irşadının ve yapacağı hizmetlerin büyüklüğüne işaret etmişlerdir. Şeyh Muhammed (k.s.) hazretleri yurtiçi ve yurt dışında katıldığı tüm etkinlik ve münasebetlerde Şeyh Muhammed Muta (k.s.) hazretlerini özel bir görevle görevlendirmedikçe yanlarından ayırmazlardı.Onu her gittiği yere götürür,onunla istişare eder ve bu yolun tüm inceliklerini,Haznevi mürşidlerinin,bu büyük imamların yolunun tüm prensiplerini ve hikmetlerini kendisine gösterirlerdi.

Hayatlarının son demlerine doğru, tarikatın pek çok önemli işlerinin yürütülmesini Şeyh Muhammed Muta (k.s.) ‘ya devretmişlerdi.Öyle ki kendisine danışmaya gelen pek çok kişiyi Şeyh Muhammed Muta'ya (k.s.) gönderiyorlardı.Onun makamından kuşkuda bulunanlara bir defasında şöyle söylemişlerdi:'O başındaki saçtan ayağındaki tırnağa kadar akıl doludur.'Bu en seçkin bir makamdan,Şeyh Muhammed Muta'nın(k.s.) ne kadar ferasetli, ince görüşlü, hikmetli, tedbir sahibi,zeki,olgun ve ileri görüşlü bir zat olduğunun beyanıdır.           
Bilindiği gibi bir makama gelmek,bir kurum veya toplumun başına geçmek genel olarak üç şekilde olmaktadır.Birincisi atama yolu iledir.Mesala bir okula, bir müdürün atanması veya bir ile, bir valinin atanması gibi.İkincisi seçim yolu iledir.Bir köye bir muhtarın veya bir beldeye ya da derneğe bir başkanın oylama ile seçilmesi gibi.Üçüncü yol ise,bir uzman ve otoritenin bu vazifeye ehil olan, şu zattır diye göstermesi iledir.Bilindiği gibi sahasında uzman ve   söz sahibi olan birinin söylediği bir söz ve verdiği bir hüküm, o sahanın yabancısı binlerce insanın görüşünden ve zannından daha üstündür.Tarikat, ilahi marifetlerin ve yüce hikmetin talim edildiği bir yoldur.Bu yolun yürütücüsü olan mürşitler,bu ilimlerde söz sahibi olan şahsiyetlerdir.Onların vereceği icazet,bu yolda irşad vazifesini yüklenmek için şarttır.
Kamil-i mükemmel bir zat olan Şeyh Muhammed Haznevi (k.s.) hazretleri dini ihya etme, tasavvuf,irşad ve irfani ilimler alanında tam bir otorite olarak yüce vasiyetlerinde , kendilerinden sonra bu vazifeleri yapabilecek zatı Şeyh Muhammed Muta (k.s.) olarak göstermişler ve onu halifelik ile mükafatlandırmışlardır.Onu yani Şeyh Muhammed Muta'yı (k.s.) son derece vakur,tevazu sahibi,sabırlı,halim, müritlere ve tüm Müslümanlara karşı son derece şefkatli,onları korumaya çalışan,kamil ve mükemmel bir şahıs olarak beyan etmişlerdir. Bu şehadet her şeyin üstünde ve sağlam bir delildir.

Şeyh Muhammed Muta (k.s.) hazretleri davası için her türlü dünyevi menfaattan vaz geçmiş, dünyaya arkasını dönmüş çok büyük bir feragat örneği sergilemiştir.İslami değerlerin zarar görmemesi için hicret etmiş, kendisine yapılanları görmezden gelmiş ve hep yüce ahlaki değerler çerçevesinde hareket etmiştir.
Tüm insanlara karşı aşırı bir merhamet ve şefkat timsalidir.Onların gerçekleri görmesi için kendi aile hayatından ve rahatından tavizler vermekten asla çekinmemektedir.Onun için önemli olan ruhların yücelmesi ve Yaratıcılarına sevgi ile bağlanmalarıdır. Büyük bir tevazu içerisinde, insanları irşad etmeye devam etmektedir.Şeyhin tüm müridleri, onu tanıyan tüm müslümanlar ve İslam alimleri bu alçak gönüllüğüne şahittirler.O kadar büyük bir ihlas sahibidirler ki,davasına herhangi bir zarar gelmemesi için çok hassas davranmakta,asla yardım toplamamakta,alan el değil veren el olmayı hep şiar edinmektedirler. Konuları sistematik olarak ele alışı ve sohbetlerinde kullandığı akademik ama sıcak ve samimi uslüp ile pek çok kitleye ulaşmaktadırlar.