13 Mayıs 2011 Cuma

İSLÂM’IN ŞARTLARINDAN RAMAZAN ORUCU VE RAMAZAN-I ŞERİF

Ramazan-ı Şerif ayı, 11 ayın sultanıdır. Ümmet-i Muhammed’in ayıdır. Gündüzleri oruçla, geceleri Teravih namazlarıyla ihyâ edilir. Ramazan-ı Şerif Kur’an ayıdır. Bu itibarla, Kur’an okumasını bilen herkes, bu ayda bir hatim yapmalıdır. Ramazan-ı Şerif ayının evveli rahmet, ortası mağfiret, sonu da Cehennem’den âzaddır.Ben, Rahman (olan Allah) için oruç adadım (Yani söz söylememeye nezrettim). Onun için bugün hiçbir kimseye kat’iyyen söz söylemeyeceğim” (Sûre-i Meryem, Âyet 26) Kısaca Meryem vâlidemiz burada, konuşmamayı adadım demek istemiştir.Ey iman edenler! Takvâ üzere olasınız diye, sizden öncekilere oruç farz kılındığı gibi, size de oruç tutmak farz kılınmıştır.” (Sûre-i Bakara, Âyet 183) “Kim o aya (Ramazan ayına) erişirse oruç tutsun” (Sûre-i Bakara, Âyet 185.)Eğer kullar Ramazan ayındaki fazileti bilselerdi, bütün senenin Ramazan olmasını isterlerdi” (Mecmau’z-Zevâid, 3/140-14.) “Ramazan ayı gelince, Cennet kapıları açılır, Cehennem kapıları kapanır, şeytanlar bağlanır” buyrulmuştur. (Et-Terğib ve’t-Terhîb, 2/92)Reyyan” denilen ve sadece oruçlulara tahsis edilmiş bulunan Cennetin o hususi kapısından içeri girme hakkı elde edilmiş olur.Oğlum, mide dolduğu zaman tefekkür uyur, dil hikmetsiz olur, â’zâlar Allah’a ibâdetten geri kalır.”sosyal dayanışma) bağlarını kuvvetlendirir. Oruçlu kişinin açlık ve ihtiyaç hissetmesi onu başkalarına iyilik yapmaya sevkeder… Fakirlik, hastalık ve açlık sıkıntıları mevzuunda başkalarının derdine ortak olmaya teşvik eder. Oruç fiilen insanın hayatını yeniler, vücuttaki fazlalıkları atar, mideyi ve hazım organlarını rahatlatır, yiyecek ve içeceklerin bıraktığı kokuları yok eder. Hadis-i Şerifte de buyrulduğu gibi; “Oruç tutan sıhhat bulur”, “Sizlere oruç tutmanızı tavsiye ederim. Çünkü oruç kalplerinizi saflaştırır” (Künz-ül Hakâyık) Oruç, fakirlere karşı şefkatli ve merhametli olmayı öğretir. Çünkü nefis bazı zamanlarda açlığın acısını tadınca, bu acıyı diğer bütün zamanlarda da hatırlayarak, fakirlere karşı merhametli davranmasını temin eder, dolayısiyle Allah indinde güzel bir mükâfata kavuşur.  RAMAZAN-I ŞERİF AYININ FAZİLET VE ESRÂRI İmam-ı Rabbânî Müceddid-i Elf-i Sânî Ahmed el-Farûkî es-Serhendî Kuddise Sırruh Hazretlerinden: «Ramazan-ı Şerif ayı büyük bir aydır. Bu ayda nâfile olarak kılınan namaz, zikir, sadaka ve benzerî ibâdetler, diğer aylarda edâ olunan farz ibâdetlerin sevâbı ile eşittir. Bu ayda bir farz ibâdeti edâ eden, diğer aylarda yetmiş farz ibâdeti edâ edenin ecrini alır.derlenip toparlanmaya) çalışmak lâzımdır. Bunun için de bu ayı ganîmet bilmelidir. Allah sübhânehû ve Teâlâ Hazretleri, bu gecelerin her birinde, Cehennem azâbına müstehâk olmuş binlerce kimseyi âzâd eder. Bu ay içinde Cennet kapıları açılır, Cehennem kapıları kapanır, Şeytanlar zincire vurulur ve rahmet kapıları açılır.Zehebe’z-zamâü ve’b-telleti’l-urûku ve sebete’l-ecru inşâallaâhü teâlâ”. (Meâli: Susuzluk gitti, damarlar ıslandı, inşâallah ecir de sâbit oldu.)
 
SABIR VE ŞÜKÜR AYI  Ramazan-ı Şerif oruç ayı olduğu gibi aynı zamanda bir sabır ve şükür ayıdır. Sabır, hem zirvedeki insanların hâli hem de o yolda mesafe katetmeye çalışanların güç kaynağı… Şükür ise, insana bahşedilen duygu, düşünce ve âzâları yaradılış gâyesi istikâmetinde kulanmak… Ramazan-ı Şerif ayı da hem sabrın hem de şükrün; kalb, lisan ve bütün âzâlarla zirve noktasında îfâ edildiği mukaddes bir aydır.Bin aydan daha hayırlı olan” bir geceyi, yani Kadir Gecesi’ni barındırmaktadır.
 
BATILILARA GÖRE ORUÇ  İlahiyatçı Marienne Meierir şöyle diyor:“İnsan Allah için yaptığı fedakârlık nisbetinde kulluk zevkini tadıyor. İnsana, Allah için kayda değer bir fedakârlık yapma hissini oruç kadar veren bir başka ibadet düşünemiyorum. Siz Müslümanlar, Rabbinize olan müthiş bir sadakatle, “ye!deyince yiyor, “yeme!deyince çekiliyorsunuz. Bilhassa iftar sofrasında, her şey hazırlanırken, onunye!emrini beklemenin heyecanlı zevkini tadıyorsunuz. Bu bizim çok yabancı olduğumuz bir ulvî histir. Ancak bu güzel kulluk heyecanıyla yürekler, hakiki Allah inancını bütün haşmetiyle hissedebilir. Bizim ibadetlerimizde hakim olan; sathîlik, katılık, heyecansızlık ve kuruluktur. Oruçla gelen kulluk zevkini, ben de yaşamak istiyorum.”Açlık grevi ile oruç arasındaki fark, insanın niyetidir. Oruç, pozitif ve istekli bir harekettir. Açlık grevi ise, öfke ve gadaptan kaynaklanır. Bilindiği gibi öfke ve sinirlilik halleri mide asiti üretmekte, mide asiti ise acıkmaya sebep olmaktadır. Dolayısıyla oruçlu kişi açlık hissetmezken, diğeri büyük bir açlıkla karşı karşıyadır.”Oruç tutunuz ki, sıhhat bulasınız” (Tergîb, 2, 83)
 
RAMAZAN VE KADİR GECESİ GİBİ FIRSATLARI GANİMET BİLMELİ  
Mü’min fırsatları iyi değerlendirmelidir. Ömür, bize verilen en büyük nimetlerdendir ve fırsatlarla doludur. Zaman zaman, gaybten bir fırsat treni istasyonumuza uğrar… Fakat biz gaflet uykusundaysak yükünü boşaltmadan gelip geçer. O trenin bazen tekrar geldiği de olur. Fakat sizin ondakilere duyduğunuz ihtiyaç önceki gibi değildir artık.pişmanlık günü” (Sûre-i Meryem Âyet 39) Bir diğeri de, “aldanma günüdür” (Sûre-i Teğâbûn, Âyet 9) “Ölen herkes pişman olacak… Kötülük yapanlar, kötülüklerinden dolayı: iyilik yapanlar da daha fazla yapamadıkları için” (Sahih-i Tirmizî, Zühd, 64)Ey bizim Rabbimiz! Bizi buradan çıkar; eğer tekrar kötülüğe dönersek, gerçekten biz zalimleriz” (Sûre-i Mü’minûn Âyet 107) “Yâ Rabbenâ! Bizi (dünyaya tekrar) çıkar; yaptığımızdan başkasını yapalım (salih amel işleyelim)” diyerek canhıraşhâne feryatları bir fayda temin etmeyecektir. Zirâ Cenâb-ı Hakk, “Size, düşünebilecek kimsenin düşünebileceği, öğüt alabileceği kadar bir ömür vermedik mi? Hem size Peygamber de geldi. (Fakat siz inanmadınız) O halde tadın! (azabı) Çünkü zalimlerin yardımcısı yoktur” buyuruyor. (Sûre-i Fâtır, Âyet 37)Mü’minin hâli ne güzeldir. Eğer bir nîmete mazhar olsa şükreder, sevap kazanır. Bir musîbete uğrasa, sabreder yine sevap kazanır.” (Sahih-i Müslim, Zühd, 64) Sabredip, şükredebilenler ne mutlu!
 
ORUCUN FARZLARI 1- Niyet etmek,son) vaktini bilmek,imsak”, orucu açmaya da “iftar” denir.

 
ORUCUN KISIMLARI  
Oruç altı kısımdır:eyyam-ı bıyz” (Her ayın 13. 14. ve 15inci günleri) olması da mendupdur.tahrîmen” ve “tenzîhen mekruh” diye ikiye ayrılır. ORUCU BOZUP SADECE KAZA İCAP ETTİREN ŞEYLER

1- Oruç hatırında iken boğazına birşey kaçmak,
gargara) ederken boğazına su kaçmak,iğne) vurdurmak, ORUCU BOZUP KAZA VE KEFFARET İCAP ETTİREN ŞEYLER 1- Bilerek yemek, içmek ve cinsî münasebette bulunmak,
 
ORUÇLU İKEN MEKRUH OLAN ŞEYLER

1- Bir şey tatmak,
Şekerli sakız orucu bozar)
 
ORUCU BOZMAYAN ŞEYLER  1- Unutarak yemek, içmek ve cinsî münasebette bulunmak,Gıybet, orucu bozmaz ancak geriye sevapta bırakmaz).
 
TERAVİH NAMAZI Teravih Namazı, Ramazan ayının sünnetidir.
 

KUR’AN’I KERİM’İN İNDİRİLDİĞİ GECE KADİR GECESİ  
Hakikat Biz onu (Kur’an’ı Levh-i Mahfuz’dan dünya semâsına) Kadir Gecesi’nde indirdik. Kadir Gecesi’nin (o fazilet ve şerefini) sana bildiren nedir? Kadir Gecesi (içinde Kadir Gecesi bulunmayan) bin aydan daha hayırlıdır. Onda melekler ve ruh, Rablerinin izniyle her bir iş için (yani, o seneden gelecek seneye kadar Allah Teâlâ’nın hüküm ve kazâ buyurduğu her emirden dolayı yeryüzüne) iner de iner. O (gece) fecrin tulûuna kadar (yani tan yeri ağarıp sabah oluncaya kadar) bir selâmdır. (O vakte kadar melekler uğradıkları her mü’mine selâm verirler. yani o gece aynı selâmettir.) Sûre-i KadirAzîzim bin aya değer
Hilâlin bin aya değer
Yıl var ki, bir güne değmez
Leyl var ki bin aya değer
” diyor.saymak, sıralamaktır” diyor. Kadir Gecesi’nin faziletini bin ayla sınırlamak da öyledir. Zirâ Cenâb-ı Hakk “Bin aydan daha hayırlı”dır buyuruyor ki, bu fazlalığın miktarını da ancak Zâtı bilir.Kim Kadir Gecesi’nde (sevabına) inanarak, ihlâs ile kâim olursa (o geceyi ibâdetle ihyâ ederse) geçmiş günahları bağışlanır” buyurur. (Buhârî, Müslim) Demek ki, bu geceyi değerlendirmenin birinci şartı “kâim olmak” yâni gafletle geçirmemektir. Resûlüllah Efendimiz (s.a.v.) Ramazan-ı Şerif ayını ve bâhusus son on gününü diğer gün ve gecelerden daha farklı bir şekilde ihyâ eder, âile efradını da kaldırır, ibâdet hususunda daha çok gayret gösterirlerdi.Kadir Gecesi yatsı namazında cemaatte hazır bulunan, ondan nasibini almıştır” buyurur. Kadir Gecesi’nin gündüzünde de gecesi gibi ibâdet ve tâatten uzak kalınmamalıdır. Zirâ mâlumdur ki, yeryüzünde bir yerde gece olurken, diğer bir yerde gündüz olmaktadır. Böylece her iklimde bulunan, kendi gecesini ihyâ etmek suretiyle aynı hayır ve selâmetten istifade etmektedir.Yâ Resûlüllah, Kadir Gecesi’ni bilirsem onda ne (şekilde) duâ edeyim?duâ et) buyurdu:Allahümme inneke afüvvün kerîmün tuhibbül afve fa’fü annî” (Mânâsı: Allahım! Şüphesiz ki sen çok afvedicisin, affı seversin: o halde beni affet) (Tirmizî)
KADİR GECESİ NASIL ANLAŞILIR? Kadir Gecesi’nin Ramazân-ı Şerif’in 20’sinden sonraki tek gecelerinde aranmasına dair müteaddit Hâdis-i Şerifler vârid olmuştur. Birinden itibaren tek gecelerde aranmasını tavsiye eden büyükler de vardır. İmâm-ı Şâ’ranî Hazretleri Kadir Gecesi’nin kaçıncı gece olduğunu, Ramazân-ı Şerif’in giriş günlerine göre şöyle tesbit etmiştir: KADİR GECESİ NASIL ANLAŞILIR?  Kadir Gecesi’nin Ramazân-ı Şerif’in 20’sinden sonraki tek gecelerinde aranmasına dair müteaddit Hâdis-i Şerifler vârid olmuştur. Birinden itibaren tek gecelerde aranmasını tavsiye eden büyükler de vardır. İmâm-ı Şâ’ranî Hazretleri Kadir Gecesi’nin kaçıncı gece olduğunu, Ramazân-ı Şerif’in giriş günlerine göre şöyle tesbit etmiştir:
 
KADİR GECESİ’NDE NE YAPILIR?  

Bu gece dört rek’at Kadir Gecesi namazı kılınır:
Oruç lügatte, bir şeye karşı kendini tutmaktır. Nitekim Allah Teâlâ Kur’an-ı Kerîm’de Hz. Meryem’den hikâyeten şöyle buyurmuştur: “
Dînî ıstılahta ise Oruç; tutmakla mükellef kimselerin niyet ederek, fecrin doğuşundan, imsâk vaktinden güneşin batışına kadar, ibâdet niyetiyle yemek, içmek ve cinsî münasebette bulunmak gibi orucu bozan şeylerden uzak durmak, bunları yapmamaktır.
Oruç, İslâm’ın beş temel şartından biridir. Kur’an-ı Kerim’de şöyle buyurulmuştur: “
Hâdis-i Şeriflerde de; “
Ramazan Orucu, Hicret’in ikinci yılı Şâ’ban ayının onunda, kıble Kâ’be’ye döndürüldükten bir buçuk sene sonra farz kılınmıştır. Gerek Âyet-i Kerîmelerden gerekse Hadis-i Şeriflerden anlaşılacağı üzere, orucun ruhî ve bedenî yönden pek çok hikmetleri vardır. Ancak, hepsinden önce oruç, Rabbimiz Teâlâ ve Tekaddes Hazretleri’ne itaat ve ibâdettir. Mü’min kul, bu itaatinden ötürü hudutsuz bir şekilde ecir kazanır, Allah’ın rızâsına nâil olur. Çünkü oruç, sadece ve sadece Allah içindir. Allah’ın keremi ise pek geniştir. Kezâ, “
Mü’min oruç sebebiyle, daha önce hasbelbeşer işlediği günahlardan dolayı hak ettiği azaptan da kendini uzaklaştırır. Oruç, bir yıldan öbür yıla kadar işlenen küçük günahlara keffarettir. Oruçtan hâsıl olan itaat sebebiyle Mü’min, Allah’ın çizdiği yolda dosdoğru gider. Çünkü oruç, Allah’ın emirlerini tutmak ve yasaklarından sakınmaktan ibâret bulunan takvâyı gerçekleştirir, irâdeyi kuvvetlendirir, gayreti biler, sabrı öğretir, zihnin berraklaşmasına, tefekkürün parlamasına yardımcı olur. Lokman Hekim oğluna şöyle demiştir: “
Oruç insana, düzen ve disiplin öğretir. Çünkü oruç, oruçluyu muayyen bir vakitte yemeye içmeye mecbur eder.
Oruç, insandaki merhamet ve kardeşlik bağlarını geliştirir. Müslümanları birbirine bağlayan yardımlaşma ve ictimâî tesânüd (
Hülâsa, yukarıdan beri saymaya çalıştığımız bütün bu faydalı ve güzel hasletleri kazandıran orucun farz olduğu mübârek Ramazan-ı Şerif ayına ulaşmış bulunmaktayız. Bu bakımdan herşeyden önce bizleri bu aya kavuşturan yüce Rabbimize şükretmeliyiz. Zirâ, geçen sene beraber iftar ettiğimiz bazı insanlar, ne yazık ki bu aya ulaşmadılar. Rabbimiz bizleri ve topyekün Ümmet-i Muhammed’i Ramazan ayının rahmet, mağfiret ve feyz deryasından mahrum etmesin, felâha ermeyi nasib ü müyesser kılsın.

Bir kimse, Ramazan-ı Şerif ayında bir oruçluya iftar ettirirse, günahlarına keffâret olacağı gibi, kendisini de Cehennem azâbından kurtarmış olur. İftar ettirdiği kimsenin sevabından birşey eksilmeksizin, onun sevâbı kadar da kendisine sevap verilir.
Ramazan-ı Şerif ayında, bir kimse kölesinin veya hizmetinde bulunanların vazifelerini hafifletirse, Allah Teâlâ kendisini bağışlar ve Cehennem azâbından âzâd eder. Resûlüllah (s.a.v.) Efendimiz Ramazan-ı Şerif ayına girdiği zaman, bütün esirleri serbest bırakırdı. İstek ve ihtiyaç sahiplerine ihsanlarda bulunurdu.
Bir kimse Ramazan-ı Şerif ayında hayırlı işler ve faydalı amellerde muvaffak olursa, bu muvaffakiyeti bütün sene boyunca devam eder. Şayet bu ay, dağınık ve perişanlık içerisinde geçerse sene boyunca, dağınıklık ve perişanlık sürer. Bu bakımdan, mümkün olduğu kadar bu ay içinde cem’iyyet elde etmeye (
İftarda acele etmek, sahuru te’hir etmek sünnettir. Resûlüllah (s.a.v.) Efendimiz bunun üzerinde ehemmiyetle dururdu. Bu hususa ehemmiyet vermek, âdeta kulluk makâmına münasip bir tarzda ihtiyacını arzetmektir.
Hurma ile iftar etmek sünnettir. Resûlüllah Efendimiz (s.a.v.), iftarda şu duâyı okurdu: “
Bu ayda, Terâvih namazı kılmak, Kur’ân-ı Kerîm’i hatmetmek sünnet-i müekkededir. Bunların neticeleri çok faydalıdır. Allah Teâlâ Habîb’i (s.a.v.) hürmetine cümlemizi muvaffak eylesin.» (Mektûbât, c.1, s. 61)

En uzun ömürlüler, en çok yaşayanlar değil, uhrevî bakımdan hayatlarından en çok semere almasını bilenlerdir. İşte Ramazan-ı Şerif ayı böylesine bir ömür sürmek isteyenlerin, acziyet ve fakirliklerini itiraf ile ilâhî hazinelerden bolca istifade edebilecekleri bolca bir zaman dilimidir. Zirâ bu ay, sînesinde “
İnananlar olarak bize düşen sadece rahmet, mağfiret ve felâh ayı olan Ramazan-ı Şerif’de değil, onun dışındaki günlerde de Rabbimize müteveccih bir hayat yaşayıp bütün bir seneyi Ramazanlaştırmak… İslâm’ın ulvî düsturlarını hayatımıza esas kılmak… Ve Efendimiz (s.a.v.)’in sünnet-i seniyyelerine sımsıkı sarılmaktır.

Dr. Helga Bühler de şunları söylüyor:

Peygamber (s.a.v.) Efendimiz de, asırlar öncesinden bu hakikati şu mübârek Hadis-i Şerifleriyle hülasa olarak ifade buyurmuşlardır: “
Haşr günü’nün isimlerinden biri “
Cehennemdekiler, belki de Cehennem ateşinden ziyade, pişmanlık ateşiyle yanıp tutuşacaklar. Fakat, “
Hayatta bize sunulan fırsatlar bazen de aleyhimize gibi görülen şeylerde gizlidir. Şartlar, limon gibi ekşi olabilir. Fakat biz su ve şeker ilâve ederek, o limonu limonata yapabiliriz. (Dale Carnegie, Üzüntüsüz Yaşamak Sanatı)
Sesiniz, kasîde okumaya müsâit olmayabilir; üzülmeyin. Zirâ buna rağmen iyi bir âlim olabilir ve güzel sesli bir çok kimsenin düştüğü tuzaklardan selâmette kalırsınız.
Hasta mı oldunuz? Tedaviye çalışmakla beraber bunu aynı zamanda Allah’a iltica ve tazarruya vesile yapıp, mânen istifâde edebilirsiniz. Fakir bir ailenin çocuğu musunuz? Merak etmeyin; zirâ değerlendirebilirseniz, bu sizin lehinize olacaktır. Pek çok zengin çocuğu tembelce oyalanırken, siz ciddî bir çalışma temposuyla vakitlerinizi değerlendirebilirsiniz.
Sözlerimizi, Sevgili Peygamberimiz (s.a.v.)’in bir Hadis-i Şerifleri ile noktalıyalım: “

2- Niyetin evvel ve ahir (
3- Şafak yeri ağarmadan önceki vakitten güneş batıncaya kadar orucu bozan şeylerden kendini muhafaza etmek.
Oruca başlama zamanına “
1- Farz,
2- Vâcip,
3 – Sünnet,
4 – Mendup,
5 – Nâfile,
6 – Mekruh.
Farz Oruç: Ramazan Orucunun edâ ve kazası, keffaret orucu ve nezredilen (adamak, va”detmek suretiyle borçlanılan) oruçlar.
Vâcip Oruç: Bozulan nâfile orucun kazası.
Sünnet Oruç: Muharrem ayının 9”uncu günüyle beraber Aşure günü yani 10”ncu günü tutulan oruçtur.
Mendup Oruç: Her ayda tutulan 3 gün oruç. O üç günün “
Nâfile Oruç: Şu zikrettiğimiz oruçlardan başka mekruh olmayan oruçlar nâfiledir.
Mekruh Oruç: Oruç tutulması mekruh olan günler “
a) Tahrîmen Mekruh Olan Oruç: Ramazan Bayramı’nın birinci günü ile KurbanBayramı’nın birinci, ikinci, üçüncü ve dördüncü günleridir. Bu beş günde oruç tutmak, tahrîmen mekruhtur. Buna haram da denilir.
b) Tenzîhen Mekruh Olan Oruç: Muharrem ayının onuncu günü olan (Aşure gününü) yalnızca bir gün olarak tutmak. Yalnızca Cuma günü veya yalnızca Cumartesi günü oruç tutmak gibi.
Oruç ayrıca iki kısımdır:
1- Geceden niyet icap eden: Ramazan’ın kazası, nâfileden bozulan ve gününe gün tutulan oruç, keffaret oruçları, zamanı belli olmayan nezir oruçları. Bunlarda mutlaka geceden niyet şarttır.
2- Geceden niyet icap etmeyen: Ramazan ayında tutulan oruç, zamanı muayyen olan nezir ve nâfile oruçlarda geceden niyet şart değildir.
Gece niyet yapılabildiği gibi gündüzün kaba kuşluğa kadar da niyet yapılır. Ramazan günlerinde ister mutlak oruca niyet edilsin, isterse nâfileye veya başka bir vâcibe niyet edilsin, oruç Ramazan orucu olur.

2- Mazmaza (
3- Niyetin vakti geçip öğleden sonra niyet etmek,
4- Unutarak yedikten sonra, orucu bozulmadığı halde bozuldu zannederek yeyip-içmek ve cinsî münasebette bulunmak,
5- Ağzına giren kar veya yağmur suyunu yutmak,
6- Şırınga (
7- Burnuna ilaç çekmek,
8- Kulağına yağ akıtmak,
9- Sabah vakti girdiği halde, sahur vaktidir zannederek yemiş olmak,
10- Güneş battı zannı ile iftar etmek,
11- Kusmuğunu ağzından çıkarmayıp yutmak,
12- Kendi tükrüğünü dışarı çıkarıp sonra yutmak,
13- Dişi kanayıp kanı tükrüğünden fazla veya tükrüğü ile müsâvi olduğu halde yutmak,
14- Sigara içmek, buhur yakıp, dumanını boğazına kaçırmak.


2- Bilerek sigara içmek,
3- Kil çamurunu veya bunun haricinde yemeği adet edindiği çamuru yemek,
4- Sevdiği bir kimsenin tükrüğünü yutmak.
Yukarıda saydığımız hallerden birisini yapan kimse bozduğu orucu gününe gün kaza edeceği gibi, suçuna keffaret olarak, arasını bölmeden iki ay daha oruç tutacaktır. Yani 61 gün peşpeşe oruç tutması lâzımdır.
2- Zaruretsiz bir şey çiğnemek,
3- Şekersiz sakız çiğnemek, (
4- Zevcesini öpmek,
5- Zevcesiyle sarılmak,
6- Tükrüğünü ağzında birik-tirip yutmak,
7- Kan aldırmak.

2- Delirmiş olarak sabahlamak,
3- Ağza gelen balgamı yutmak,
4- Burnunun içine inen akıntıyı çekip yutmak,
5- Kulağa su kaçmak,
6- Dişler arasında sahurdan kalan, nohuttan küçük bir şey yemek,
7- Kendi kendine çok dahi olsa kusmak,
8- Sürme çekmek,
9- Gıybet etmek (

Kadın ve erkeğe sünnet-i müekkede olup yirmi rek’attir. Cemaatle kılmak sünnettir. Tek başına da kılınabilir.
Yatsı namazından sonra, vitir namazından evvel kılınır. Her iki veya dört rek’atte bir selâm verilir. Her selâmdan sonra biraz oturmak sünnettir. Bu esnâda salavât-ı şerîfe, salât-ı ümmiye, âyet veya dualar okunur.
İmam teravih namazı kıldırırken, arkasındaki cemaatin durumunu dikkate alması lâzımdır.
Kur’an-ı Kerim’de Kadir Gecesi’nin kadr-u kıymeti bu ilâhî beyanlarla anlatılıyor. Cenâb-ı Hakk, Ümmet-i Muhammed’e hâs, bir ömre bedel bir geceyle onları taltif ediyor. Kur’an’ın Kadir Gecesi’nde indirildiğini beyân bu gecenin kadir ve faziletinin anlatılmasıda yine onun kıymet ve şerefini açıklamaktadır.
Şâir bunu anlatırken,

Kısaca, zaman katlanarak değer kazandığı mübârek Kadir Gecesi gibi ilâhî rahmetin coşup zirveye ulaştığı gün ve geceleri anlatmak istiyor.
Bir tek gece; ama bin aydan daha hayırlı, daha bereketli, bir ömre bedel bir gece… Hallâc-ı Mansur hazretleri; “
Mâdem Kadir Gecesi Cenâb-ı Hakk tarafından bizim için bir ihsân-ı ilâhîdir, o halde biz de bizim için olan bu gecenin kıymetini bilmeli ve ona göre hareket etmeliyiz.
Resûl-i Ekrem (s.a.v.) Efendimiz: “
Kadir Gecesi’nin Ramazan-ı Şerif ayında, bilhassa son on gününde saklı oluşunun hikmeti, insanların ona güvenip diğer zamanlarda isyâna dalmamaları bir diğer hikmeti de yine buna bağlı olarak, Kadir Gecesi’ne tesadüf etme ümidiyle bütün bir Ramazan ayını ihyâ etmelerini istemek olabilir.
Bir başka Hadis-i Şerif’te de Allah Resûlü (s.a.v.) “
Mü’minlerin annesi Hz. Âişe (r.a.) şöyle diyor:
– Dedim ki: “
Şöyle söyle (
– “
İslâm Büyükleri Kadir Gecesi’nde Allah rızası için kılınacak olan nâfile namazdan sonra 100 defa bu duânın okunmasını tavsiye etmektedirler. Rabbimiz bu mübârek geceye erişip ihyâ ederek; rahmet-mağfiret ve feyzinden â’zamî derecede istifâde edebilmeyi hepimize nasip eylesin.

Pazar günü girerse, 28’i 29’a bağlayan gece.
Pazartesi günü girerse 20’yi 21’e bağlayan gece.
Salı günü girerse, 26’yı 27’ye bağlayan gece.
Çarşamba günü girerse, 18’i 19’a bağlayan gece.
Perşembe günü girerse, 24’ü 25’e bağlayan gece.
Cuma günü girerse, 16’yı 17’ye bağlayan gece.
Cumartesi günü girerse, 22’yi 23’e bağlayan gece.
İmâm-ı Şâ’rânî hazretleri 30 sene Kadir Gece’siyle bu târife göre müşerref olmuşlardır. Bir çok ehlullah bu usûlle Kadir Gecesi’ni bulmuşlardır.
Kadir Gecesi’nin bu ay içerisinde hangi gece olduğunun gizlenmesi, müminlerin her geceyi Kadir bilip, her gece çokça ibâdet etmeleri içindir.
Kadir Gecesi’nde hava berrâk ve güzel olur. O gece her şey Allah’a secde eder. Denizlerin suyu bir an için tatlılaşır. Mü’minlerin afv-ı ilâhi ve mağfiret-i sübhanîye mazhar olurlar.


Pazar günü girerse, 28’i 29’a bağlayan gece.
Pazartesi günü girerse 20’yi 21’e bağlayan gece.
Salı günü girerse, 26’yı 27’ye bağlayan gece.
Çarşamba günü girerse, 18’i 19’a bağlayan gece.
Perşembe günü girerse, 24’ü 25’e bağlayan gece.
Cuma günü girerse, 16’yı 17’ye bağlayan gece.
Cumartesi günü girerse, 22’yi 23’e bağlayan gece.
İmâm-ı Şâ’rânî hazretleri 30 sene Kadir Gece’siyle bu târife göre müşerref olmuşlardır. Bir çok ehlullah bu usûlle Kadir Gecesi’ni bulmuşlardır.
Kadir Gecesi’nin bu ay içerisinde hangi gece olduğunun gizlenmesi, müminlerin her geceyi Kadir bilip, her gece çokça ibâdet etmeleri içindir.
Kadir Gecesi’nde hava berrâk ve güzel olur. O gece her şey Allah’a secde eder. Denizlerin suyu bir an için tatlılaşır. Mü’minlerin afv-ı ilâhi ve mağfiret-i sübhanîye mazhar olurlar.
1’inci rek’atte 1 Fatiha 3 Sûre-i Kadir (İnnâ enzelnâhü fî leyletil Kadr ve mâ edrâke mâ leyletül Kadr leyletül Kadri hayrun min elfi şehr tenezzelül melâiketi verrûhu fîhâ biizni Rabbihim min külli emrin selâm hiye hatta metla‘ı-l fecr)
2’inci rek’atte 1 Fâtiha 3 Sûre-i İhlâs, (Kul hüvallahû ehad allahüssâmed lem yelid ve lem yûled ve lem yeküllehû küfüven ehad)
3’üncü rek’atte 1 Fatiha 3 Sûre-i Kadir,
4’üncü rek’atte 1 Fâtiha 3 Sûre-i İhlâs okunur.
Namazdan sonra okunacaklar:
1 defa, “Allâhüekber Allâhü ekber. Lâ ilâheillallâhü vallâhü ekber. Allâhü ekber ve lillâi’l-hamd.”
100 defa Sûre-i İnşirah (Elemneşrah leke sadrâk ve vezağnâ anke vizrâk ellezî en kaza zahrâk verafeğnâ leke zikrak fe inneme‘al usri yüsran inneme‘al usri yüsrâ fe izâ ferağte fensab ve ilâ Rabbike ferğâb)
100 defa Sûre-i Kadir (İnnâenzelnâhü…)
100 defa da Resûlüllah Efendimiz’in Hz. Âişe vâlidemize öğrettiği “Allahümme innekeafüvvün kerîmün tühibbü’l-afve fâ’füannî” duâsı okunup, ondan sonra duâ edilir.
Mümkünse, kandil gecesi olması hasebiyle bir de Tesbih namazı kılmalıdır

Tesbih Namazı, Fazileti ve Kılınış Usûlü

Tesbih Namazı, Fazileti ve Kılınış Usûlü

Tesbih namazı, tesbih edilerek kılınan bir namazdır; menduptur, yani sevabı çok olan nafile namazlardan biridir.

Arapça bir kelime olantesbih“, Allah Teâlâ‘yı noksan sıfatlardan tenzih, kemâl sıfatlarla tavsif etme ve ululama manasına gelir. Dört rek’at olan bu namazda üçyüz defa Sühhânallâhi velhamdü lillâhi ve lâ ilâhe illallâhu vellâhu ekber velâ havle velâ kuvvete illâ billâhil aliyyil azıym dendiği için bu ismi almıştır.

Tesbih namazının muayyen-belli bir vakti yoktur. Kerahet vakitlerinin dışında her zaman kılınabilir. Bununla birlikte Cuma ve Pazar akşamları ve sair mübarek gün ve gecelerde kılınması daha faziletlidir. Bu namazı dört rek’at olarak kılmak caiz olduğu gibi, iki rek’atın sonunda selam vererek ayrı ayrı ikişer rek’at halinde kılmak da caizdir.

Tesbih namazı tevbenin, istiğfarın en büyüğü… Sadece kavlen/dille-sözle değil, bütün vücutla fiilen yapılanıdır. Yani fiilî istiğfardır. Ecri-sevabı çok büyüktür. Sevgili Peygamberimiz (s.a.v.), amcası Hz. Abbas’a (r.a.), Bu namazı kıldığın vakit günahının öncesi ve sonrası, yenisi ve eskisi, hatâen ve kasten (bilerek-bilmeyerek) yapılanı, küçüğü ve büyüğü, gizlisi ve aşikâr olanı mağfiret edilmiş olur…” (1) buyurmuşlardır.

Tesbih namazı hakkında Kur’an’da geçen herhangi bir ayet yoktur; ancak bu namaz hakkında Resûlüllah Efendimiz’den (s.a.v.), yukarıda da bir kısımını zikrettiğimiz hadis-i şerif varid olmuştur. Hazret-i İkrime‘den ve o da Hazret-i İbn Abbas‘tan (r.anhüm) rivâyet etmişlerdir ki, Resûlü Ekrem Efendimiz (s.a.v.) muhterem amcaları Hazret-i Abbas‘a (r.a.) hitaben Tesbih Namazı ile alakalı dikkat çekici şu tavsiyelerde bulunmuşlardır:

“Ey Abbas! Amcacığım! Sana bir şey vereyim mi, sana bir bağışta bulunayım mı? Sana bir özellik tanıyayım mı? Sana on haslet ölçüsü vereyim mi? Sen bu on hasleti yerine getirdiğin zaman, Allah senin geçmiş ve gelecek, eski ve yeni, bilerek veya bilmeyerek yaptığın, gizli veya aşikâr yapılan, küçük büyük bütün günahlarını affeder, bağışlar. Bu on haslet şunlardır:

“Dört rek’at namaz kılarsın, her rek’atında Fatiha suresini ve başka bir sure okursun. Birinci rek’atta kıraatı bitirdikten sonra, ayakta iken on beş defa: ‘Sübhânellâhi velhamdü lillâhi ve lâ ilâhe illallâhü vellâhü ekber (velâ havle velâ kuvvete illâ billâhil aliyyil azıym)’ dedikten sonra rükua varırsın ve aynı tesbihi on defa rükûda söylersin. Sonra başını kaldırıp, ayakta on defa söylersin. Sonra secdeye gider on defa orada söylersin. Birinci secdeden sonra iki secde arasındaki oturuşta on defa söylersin. İkinci secdeye vardığında yine on defa ve başını secdeden kaldırınca da on defa söylersin. Böylece bir rek’atta yetmiş beş defayı tamamlamış olursun.

“Ey amcacığım! Eğer güç yetirebilirsen, her gün bu namazı bir defa kılarsın. Buna güç yetiremediğin takdirde, her cuma bir defa kılmaya çalışırsın. Bunu da yapamazsan, her sene bir defa kılmaya çalış. Bunu da yapamazsan hiç olmazsa ömründe bir defa olsun kıl.” (2)

TERAVİH NAMAZININ FAZİLETİ

TERAVİH  NAMAZININ  FAZİLETİ
H.Z Ali bin Ebu Talip diyorki : Efendimizden, teravih namazi`nin faziletinden ve verilecek sevaptan sual olundugunda Efendimiz buyurdular ;
1.gecesi teravih kılan, anasından doğduğu gün gibi tertemiz olur.günahtan eser kalmaz,kul ve hayvan hakkı hariç, O haklari yerine getirmek gerekir.
2. gecesi teravih kılan, ana babası imanla ölmüşse Allah onları magfiret eder.
3. gecesi teravih kılan, Bir melek ona nida edip ‘amelin Allah katında makbul oldu,geçmiş günahların bağışlandı ’müjdesini verir.
4. gecesi teravih kılan,  Kuran-ı kerim,bozulmaya ugramamis Allah katinda makbul olan İncil,tevrat ,Zebur ve kitab-i munirleri  okumuş gibi sevaba nail olur.
5. gecesi teravih kılan,Haremi Kabe’de meescid-i nebiy ve aksa’da kılınan namazlar gibi sevap kazanır.
6. gecesi teravih kılan,Beytül-mamuru tavaf etmiş sevabı verilir.taşlar ve ağaçlar onun için istiğfar eder.
7. gecesi teravih kılan, Hz.Musa’nın(a.s.) Firavun ve Hamman’a karşı yaptığı mücadelede Hz.Musa’ya yardım etmiş sevabı verilir.
8. gecesi teravih kılan,İbrahim halilullah’a verilen sevap verilir.
9. gecesi teravih kılan,Allah habib olur.yani Allah o kulunu sever.
10. gecesi teravih kılan,dünyanın ve ahretin hayırlı rızkları ile merzuk kılınır.
11. gecesi teravih kılan,öldüğü gün anasından doğduğu gibi tertemiz rabbina vasil olur.
12. gecesi teravih kılan,mutlu ve kutlu kimse mahşer yerine, yüzü ayınOndørdu  gibi parlak mutlu gelir.
13. gecesi teravih kılan,kıyamet günü Arasat meydanında korkulardan emin olur.
14. gecesi teravih kılan,bütün melekler kıldığı namaza şahadet ederler,o kimse kıyamet günü hesaptan kurtulur.
15. gecesi teravih kılan,Arş ve kürsiyi hamil olan melekler salat ederler.
16. gecesi teravih kılan,cehennemden azâd olduğuna dair berat verilir ve cennete gider.
17. gecesi teravih kılan,Embiya Aleyhisselama verilen sevaptan verilir.Bir teravih mukabili verilen bu mukafatlar cok gørulmemelidir, butun bu mazhariyetlerin neden ileri geldigini bir dusun ! Cumle enbiyaya bu mukafatlar bildirilince; Ummeti muhammede gipta edip “ Ya rabbi keske bizleri ummeti muhammedden kilsaydin “ demislerdir.
18. gecesi teravih kılan,bir melek “ey Allah’ın sevgili kulu Allah senden,anandan ve babandan razı oldu”.der.
19. gecesi teravih kılan,Firdevs-i ala derecesi verilir.
20. gecesi teravih kılan,şehitler ve Salihler mertebesi verilir.
21. gecesi teravih kılan,cennette nurdan bir köşk hazırlanıp ihsan olunur.
22. gecesi teravih kılan, kıyamet günü üzüntü ve sıkıntıdan azad edilmişlerden olur.
23. gecesi teravih kılan,cennette bir şehir bina edilir ve o sehir o kulun ismi ile isimlenir.
24. gecesi teravih kılan,kişinin o gece 25 duası kabul olunur.
25. gecesi teravih kılan,kabir azabı kaldırılır,kabir azabı görmez.
26. gecesi teravih kılan,40 yıl ibadet etmiş sevabı verilir.
27.Bu gece umulur ki Kadir gecesidir.80 yıl ibadet etmiş gibi olur.Korkunc sırat köprüsünden yıldırım gibi geçer.
28. gecesi teravih kılan, cennet-i ala da bin derece verilir.
29. gecesi teravih kılan,bin defa hac edip bin haccı kabul olmuş sevabı alır.
30. gecesi teravih kılan,kula Allah c.c. “Ey kulum,cennetime gir,cennet meyvalarımdan ye,selsebil ırmağında yıkan,Kevser ırmağından su iç,ben senin Allah’ınım sende benim kulumsun”. diye hitap eder.

ABDESTİN FAZİLETİ

ABDESTİN FAZİLETİ
Abdestin bozulmasından sonra hemen abdest almak İslamın edeblerindendir.Rasülüllah Efendimiz (s.a.v.) ‘’ Ancak mü’min devamlı abdestli bulunur .‘’
‘’ Bir kimse abdestli bulunmaya devam ederse şehid olarak vefat eder.’’ Buyurmuşlardır.
Tabiinden Kürz bin Vebre (r.a.) vefat ettigi gece karnından rahatsızdı. Abdestli olarak ölüp şehit olmayı arzu ettigi için rahatsızlıgı sebebiyle seksen defa abdest aldı.
İmam-ı Buhari (rh.)’nin rivayet ettigi bir hadis-i şerifte ‘’ Ümmetim kıyamet gününde abdest eserlerinden,alınları ve ayakları parlak olarak davet edilecektir.’’ Buyurulmuştur.
Bir başka hadis-i şerifte Peygamber Efendimiz (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: ‘’ Müslüman bir kul, abdest alıp yüzünü yıkadıgı vakit, gözü ile işledigi her günah yüzünden su ile yahut suyun son damlası ile cıkar.Ellerini yıkarken, elleri ile işledigi her günah su ile yahut suyun son damlası ile ellerinden çıkar. Ayaklarını yıkarken, yürüyerek işledigi her günah su ile yahut suyun son damlası ile ayaklarından çıkar. Kul günahlarından tertemiz çıkıncaya kadar bu böyle devam eder.’’
Büyük Hanefi fakihlerinden Şemsü’l-Eimme Serahsi (r.h.) ‘’ Muhakkak ben bu ilme, tazimim (dinin edeblerine hürmetim ) sebebi ile nail oldum: zira ben abdestsiz elime kagıt almadım.’’ Buyurmuştur. İmam Serahsi (r.h.), kendi yazdıgı Mebsut kitabını okuttugu bir derste rahatsız oldugundan: on yedi defa abdest almışlardır.
Devamlı abdestli bulunan kimseye Allahü Teala yedi şeyi ikram eder :
1-  Melekler onunla beraber olmayı arzu ederler
2-  Amel defterine devamlı sevab yazılır
3-  Azaları tesbih eder.
4-  Cemaatle kılacagı namazlarında ilk tekbiri geçirmez
5-  Uykuya daldıgı vakit Allahü Teala onu insanların ve cinlerin şerrinden muhafaza edecek melek gönderir.
6-  Abdestli bulundukça Allahü Tealanın emanında ( Himayesinde ) olur.
7-  Allahü Teala ölüm sekeratını ( ızdıraplarını ) ona kolaylaştırır. (Nihayetü’l – murad )
Bir Hadis
‘’ Bir kimse abdest alır ve abdestini güzel eylerse günahları bedeninden hatta tırnaklarından bile çıkar.’’ ( Hadis-i Şerif, Sahih-i Müslim )

Alıntı : Fazilet Takvimi 02.02.2009

Mazlumun duâsı

Mazlumun duâsı
Namaz kişinin sığınağı, sıkıntıda olanların, en büyük yardımcısıdır. Çok önceleri, Horasan ilinin çok âdil bir valisi vardı. Adı, Abdullah bin Tahir. Bu valinin jandarmaları birgün bir kaç hırsız yakalamış, vâliye bildirmişlerdi… Getirilirken
hırsızlardan birisi kaçtı. Hadisenin olduğu sırada Hiratlı bir demirci de Nişabur’a gitmişti. Bir zaman sonra evine dönerken, yolu Horasan’dan geçiyordu… Kaçan hırsız olduğunu zannederek, yakaladılar bunu. Diğer hırsızlarla valinin huzuruna çıkardılar… Vâli:
- Hepsini hapsedin! dedi.
Bu suçu olmayan demirci, hapishanede, abdest alıp, namaz kıldı. Ellerini uzatıp:
Yâ Rabbî! Bir suçum olmadığını ancak sen biliyorsun. Beni bu zindandan ancak sen kurtarırsın!” diye duâ etti.
Bu mazlum demirci böyle yalvarırken, vali evinde uyuyordu. Uyurken dört kuvvetli kimsenin gelip, tahtını ters çevirecekleri zaman uyandı uykudan. Bu rü’yadan çok korktu. Hemen kalkıp, abdest aldı. Namaz kıldı iki rek’at. Tevbe istiğfar etip, tekrar uyudu. Tekrar o dört kimsenin tahtını yıkmak üzere olduğunu gördü ve uyandı. Kendisinde bir mazlumun âhı olduğunu anladı. Gündüz ki hırsızlar hatırına geldi. Acaba içlerinde suçsuz olanlar mı var?
Vâli hemen hapishane müdürünü çağırtıp sordu:
- Acaba bu gece hapishanede mazlum birisi kalmış mı?
Müdür dedi ki:
- Bunu bilemem efendim. Yalnız biri namaz kılıyor, çok duâ ediyor. Gözyaşları döküyor.
- Hemen o adamı buraya getiriniz!
Demirciyi vâlinin huzuruna getirdiler. Vâli hâlini sorup, durumu anladı. Ve dedi ki:
- Sizden özür diliyorum. Hakkını helâl et ve şu bin gümüş hediyemi kabûl et. Ayrıca herhangi bir arzun olunca bana gel!
Demirci cevaben ne dedi biliyor musunuz?
- Ben hakkımı helâl ettim… Verdiğiniz hediyeyi de kabûl ettim. Fakat, işimi dileğimi senden istemeğe gelemem.
- Niçin gelemezsiniz?
- Çünkü benim gibi bir fakir için senin gibi bir sultanın tahtını birkaç defa tersine çeviren sahibimi bırakıp da, dileklerimi başkasına söylemek kulluğa yakışır mı hiç? Namazlardan sonra ettiğim duâlarla beni nice sıkıntılardan kurtardı. Nice muradıma kavuşturdu. Nasıl olur da başkasına sığınırım. Rabbim, nihâyeti olmayan rahmet hazinesinin kapısın açmış, sonsuz ihsân sofrasını herkese açmış iken, başkasına nasıl giderim? Kim istedi de vermedi? Kim geldi de boş döndü? İstemesini bilmezsen, alamazsın. Huzûruna edeple çıkmazsan rahmetine kavuşamazsın…
Tabiî ki, namazın insanı sıkıntıdan kurtarması için şartlarına uygun ve cenab-ı Hakka tam bir tevekkül içinde kılınması şarttır. Allaha tam bir teslimiyet sağınma şeklinde kılınmalıdır. Gerçekten, insan sıkıntıya düştüğünde hemen abdest almalı, namaz kılmalı. Kur’ân-ı kerîm okumalıdır. Tecrübeyle sabittir, böyle yapanların çok kerre, sıkıntılarının hafiflediği görülmüştür. Fakat, kılınan namazın şartlarına uygun olması lâzım.

İbâdetler On Tanedir

İbâdetler On Tanedir

İbâdetler de on tanedir:

1 -Namaz,
2-Zekat,
3-Oruç,
4-Hac,
5-Kur’ân-ı Kerim’i okumak,
6-Her halde Allah’ı zikretmek,
7-HeIal’dan rızık istemek (için çalışmak),
8-MüsIümanların hak ve hukukuna riâyet etmek, sohbet hukukuna riâyet etmek,
9-Emr-i bil’ma’ruf ve nehyi anilmünker (iyiliği emretmek ve kötülüğü menetmektir),
10-Sünnet-i seniyye’ye tâbi olmaktır. Rasûlüllah’ın sünnetine tâbi olmak kurtuluşun anahtarı ve Allah sevgisinin işaretidir. Cenâb-ı Allah, buyurduğu gibi:
De ki: Eğer siz Allah’ı seviyorsanız hemen bana uyun ki, Allah da sizleri sevsin ve suçlarınızı mağfiretle örtsün. Allah gafûr’dur, rahîm’dir.”
Mevlânâ Cami (k.s.) Hazretleri şöyle dedi:
Ey Allah’ın peygamberi Salat-ü selam üzerine olsun senin.
Kurtuluş ve umduğuna kavuşmak, nezdindedir ancak senin.
Gerçi yürüyemedim yolunda senin sünnetinin.
İsyan etti sünnetine senin ümmetin.
İsyan yükünün altındayım sünnetinin.

Ona ölümü nasıl tattıracaksın?

Ona ölümü nasıl tattıracaksın?
Ahmed b. Kays’tan nakle dilmiştir ki: “O, Medine’ye vardım demiş, maksadım emirü’l-müminin Ömer (r.a) idi. Bir de vardığımda büyük bir cemaat toplanmış, orada Ka’bû’l-Ahbâr insanlara vaaz ediyor ve şöyle diyordu:
“Âdem Aleyhisselâm’a ölüm emri geldiği zaman ‘Ya Rabbi! Düşmanım İblis, beni ölmüş bir durumda görünce kendisi kıyamet gününe kadar mühlet verilmiş olmakla sevinecek, başıma gelene gülecek’ dedi. Ona şöyle cevap verildi: ‘Ey Âdem! Sen cennete geri gideceksin, o lanetlenmiş İblis ise öncekilerin ve sonrakilerin sayısı kadar ölüm acısını tatmak için beklemeye bırakılacak. ‘Sonra Âdem, Hz. Azrail’e, ‘Ona ölümü nasıl tattıracaksın? Niteliğini anlat.’ dedi. Azrail onun ölümünü anlattı. Âdem: ‘Ya Rabbi, yeter!’ dedi. Bunun üzerine insanlar, heyecana geldiler de Ka’b'e ‘Ey E bu İshâk! O nasıl?’ dediler. Ka’b, açıklama yapmaktan çekindi, insanlar ısrar ettiler. Bunun üzerine Ka’b dedi ki: ‘Yüce Allah, ilk üfürüşten sonra Hz. Azrail’e diyecek ki: ‘Sana yedi gök ve yedi yer halkının kuvvetini verdim ve bu gün sana bütün öfke ve gazab kisvesini giydirdim. Öfke ve hücumunla in o taşlanmış İblis’e. Artık ona ölüm acısını tattır. İnsan ve cinlerden önce ve sonra gelmiş geçmişlerin acılarının kat katını kapsayacak şekilde, bütün acıları ve hastalıkları ona yüklet. Beraberinde öfke ve kinle dolgun yetmiş bin cehennem bekçisini, her biri ile de cehennem zincirlerinden, tomruklarından zincirler ve tomruklar bulunsun. Cehennem, kancalarından yetmiş bin kanca ile o lanetlenmişin, kokmuş canını çekip çıkarın. Mâlik’i de (Cehennemdeki melek l erin başkanı) çağır. Cehennemlerin kapılarını açsın.’ Bunun üzerine Hz. Azrail öyle bir şekilde inecek ki ona göklerin ve yerlerin halkı baksa dehşetinden derhal ölürlerdi. Azrail, inecek İblis’e varıp, ‘Dur, ey pis! Artık sana ölümü tattıracağım, çok ömür sürdün, Allah’a yakın nice kimseleri sapıttın. İşte bu o bilinen vakittir.’ diyecek. Mel’ûn doğuya kaçacak, bakacak Hz. Azrail gözlerinin önüde, batıya kaçacak yine gözlerinin önünde, denizlere dalacak, denizler onu kabul etmeyecek, kısacası yerin her tarafına kaçacak, sığınacak kurtulacak hiçbir sığınak bulamayacak, sonra dünyanın ortasında, Hz. Âdem’in mezarı yanında duracak veya doğudan batıya, batıdan doğuya topraklarda sürünerek en son Âdem Aleyhisselâm’ın cennetten atılınca indiği yere varınca yer, bir kor gibi olacak, zebâniler kancaları takıp didikleyecekler de didikleyecekler. “Allah’ın dilediği zamana kadar” can çekişme ve işkence içinde kalacak. O böyle can çekiştirirken Âdem ve Havva’ya da, ‘Kalkınız, düşmanınız ölümü nasıl tadıyor, bakınız ‘ denecek. Kalkacaklar, onun çektiği işkencenin şiddetine bakacaklar da ‘Ya Rabbi! Bize nimetini tamamladın’ diyecekler.”

ŞEYTANIN ADI

ŞEYTANIN ADI

İbnü Abbas (r.a.)’nın rivayetine göre, Şeytan, Allah’a isyan ettigi zaman, lanete ugradı ve şeytan oldu.
Bu rivayet onun Allah’a isyan edip lanete ugradıktan sonra ‘’ Şeytan ‘’ diye isimlendirildigine dalalet eder.Lanetten önce şeytanın adı, Azazil veya Nail idi, İstiaze de kendisinden Allah’a sıgınılan şeyler, alay etmek , kötülük ve dedikodu yapmak, vesvese vermek gibi şeytanın zararları ve kabahatları ile kayıtta anmak ki, böylece şeytanın umumi şerlerinden sıgınılmış olsun.
‘’ Ravdatü’l-Ahbar ‘ da şöyle deniliyor: ‘’ Şeytanlar, erkek ve dişidirler. Dogarlar ölmezler, belki ( kıyamet sabahına kadar ) ebedidirler.Cinler, erkek ve dişidirler, dogarlar ve ölürler.Melekler, erkek ve dişi degiller, dogmazlar,yemezler ve içmezler.’’
Bundan şeytan ve cinlerin hakiki nesneler oldukları ve var oldukları sabit oldu.Cin ve şeytanların varlıgını felsefeciler,doktorlar ve benzerlerinden çok az bir kısım hariç, kimse inkar etmez.
Hüccetü’l-İslam İmam Gazali Hazretleri, sünneti ihya eden, insan ve cinlerin müftüsüydü.Bir gün cinlere, havadis ( dünyada olup biten garip şeyleri ) sordu. Cinler:
‘’ İmam Zemahşeri Hazretleri tefsirle alakalı bir kitap yazmaktadır. Kur’anı Kerimin yarısına yetişti,’’ dediler. İmam Gazali Hazretleri,cinlerden, Zemahşeri Hazretlerinin yazmış oldugu tefsiri kendisine getirmelerini istedi. Cinler, Zemahşeri Hazretlerinin yazmış oldugu tefsiri istinsah ettiler,hepsini yazdıler, aslını yerine koydular ,aslını yerine koydular,kopyasını getirdiler. Zemahşeri Hazretleri, Gazali Hazretlerinin yanına geldiginde, Gazali Hazretleri, o tefsiri kendisine gösterdi.Zemahşeri Hazretleri,hayret etti,şaşırdı. Şöyle dedi:
‘’ Eger bu tefsir benim ise ben onu gizledim.Gizli yazıyorum.Benden başka kimse tefsir yazdıgımı bilmiyor.Bu nereden geldi ? Yok eger bu tefsir başkasının ise, bir kitabın, lafız,mana,konuluş ve tertipte bu kadar birbirine benzemesini akıl kabul etmez. Bu mümkün degildir.’’ Bu konuşma üzerine imam Gazali Hazretleri şöyle buyurdu:

ŞEYTANIN ÇOCUKLARI, İSİMLERİ VE VAZİFELERİ…

ŞEYTANIN ÇOCUKLARI, İSİMLERİ VE VAZİFELERİ…

Birinci sura kadar yaşayacağı için, İblis’e nesil verildi.

İblis’in birçok çocukları vardır. Her birinin isimleri ve görevleri vardır.

1. Hanzeb.

Namazda vesvese verir. Namazda böyle bir şey hissedince Allah’a sığın.

2. Velhan.

Temizlikte çok su kullandırarak vesvese verir. Çok su kullandırır,

sonra da gülüp alay eder.

3. Zellenbur.

Bu da çarşılarda esnafa bozuk mal satmayı, yalan yemini,

malını methetmeyi, malın kusurunu gizlemeyi ve insanları aldatmayı

güzel gösterir.

4. Vesnan.

Uyku şeytanıdır. Namaz ve diğer ibadetler için kafayı ve göz kapaklarını

bastırır, zina ve hırsızlık gibi haramlar için insanı uyarır.

5. Betr.

Musibet şeytanıdır. Bağırıp çağırma, yüze tokat vurma gibi cahiliye

adetlerini güzel gösterir.

6. Dasim.

Yemek şeytanıdır. İnsan besmele çekmediğinde, onunla yemek yer,

eve girer, yatakta uyur, besmele ile dürülmemişse elbiseleri giyer,

karı koca arasında düşmanlık meydana getirmeye çalışır.

7. Metun veya mesût.

İnsanlar arasında yalan haberleri yayar, sonra onların aslı çakmaz.

Kişinin her duyduğunu konuşması yalan olarak kendine yeter.

8. El Ebyaz.

Peygamberlere ve velilere musallat olan şeytandır.

Peygamberlere bir zararı dokunamaz, veliler ise onunla mücadele ederler.

Allah’ın korudukları selâmettedir, korumadıkları ise sapıtırlar

(Gazali’nin Bidayet-ül Hidaye şerhi).

ŞEYTAN KİME DÜŞMAN?

ŞEYTAN KİME DÜŞMAN?

Vehb bin Münebbih’den rivayet olunduğuna göre Allahü Teâlâ, İblis’e Peygamber Efendimizin (s.a.v.) yanına varıp her sorduğuna cevap vermesini emretti, İblis, elinde asa bulunan bir pir-i fani suretinde Peygamber Efendimiz’e, geldi.

Resulüllah (s.a.v.) Sen kimsin diye sordular, Ben İblis’im.” dedi. Resulüllah Niye geldin.” buyurdular. Allahü Teâlâ yanına, gelip her sorduğuna cevap vermemi emretti dedi. Peygamberimiz Ümmetimden kaç düşmanın vardır?” diye sual ettiler. On beş kısım insandır ki ilki sensin, Adil imam (idareci), mütevazı zengin, dürüst tacir, ihlâslı âlim, nasih (emr-i bil-ma’ruf ve nehyi ani’l-münkerde bulunan) mü’min, halim (yumuşak huylu ve merhametli) mü’min, tevbeye devam eden mü’min, haramlardan ve şüphelilerden uzak duran mü’min, taharete (temizliğe) devam eden mü’min, çok sadaka veren mü’min, güzel ahlaklı mü’min, Kur’an hafızı ve Kur’an-ı Kerim’i devamlı okuyan, geceleri insanlar uyurken namaza kalkan mü’mindirdedi.

MUSA ALEYHİSSELAM İLE ŞEYTANIN MÜLAKATI

MUSA ALEYHİSSELAM İLE ŞEYTANIN MÜLAKATI



İblis, Musa Aleyhisselâm’a geldi ve şöyle dedi :

-“Şüphesiz ki Allah seni kendisine Rasül ve Kelîm olarakseçti.” Musa A.S:

-“Evet, seçti. Ama sen ne istiyorsun ve sen kimsin?” diye sordu. İblis dedi ki:

-“Ben İblisim, Allah’ın yarattıklarından bir yaratığım. Senin vasıtan ile rabbine tevbe etmek istiyorum.

Tevbemin kabul olunmasını iste.” Musa Aleyhisselâm bu duruma sevindi. Abdest aldı, Allah’ın dilediği kadar namaz kıldı ve dua etti. Duasında şöyle dedi :

-“Ya Rabbi ! Muhakkak İblis senin Kerim olan zatının yaratıklarından bir yaratıktır ve

sana tevbe etmek istemektedir. Allâh’ü Teâlâ Musa Aleyhisselâm’a şöyle vahyetti :

-“İstediğimi yerine getirirse duasını kabul ederim. Adem Aleyhisselâm’ın kabrine secde etmesini

emrediyorum Ya Musa. O (nun kabrin)e secde ettiği zaman tevbesini kabul eder, günahlarını af ederim. Ayıplarını örter, kıyamet günü açığa çıkarmam.”

Musa Aleyhisselâm (Allâh’ü Teâlâ’nın) bu emrini İblis’e tebliğ etti. (İblis-i) Lain öfkelendi,

kibirlendi ve dedi ki :

-“Ben onun dirisine secde etmedim, ölüsüne nasıl secde ederim ?

(Bu istek) ebediyyen gerçekleşmez.” Sonra Musa Aleyhisselâm’a şöyle dedi :

-“Ey Musa! Benim için rabbine şefaat etmen sebebi ile benim üzerimde hakkın var.

Sana üç şey tavsiye edeyim :

1. Öfkelendiğin zaman beni hatırla. Çünkü kanın cesette cereyanı gibi ben de senin kalbinde cereyan ederim.

2. Düşman ile karşılaştığın zaman beni hatırla. Çünkü adam harpte düşman ile karşılaştığı zaman karşısına iki kişi çıkartırım. O adama, hanımını, ehlini, malını ve çoluk-çocuğunu hatırlatırım, o da geriye döner.

3. Mahremin olmayan bir kadın ile oturma. Çünkü ben, o kadından sana, senden de ona bir elçiyim.

Şeytan Neden Secde’den Kaçındı

Şeytan Neden Secde’den Kaçındı?

Rivayet olunduğuna göre, Hak Teâlâ Hazretleri tarafından, Şeytana:

-”Âdem Aleyhisselâm’in kabrine secde et, senin tevbeni kabul edeyim, günahlarını bağışlayayım,” denildi. Şeytan:

-”Ben Adem’in kalıbına, cesed ve bedenine secde etmedim: nasıl olur da onun mezar ve ölüsüne secde edeyim,” dedi.

Yine haber’de geldiğine göre, Allahü Teâlâ Hazretleri, şeytanı her yüz bin senede bir ateşten çıkarır. Âdem Aleyhisselâm’ı da cennetten çıkarır ve ona secde etmesini emreder. Şeytan yine secde etmekten kaçınır. Âdem Aleyhisselâm’a secde etmeyen şeytanı yine ateşe döndürür.

Ve şeytan kâfirlerden (inkarcılardan) idi.”

Yani Allahü Teâlâ Hazretlerinin ilminde kâfir idi. Veya ken­disinin Âdem Aleyhisselâm’dan üstün olduğuna itikad ettiğinden Âdem Aleyhisselâm’a secde etme emrini çirkin gördüğü için kâfirlerden oldu. Şeytan kendisinin Âdem Aleyhisselâm’dan üstün olduğuna inanıyordu. Bir kişinin kendisinden daha üstün olduğu bir şeye secdeyle emredilmesi ve onunla tevessül etmesi güzel olmazdı.

Şu âyet-i kerime bunu anlatmaktadır: (Şeytan Âdem Aleyhis­selâm’a secde etmekle emir olunduğunda secde etmediğinde:)

Allah:  “Ey İblis! O benim kudretimle yarattığıma secde etmene ne engel oldu? Kibirlenmek mi istedin? Yoksa yüksek derecelerde bulunanlardan mı oldun?” dedi.Bu soruya şeytan şöyle cevab verdi: İblis dedi ki: “Ben ondan hayırlıyım. Beni âteşten yarattın, onu ise çamurdan yarattın. Şeytan sadece kendisine emredileni terketmekle şey­tan olmadı. Kendisini Âdem Aleyhisselâm’dan üstün ve daha hayırlı olduğunu iddia etmesiyle lanete uğradı. Ehli sünnet ve’l-cemaatin mezhebin de, şakî olan kişi gerçekten said olabilir. Saîd kişi de şakî olabilir. Kâfir kişi Müslüman olduğu zaman, Müslü­man olduğu âna kadar kâfir idi. İslâmı tasdik ve ikrar etmesiyle Müslüman olduğundan, Allahü Teâlâ Hazretleri onun geçmiş olan bütün  günahlarını  bağışlarMüslüman  kâfir olduğu  zaman, bundan Allaha sığınırız, bu vakte kadar Müslüman sayılırdı. Ancak eskiden yapmış olduğu bütün ameli yanar, silinir.

Sonra Allahü Teâlâ Hazretleri, şeytan için, “Ve şeytan kâfirlerden idi,” buyurdu. Halbu ki o zaman şeytandan başka kâfir yoktu. Ondan sonra kâfirlerin olacağı Allah’ın bilgisi dâhilinde olduğundan onun kâfirlerden olduğunu zikretti. Yani şeytan kendisinden sonra inkâr eden kâfirlerden idi, demektir. Bu Allahü Teâlâ Hazretlerinin Adem Aleyhisselâm ve eşi Hazreti Havva’ya yasak edilen ağaçtan yememelerini tenbih ederken

buyurdukları: “(Eğer yasak edilen ağaçtan yerseniz) ikiniz de zalimlerden olursunuz,” kavli şerifine benzemektedir.

Mesnevî’de Buyuruldu:

(Âlimler) buyurdular: Melekler ( Adem a.s.), secde ettiklerinde, İblis İmtina etti. Âdem Aleyhisselâm’a yönelmedi ve hatta sırtını ona çevirdi. Bu şekilde secde eden meleklere doğru dikilip kaldı,

Melekler secde halinde tam yüz sene kaldılar. (Başka bir rivayette) melekler, secde halinde beşyüz sene kaldı, denildi. Melekler secdeden başlarını kaldırdılar. Şeytan hâlâ orada ayaktaydı, onlara tariz etmekte ve secde etmekten imtina etmekten pişman da değildi. Melekler, şeytanı orada durup, kendileriyle beraber secde etmediğini görünce, Allahü Teâlâ Hazretlerinin rızası için ikinci kez secdeye kapandılar. Melekler bu şekilde iki secde yapmış oldular. Secde’nin biri Âdem Aleyhisselâm içindi: diğeri Allahü Teâlâ Hazretleri için. Şeytan, meleklerin yapmakta olduğu secdeleri gördü, onların yaptığı gibi yapmadı. İşte bu, şeytanın secde etmekten kaçınmasıdır. Şeytan Âdem Aleyhisselâm’a secde etmekten kaçınıp secde etmediğinden dolayı Allahü Teâlâ Hazretlerinin onun, sıfatını, halini, suretini, şeklini ve nimetini değiştirdi. Böylece şeytan bütün çirkinlerden daha çirkin oldu. Allahü Teâlâ buyurdular:

Her halde Allah bir kavme verdiğini onlar nefislerindekini bozmadıkça- bozmaz.. Bazıları, şeytan secde etmemekle; şeytanın cesedi, domuzların şekline, yüzü de maymun yüzüne dönüştü. Şeytanın nesli ve zürriyeti vardır. Neshedilenin nesli olmuyorsa da lâkin istediğinde, bir bakışla bakar ve onun bakma­sıyla nesli olur.

Şeytanın en sevdiği şey, insanı Kur’ân-ı Kerim ve ilimden alıkoymaktır

Şeytanın en sevdiği şey, insanı Kur’ân-ı Kerim ve ilimden alıkoymaktır

İbnü Abbas (r.a.) Hazretlerinden rivayet olundu. Buyurdular ki: Her akşam şeytanın aveneleri (ona tâbi olanları) efendilerinin yanına dönerler. Her biri şeytanın önünde konuşup ona yaptıklarını rapor verip anlatırlar. Şöyle yaptım, böyle yaptım, Falanca zahidi aldattım, derler. Hatta en küçükleri,Ben falanca sabiyyi (çocuğu) Kur’ân-ı Kerimi okumaktan alıkoydum,der. Hemen şeytan yerinden kalkar. Onu alıp yanına oturtur ve onun yaptığıyla neşelenip sevinir.

EY OĞUL! ŞEYH EDEBALİ

İnsanlar vardır, şafak vaktinde doğar akşam ezanında ölürler.
Avun oğlum avun. Güçlüsün, kuvvetlisin, akıllısın, kelamlısın.
Ama; Bunları nerede, nasıl kullanacağını bilmezsen, sabah rüzgarlarında savrulur gidersin. Öfken ve nefsin bir olup aklını yener.
Daima sabırlı, sebatlı ve iradene sahip olasın. Dünya senin gözlerinin gördüğü gibi büyük değildir.
Bütün fethedilememiş gizemler, bilinmeyenler, görülmeyenler ancak senin fazilet ve erdemlerinle gün ışığına çıkacaktır.
Ananı, Atanı say, bereket büyüklerle beraberdir.
Bu dünyada inancını kaybedersen yeşilken çorak olur, çöllere dönersin.
Açık sözlü ol. Her sözü üstüne alma. Gördün söyleme, bildin bilme
Sevildiğin yere sık gidip gelme, itibarin kalkar değerin olmaz.
Üç kişiye acı:
Cahiller arasındaki alime,
Zenginken fakir düşene,
Hatırlı iken itibarını kaybedene,
Unutma ki! yüksekte yer tutanlar, Aşağıdakiler kadar emniyetli değildir.
Haklı olduğunda mücadeleden korkma. Bilesin ki ! atın iyisine doru, yiğidin iyisine deli derler…
Şeyh Edibali’nin Osman bey’e nasihatıdır