11 Mayıs 2011 Çarşamba

HAC REHBERİ

HACC  REHBERİ

İslâm’ın beş şartından biri olan hac, üç kısımdır. Fazilet sırasına göre şöyle:
1-Hacc-ı Kırân,
2-Hacc-ı Temettû,
3-Hacc-ı İfrad, 
Hacc-ı İfrad, ihrama girip -umre yapmaksızın- yalnız haccetmektir
Hacc-ı Kırân ve Hacc-ı Temettû, aynı hac mevsiminde hem umre yapmak,
hem de haccetmektir.
Hacc-ı Kırân’a niyet eden, umreden sonra ihramdan çıkmaz.
Hacc-ı Temettû yapan, umreden sonra ihramdan çıkar ve hac için tekrar ihrama
girer.
Hacc-ı ifrad yapan:
1-İhrama girer,
2-Kudûm tavafı yapar,
3-Sa’y yapar,
4-Zilhicce’nin 8.inci (Terviye) günü Minâ’ da öğle namazı kılar.
5-Arefe günü Arafat’ta vakfe yapar,
6-Akşam Müzdelife’ye gider,
7-Bayram günü Minâ’da şeytan taşlar ve,
8-İhramdan çıkar.
9-Mekke-i Mükerreme’ye varıp ziyâret tavafı yapar.
10-Minâ’ya döner. Orada üç gün kalır ve şeytan taşlar.
11-Mekke-i Mükerreme’ye varıp Vedâ Tavafı yapar.
İHRAMA GİRMEK
İhrama Hazırlık:
-Tırnaklarını keser.
-Koltuk temizliği gibi işleri yapar.
-Boy abdesti veya abdest alır.
-Güzel koku sürer.
İhrama girince:
-Mîkat mahallinde veya oraya varmadan önce niyet edip ihrama girer.
(İhramın üst parçasına “Ridâ”, alt parcasına “İzar” denir.)
(Mîkat: Mekke-i Mükerreme’ye girmeden, hacıların ihrama girmesi lâzım gelen yerlerdir. O mahallerin dışında, uçakta, hava meydanında hattâ kişi evinde ihrama girebilir.)
İki rekât namaz kılar, şöyle duâ ve niyet eder ve telbiye getirir:
اَللَّهُمَّ اِنّىِ اُرِيدُالْحَجَّ فَيَسِّرْهُ لِى وَتَقَبَّلْهُ مِنِّى نَوَيْتُ الْحَجَّ وّاَحْرَمْتُ بِهِ لِلَّهِ تَعاَلَى لَبَّيْكَ
اَللَّهُمَّ لَبَّيْكَ لَبَّيْكَ لاَشَريكَ لَكَ لَبَّيْكَ اِنَّ الْحَمْدَ وَالنِّعْمَةَ لَكَ وَالْمُلْكَ لاَشَرِيكَ لَكَ
ALLAHÜMME İNNÎ ÜRÎDÜ’L-HACCE FEYES-SİRHÜ LÎ VE TEKABBELHÜ MİNNÎ. NEVEYTÜ’L HACCE VE EHRAMTÜ BİHÎ LİLLÂHİ TEÂLÂ. LEBBEYK ALLAHÜMME LEBBEYK LEBBEYKE LÂ ŞERÎKE LEKE LEBBEYK. İNNEL HAMDE VENNİ’METE LEKE VEL MÜLKE LÂ ŞERİKE LEK.
Mânâsı: “Allahım rıza-i şerifin için haccetmek istiyorum. Bana bunu kolay kıl ve bu haccı benden kabul buyur. Hacca niyet ettim, Allah için hac niyetiyle ihram giydim; buyur Allah’ım, emir senindir. Senin şerîkin yoktur.
Emrine boyun eğdim. Muhakkak ki hamd sanadır, nimet senin, mülk de senindir. Senin şerîkin yoktur”.
İhramlıya Haram olanlar:
-Hanımıyla cem olmak, şehvet uyandıran nefsânî şeyler konuşmak,
-Kötü söz söylemek,
-Kötü hallerde bulunmak,
-Kavga etmek,
-Avlanmak, av hayvanına zarar vermek,
-Avcıya yardım etmek,
-Dikişli veya yapıştırılmış elbise giymek (Para çantası hâriç),
-Sarık sarmak,
-Başı ve yüzü örtmek (Kadınlar hâriç),
-Üstü veya topuğu kapalı ayakkabı veya mest giymek,
-Tıraş olmak, vücûdundan kıl koparmak veya kesmek,
-Tırnak kesmek,
-Koku sürünmek,

 
VEDÂ TAVAFI

VEDÂ TAVAFI 
Minâ’dan Mekke-i Mükerreme’ye giderken mümkün olursa “Tahsib” denilen
düzlükte dinlenir. Sonra; Mekke-i Mükerreme’ye varıp Vedâ Tavafı’nı yapar. İki rekât namaz kılar. Sonra Zemzem kuyusuna gidip, mümkünse suyu kendisi çeker, Beyt-i Şerif’e karşı, ayakta kana kana içer. Arasında nefes alır. Gözünü Beyt-i Şerif’ten ayırmaz. Bedenine, başına ve yüzüne Zemzem’i Şerif’den döker. Kıyâmet gününün susuzluğunu gidersin diye niyet eder ve:

اَللَّهُمَّ اِنِّى اَسْئَلُكَ عِلْماً نَافِعاً وَرِزْقاً واَسِعاً
وَشِفاَءً مِنْ كُلِّ داَءٍ وَسَقَمٍ 
ALLAHÜMME İNNÎ ES’ELÜKE RIZKAN VÂSİAN VE İLMEN NÂFİAN
VE ŞİFÂEN MİN KÜLLİ DÂİN VE SAKAMİN
Mânâsı:“Allah’ım! Senden faydalı ilim, geniş rızık, her türlü hastalık ve
dertten şifâ dilerim” diye duâ eder.
Beyt-i Şerif’in eşiğini öpmek müstehabdır. Mümkün olursa Kâbe’nin içine girer,
iki rekât namazdan sonra, yüzünü duvara koyup, Cenâb-ı Hakk’a hamd ve istiğfar eder. Sonra tam edeple Beyt-i Şerif’in köşelerinde hamd, tehlil, tesbih ve tekbir ederek Hak Teâlâ’dan dilediğini ister.
Sonra çıkıp Mültezem’e gelir, yüzünü, göğsünü koyar, Kâ’be örtüsüne yapışır.
Cenâb-ı Hakk’a hâcetlerini arz ederken şöyle yalvarır:

اَللَّهُمَّ هَذاَ بَيْتُكَ الَّذِى جَعَلْتَهُ مُباَرَكاً وَهُدًىلِلْعاَلَمِينَ فِيهِ اياَتٌ بَيِّناَتٌ مَقاَمُ اِبْراَهِيمَ وَمَنْ دَخَلَهُ كاَنَ اَمِناً الْحَمْدُ لِلّهِ الَّذِي هَدَانَا لِهَـذَا وَمَا كُنَّا لِنَهْتَدِىَ لَوْلا أَنْ هَدَانَا اللّه ُ اَللَّهُمَّ كَماَ هَدَيْتَناَ كَذاَلِكَ فَتَقَبَّلْهُ مِناَّ وَلاَ تَجْعَلْهُ آخِرَ الْعَهْدِ مِنْ بَيْتِكَ الْحَراَمِ وَارْزُقْنِىالْعَوْدَ اِلَيْهِ حَتَّى تَرْضَى عَنِّى بِرَحْمَتِكَ ياَ اَرْحَمَ الرَّحِمِينَ

ALLAHÜMME HÂZA BEYTÜKE’LLEZÎ CEALTEHÜ MÜBÂREKEN VE HÜDEN LİL’Â-LEMÎN FÎHÎ ÂYÂTÜN BEYYENÂTÜN MAKÂMÜ İBRÂHÎM. VEMEN DAHALEHÛ KÂNE ÂMİNÂ* ELHAMDÜ LİLLÂHİ’LLEZÎ HEDÂNÂ LİHÂZÂ VEMÂ KÜNNÂ LİNEHTEDİYE LEVLÂ EN HEDÂNA’LLAH. ALLAHÜMME KEMÂ HEDEY-TENÂ KEZÂLİKE FETEKABBELHÜ MİNNÂ VELÂ TEC’ALHÜ ÂHİRAL-AHDİ MİN BEYTİ-KE’LHARÂM VERZUKNİ’L-AVDE İLEYHİ HAT-TÂ TERZÂ ANNÎ BİRAHMETİKE YÂ ERHA-MERRÂHİMİN. 
Mânâsı: “Allah’ım, burası mübârek ve âlemlere rahmet kıldığın Beyt-i Şerif’indir.
Burada apaçık deliller vardır. Burası İbrahim A.S.’ın makâmıdır. Kim oraya girerse emniyettedir. O Allah’a hamd olsun ki bizi hidâyet etmemiş olsa, başka hidâyet edecek yoktur.
Allah’ım, bizi hidâyet buyurduğun gibi, bunu bizden kabul et ve bu ahdimizi Beyt’inde son ahdimiz yapmayıp, rahmetinle bizden râzı oluncaya kadar tekrar gelmek nasip eyle. Çünkü sen, merhametlilerin en merhametlisisin”.
Mekk-i Mükerreme’de kalmayacak olanlar, Vedâ Tavafı’nı ve namazını  müteakip bildirildiği gibi Zemzem v.s. işlerden sonra yüzünü Beyt-i Şeriften ayırmadan, hasretle ağlayarak geri geri Harem-i Şeriften çıkar
Kaynak : HACC REHBERİ  – 33 Risale Ankara Fazilet
.


HACC-I KIRÂN
HACC-I KIRÂN

HACC-I KIRÂN 
Hacc-ı Kırân’a niyet eden kimse bir ihramda umre ve hac yapar.
İhram giyip, iki rekât namaz kılar, sonra:

اَللَّهُمَّ اِنّىِ اُرِيدُالْعُمْرَةَوَالْحَجَّ فَيَسِّرْهمُاَ لِى وَتَقَبَّلْهُماَ مِنِّى
نَوَيْتُ الْعُمْرَةَ وَالْحَجَّ وَاَحْرَمْتُ بِهِماَ لِلَّهِ تَعاَلَى
لَبَّيْكَ بِعُمْرَةٍ وَ حَجٍّ

ALLÂHÜMME İNNÎ ÜRÎDÜ’L UMRETE VE’L HACCE FEYESSİR HÜMÂ LÎ VE TEKABBEL HÜMÂ MİNNÎ NEVEYTÜ’L-UMRETE VE’L-HACCE VE EHRAMTÜ BİHİMÂ LİLLÂHİ TEÂLÂ. LEBBEYKE BİUMRETİN VE HACCETİN. 
Manası:
Allahım! Senin rızan için umre ve haccetmek istiyorum. Bunları bana kolay kıl ve benden kabul buyur. Allah rızası için umreye ve hacca niyet ettim ve ikisi için ihram giydim. Allah’ım! Emrine boyun eğdim, umre ve hac dâvetine icâbet ettim” diye niyetlenir, duâ ve telbiye eyler.
Mekke-i Mükerreme’ye girince umre tavafından başlayıp, İzdibâ ve Remel eder.
Tavaf namazından sonra Safâ’ya çıkıp, Sa’y ve Hervele eyler; bununla umre tamam olur.
Bundan sonraki vazifeler tamamen Hacc-ı İfrad’ın aynıdır. Şu var ki Hacc-ı Kırân’a  niyet edenin kurban kesmesi vâciptir. Bu kurban, umre ve haccın edâsına nâil kıldığı için Cenâb-ı Hakk’a teşekküren kesilir. Bildiğimiz kurban değil, dem-i kırândır.
Koyun, Keçi gibi bir kurban keser veya deve ve sığıra yedide bir hissedâr olur.  (Deve ve sığır olması efdaldir)
Kurban bulamayan (üç günü bayramdan evvel, yedisi teşrik günlerinden sonra  olmak üzere (Mekke dışında olsa da.) on gün oruç tutar.
Eğer bayramdan evvel üç gün tutamazsa, kurban kesmek lâzımdır.
Artık oruç veya sadaka kâfi gelmez.
HACC-I TEMETTÛ
Hacc-ı Temettû’ya niyet eden kimse, hac ile umreyi iki ayrı ihramda edâ eder.
İhram giyince:

اَللَّهُمَّ اِنّىِ اُرِيدُالْعُمْرَةَ فَيَسِّرْهاَ لِى وَتَقَبَّلْهاَ مِنِّى
نَوَيْتُ الْعُمْرَةَ وَاَحْرَمْتُ بِهاَ لِلَّهِ تَعاَلَى
لَبَّيْكَ اَللَّهُمَّ لَبَّيْكَ لَبَّيْكَ لاَشَريكَ لَكَ لَبَّيْكَ اِنَّ الْحَمْدَ وَالنِّعْمَةَ لَكَ وَالْمُلْكَ لاَشَرِيكَ لَكَ

ALLAHÜMME İNNÎ ÜRÎDÜ’L-UMRETE FEYES-SİRHÂ LÎ VE
TEKABBELHÂ MİNNÎ, NEVEYTÜ’L UMRETE VE EHRAMTÜ BİHÂ LİLLÂHİ TEÂLÂ. LEBBEYK ALLAHÜMME LEBBEYK LÂ ŞERİKE LEKE LEBBEYK İNNELHAMDE VE’NNİ’METE LEKE VE’LMÜLK. LÂ ŞERİKE LEK.
Mânâsı:
Allahım! Ben umre yapmak istiyorum, onu bana kolay kıl ve benden kabul buyur.
Umreye niyet ettim. Bu niyetle Allah için ihram giydim. Allah’ım Emrine inkıyâd ettim; emir senindir, şerîkin yoktur. Emrine boyun eğdim. Buyur Allah’ım Hamd sanadır. Nimet ve mülk senindir, şerîkin yoktur”.
Mekke-i Mükerreme’ye girince yukarıda bildirildiği gibi umre için tavaf ve sa’y eder.
Tıraş veya taksir ile ihramdan çıkar. Mekk-i Mükerreme’de ihramsız, münâsip bir elbise ile dilediği kadar tavaflar eder. Hacc-ı Temettû’da Kudüm tavafı yoktur. Hanımıyla beraberlik dâhil hepsi helâl olur. 
Zilhicce’nin 8. (Terviye) günü, Minâ’ya çıkarken hacca niyetlenir yeniden ihrama girer ve Hacc-ı İfrrad’da bildirilen vazifeleri ifâ eder.
Hacc-ı Temettû yapanın kurban kesmesi vacibdir.
UMRE
Umre; İhram, Tavaf, Sa’y ile hasıl olur; Tıraş veya Taksir ile son bulur.
Umre, Hacc-ı Asgar’dır. (Küçük hac)
Hariçten gelen, umre için ihramı Mikât’ta giyer. Mekke-i Mükerreme’de bulunan  ihram için en yakın Mîkat olan Mescid-i Ten’im’e gider.
İhramlı tavafın 4 şavtı farz, 3’ü vâcibdir. İhramsız umre olmadığı gibi, rükün  (farz) terkedilirse, bedeli olmaz; vâcib terkedilirse ona kurban bedel olur.
Bildirilen bu dört kısımdan gayrisi sünnet ve âdâbdır.
Haccın sünnet ve edebleri umrenin de sünnet ve âdâbıdır. Onları terk eden,  günâh kazanır; başka şey lâzım gelmez.
Umre, müekked sünnet olup, senenin cümle vakitlerinde câizdir; Ramazan-ı  Şerif’de mendûb-dür.
Umre eden tavaf ve sa’y ederken, hacceden gibidir.
Arefe günü, kurban kesme günleri ve teşrik günleri (Cem’an beş gün) umre  yapmak mekruhtur.
Tavafın 4 şavtından önce hanımıyla cem olanın umresi fâsit olur
MEKKE-İ MÜKERREME’DEKİ YASAKLAR
Mekke civarının otları koparılmaz; hayvanları avlanmaz; haramdır. Bu yasak
daimîdir hacca veya umreye mahsus değildir…

HACCIN FAZİLETİ
HACCIN FAZİLETİ

HACCIN FAZİLETİ

Hadis-i Şerif Mealleri:
*Hac veya umre niyetiyle evinden çıkıp da yolda ölen kimsenin defterine kıyâmete
kadar her sene hac ve umre sevâbı yazılır.
*Mekke-i Mükerreme ve Medine-i Münevvere’de ölenler hesaba çekilmezler;
onlara, “Buyur Cennet’e!” denilir.
*Makbul hac, bütün varlığıyla dünyadan hayırlıdır. Makbul haccın mükâfâtı
ancak Cennet’tir.
*Hac ve umre edenler, Allahü Teâlâ’nın cemââtı ve ziyâretçileridir; Allahü Teâlâ,
onların istediklerini verir, istiğfar ederlerse affeder, dua ederlerse kabul eder. Şefâat ederlerse şefâatları makbul olur.
* Arafat vakfesinde bulunup da Allahü Teâlâ’nın kendisini mağfiret
etmediğini zannetmek, en büyük günâhıtır.
*Şu Beyt’e (Kâbe’ye) her gün 120 rahmet iner. 60’ı tavaf edenlere, 40’ı namaz
kılanlara, 20’si Beyt’e bakanlara verilir.
*Kâbe’yi çok tavaf edin! Zira bu (tavaf), kıyâmet günü amel sahifelerinin en kıymetlisi
ve en bereketlisidir.
*Bu Beyt’i yedi kere başı açık, yalın ayak tavaf eden, bir köle âzad etmiş gibidir.
Yağmur altında yedi kere tavaf etmek, geçmiş günâhların mağfiretine sebeptir.
*Allah’ım, hacıları ve hacıların affını dilediği kimseleri affeyle!
*Ali bin Muvaffak Hz. Rasûlüllah için haccetmişti. Sonra Fahr-i Âlem’i rüyâda
gördü; kendisine şefâatle kıyâmet günü cennete götüreceğini müjdeledi.
*Ramazanda yapılan bir umre, benimle beraber yapılan hac gibidir.
*Haşr günü kabirden ilk kalkan benim! Sonra Bakî Kabristanı’na giderim;
oradakiler benimle haşr olurlar. Sonra Mekke halkına giderim ve Mekke ile Medine arasında haşr olunurum.
*Bir kimse hac, umre, gazâ veya cihad niyetiyle yola çıksa, bu ibâdetleri edâ
edemeden vefat etse, Allahü Teâlâ ona hac ve umre sevabı verir. Mücahid için de gazâ sevabı ihsan olunur.
*Mekke yolunda giderken veya gelirken vefat eden kimsenin geçmiş günâhlarını
Allahü Teâlâ affeder. O kimsenin amel defteri açılmaz. Onun için mizân kurulmaz, hesab ve azab görmeden cennete girer. (Şir’a)
*Kim ki, sıcak yaz gününde Beyt’i Şerif’i yedi kere tavaf eder, Hacer-i Esved’i
istilâm eder ve dünya kelâmı ile değil de Allah’ı zikirle meşgul olursa, o kimsenin her adımı için yetmişbin günâhı affedilir. Mânevî mertebesi yetmişbin derece yükseltilir. (Muhtasar Hac Rehberi)
*İslâm olmak geçmişi af ve mağfirete sebep olduğu gibi, hicret ve hac da öyledir.
*Kadınlar için cihadın efdali, kabul olunmuş hacdır.
*Hacceden kişi cimâ ve büyük günah işlemedikçe, anadan doğmuş gibi günâhsız döner.
*Haccedin, muhtaç olmazsınız. Sefer edin sıhhat bulursunuz.
*Hac zenginlikle, zinâ da fakirlikle anlaştı. 
Büyüklerin Sözleri:
*Ramazan-ı Şerif’in, muharebenin ve haccın sonunda ölenler şehittir.
(Hasan-ı Basrî Hz.leri)
*Hacılar mağfiret edildiği gibi, Zilhicce, Muharrem, Safer ve Rabiülevvel’in
yirmisine kadar, kimler için mağfiret dileseler, onlar da affedilirler. (Hz. Ömer R.A.)
*Kâbe’de bir gün oruç, hariçte yüz bin gün oruca; orada bir dirhem
sadaka, hariçte yüz bin dirheme bedeldir. Her ibâdet ve iyilik de böyledir. (Hasan-ı Basrî Hz.)
Kaynak : HACC REHBERİ  – 33 Risale Ankara Fazilet
..



RAVZA-İ MUTAHHARA’DA DUÂ
RAVZA-İ MUTAHHARA’DA DUÂ

RAVZA-İ MUTAHHARA’DA DUÂ:




Rasûlülah’ın Ravza’sı başında duâ eden bir ârâbî:

Yâ Rabbî! Sen sevgililerinin kabri başında kölelerin âzâd edileceğini

ferman buyurdun. İşte ben Habîbi’nin kabri başındayım, beni âzâd et”! diye yalvardı. Bir nidâ geldi:

-Yalnız seni mi âzâd edeyim! Habibimin mânevî huzûrunda bütün mahlûkâtın

kurtulmasını dilesen kabul olunurdu… Ayrıl artık oradan! Seni Cehennem’den âzâd ettim.


HACCIN FARZ OLMASININ ŞARTLARI
HACCIN FARZ OLMASININ ŞARTLARI

HACCIN FARZ OLMASININ ŞARTLARI:

1- Müslüman,

2- Akıllı,

3- Hür,

4- Mükellef,

5- Mâlî durumu müsâit olmak,

6- Vakit… Kendisinde bu şartlar bulunan, hac farîzasını edâ edecek vakte erişmiş

olmak.


HACCIN FARZLARI
HACCIN FARZLARI

HACCIN FARZLARI:

1- Arafat’ta vakfe,

2- Ziyâret tavafı.

HACCIN EDÂSININ ŞARTLARI:

1- Sıhhat (Göz ve beden selâmeti),

2- Yol emniyeti,

3- Kadınlar, mahremiyle beraber olmak ve

4- İddetleri tamam olmak,

5- Hapis gibi mânîleri olmamak.



 
HACCIN VÂCİBLERİ

HACCIN VÂCİBLERİ:


1- İhrama Mîkat’ta girmek,

2- Arafat’ta güneş batasıya kadar kalmak,

3- Bayram günü imsak bitiminden gün doğumuna kadar Müzdelife’de vakfe etmek (durmak),

4- Şeytan taşlamak,

5- Hacc-ı Kırân ve Hacc-ı Temettû yapanlar, kurban kesmek,

6- Halk veya taksir (Tıraş veya kısaltma) yapmak,

7- Tıraşı Harem dahilinde ve Bayram günü olmak,

8- Şeytan taşlamayı tıraştan evvel yapmak,

9- Kurbanı şeytan taşlamayla tıraş arasında kesmek,

10- Ziyâret Tavafı’nı Bayram günleri (vakfeden sonra) yapmak,

11- Sâ’yi hac ayları olan Şevval ve Zi’lkâde ile Zi’lhicce’nin ilk on gününde yapmak,

12- Sa’yi mûteber bir tavaftan sonra yapmak, (Muteber tavaf, dörtten az olmayandır. Zira şavt’ın 4’ü farz, 3’ü vaciptir.)

13- Ziyâret tavafının son üç şavtını tamamlamak,

14- Özürsüzler, sa’yi yürüyerek yapmak,

15- Sa’ye Safâ’dan başlamak,

16- Âfâkî (Uzaktan gelen)ler Vedâ Tavafı etmek,

17- Tavafa Hacer-i Esved’den başlamak,

18- Kâbe’yi sola alarak tavaf etmek,

19- Özrü olmayanlar, tavafı yürüyerek yapmak,

20- Tavaf’ta abdestli olmak,

21- Tavaf’ta avret mahalli görünmemek,

22- Tavaf’ı Hatîm’in dışından yapmak,

23- Tavaf tamam olunca iki rekât namaz kılmak,

24- İhramlıya yasak olan şeyleri yapmamak,

Bunlardan birini terk edene -hemen kesmek üzere- cinâyet kurbanı lâzım gelir.


HACC’IN SÜNNETLERİ

HACC’IN SÜNNETLERİ
HACC’IN SÜNNETLERİ

HACC’IN SÜNNETLERİ:

1- İhram giyerken boy abdesti veya abdest almak,

2-  İki rekât namaz kılmak,

3-  Beyaz İzâr ile Ridâ tutunmak,

4-  Koku sürünmek,

5-  İhram giyince orta sesle çokça telbiye etmek,

6-  Telbiyeleri üçer defa yapmak,

7-  Salavât-ı şerife getirmek,

8-  Cenâb-ı Hakk’a dua ve niyazla yalvarmak,

9-  Mekke-i Mükerreme’ye girmek için boy abdesti almak,

10- Mekke-i Mükerreme’ye gündüz ve yüksek cihetten girmek,

11- Beyt’i Şerif’i görünce duâ etmek,

12- Beyt’i Şerif’in civârında tekbir ve tehlil etmek,

13- Âfâkî (Dışardan gelen)ler hac ayları olmasa da Kudûm Tavafı yapmak,

14- Tavaf’ta erkekler İzdibâ etmek (İhramda omuz açmak),

15- Tavafın ilk üç şavtında erkekler, Remel yapmak (Sür’atlenmek),

16- Sa’yde erkekler iki yeşil direk arasında Hervele etmek (Koşmak),

17- Sa’yin Hervele mahallinden başka yerde yavaş yürümek,

18- Çokça tavaf etmek,

19- Zilhicce’nin 7. günü öğle namazından sonra imam, Mekke-i Mükerreme’de hutbe okumak,

20- Zilhicce’nin 8. günü gün doğduktan sonra Mekke-i Mükerreme’de Minâ’ya çıkmak,

21- O gece Minâ’da kalmak,

22- Zilhicce’nin 9. günü gün doğunca Minâ’dan Arafat’a çıkmak,

23- Arefe günü Arafat’ta öğlenin ardından ikindinin farzını bir ezan iki kaametle kılıp, huşû ile ağlayarak kendisine, ana-babasına bütün din kardeşlerine, dünya ve âhiret işleri için duâ etmek,

24- Güneş batınca ağır ağır Arafat’tan Müzdelife’ye inmek,

25- Müzdelife’ye inince kimseye mânî olmamak ve ezâ vermemek için vâdînin yüksekçe bir yerine konmak,

26- Müzdelife’de akşam namazını, sonra da yatsıyı peş peşe bir ezan iki kaametle kılmak, huşû ile duâ etmek,

27- Bayram sabahı Müzdelife’de kalmak,

28- Bayram sabahı Minâ’ya inerek kurban günlerinde eşyâlarıyla beraber orada kalmak,

29- Cemre-i Akabe’de taş atarken binitli, Cemre-i Ûlâ ve Cemre-i Vusta’da yaya olmak,

30- Cemre-i Akabe’de taş atarken aşağı kısımda bulunup taşları aşağıdan yukarı atmak (Aksi mekruhtur.),

31- Şeytan taşlarken Minâ’yı sağa, Mekke-i Mükerreme’yi sola almak,

32- Şeytan taşlamayı, ilk gün, gün doğumu ile zeval arası, diğer günler zeval ile gün batımı arası yapmak,

33- Kurban kesimi gününde imam, hutbe okuyup, haccın kalan kısmını izah etmek,

34- Minâ’dan Mekke’ye gitmeye acele eden kimse, Zilhicce’nin 12. günü, yani Bayram’ın 3. günü güneş batmadan gitmek,

35- Minâ’dan Mekke’ye gelirken “Mahsab” denilen düzlükte bir müddet beklemek,

36- Mekke-i Mükerreme’ye gelip de tavafı ve tavaf namazını edâdan sonra çokça Zemzem içmek,

37- Zemzemi Beyt’i Şerif’e bakarak ayakta içmek,

38- Zemzemi hem içmek, hem başına ve bedenine dökmek,

39- Mültezem’e (Hacerü-l-Esved ile Kâbe kapısı arasına) göğsünü ve yüzünü sürmek,

40- Kâbe örtüsüne yapışıp dilediği duâyı okumak,

41- Beyt’i Şerif’in içine, kimseyi incitmeden girmek, mümkün olursa tâzimle girip iki rekât namaz kılmaktır.

Kaynak : Hac Rehberi
..
.

 
HACCIN EDEBLERİ

HACCIN EDEBLERİ:

1-  Hac edecek insan, borçlarını öder,

2-  Günâhlarına tevbe eder,

3-  Kusur ettiği ibâdetleri kazâ eder,

4-  Vasiyetnâmesini yazar,

5-  Helâl mal ile gider,

6-  Helâl maldan, (yol ihtiyacını ve fakirleri gözetlemek için) fazlaca alır,

7-  Yola çıkmadan önce, selâmete sebep olsun niyetiyle sadaka verir,

8-  İyi arkadaşlar bulur,

9-  Sevdiklerine vedâ eder, onlardan hayır duâ ister, “Emânetimi ve işlerin sonunu Allahü Teâlâ’ya ısmarlıyorum” der. Onlar: “Allah seni korusun, takvanı artırsın, korktuklarından emin etsin, haccını mübârek eylesin” derler,

10- Evden çıkarken iki rekât namaz kılar; 1.’de (Kâfirûn) 2.’de (İhlâs) sûrelerini okur. Duâda “Ya Rabbi, Sana tevekkül ettim. Beni ve ehl-i iyâlimi belâlardan himâye buyur. Beni hayırlı amellere muvaffak kıl.” der.

11- Kapıdan çıkarken “Bismillâhi tevekkültü alellâhi Lâ havle velâ kuvvete illâ billahi’l aliyyil’azîm.” der. Ayrıca “Yâ Rabbî yüzümü sana döndüm. Beni takvâ ile rızıklandır” niyâzında bulunur,

12- Yola Perşembe veya Pazartesi günü çıkar, (Hac için Perşembe efdal” denilmiştir.)

13- “Günâhımı affet” diye duâya devam eder,

14- Vasıtaya binince “Bismillâhi mecrâhâ ve mürsâhâ...” âyetini okur ve Hak Teâlâ’ya hamd eder.

15- Yolda zikir ve Kur’an okumakla meşgul olur, kimseyle nizâ etmez,

16- Yükseklerden geçerken hamd, tesbih, ve tehlîlde bulunur,

17- Korkulu hallerde Âyetü’l-Kürsî’yi, Âme-ne’rrasûlü’yü, Felâk ve Nâs sûrelerini okur.

İSM-İ AZAM DUASI

İsm-i Azam duası

İsm-i a’zam, Kur’an-ı kerimdedir. Hangi âyetler olduğu belli değildir. Hadis-i şerifte buyuruldu ki:
(İsm-i a’zam ile edilen dua kabul olur ve dileği yerine gelir.) [İ.Mace]
(Allahü teâlânın Esma-i hüsnası ile dua edilirse, kabul olur.) [Şir’a]
(İsm-i a’zam şu üç surededir: Bekara, Âl-i İmrân ve Tâhâ.) [İ.Mace]
Peygamber efendimiz ism-i a’zam hakkında bazı işaretler bildirmiştir:
(“Ya bedi’assemâvâti vel erdı, ya zel-celâli vel-ikram” diye dua edenin duası kabul olur.) [Tirmizi]
(Başına dert ve bela gelen, Yunus Peygamberin duasını [La ilahe illa ente sübhaneke inni küntü minezzâlimin] okusun! Allahü teâlâ, onu muhakkak kurtarır.) [Tirmizi](İsm-i azam, “Ve ilahüküm ilahün vahid, la ilahe illa hüverrahmanürrahim” âyeti ile “Allahü la ilahe illa hüvel hayyül kayyum” âyeti içindedir.) [Tirmizi] [Bekara 162. ve Al-i İmran 2. âyetleridir.](“Allahümme bismikel a’zam ve rıdvânikel ekber” duasına devam edin; çünkü bu, esma-i hüsnadandır.) [Taberani](Ya Rabbi, ya Rabbi diyene Allahü teâlâ, “İste kulum, istediğini vereyim” buyurur.) [Deylemi](Kabul olması için duayı ihlas ile yapmalı, yiyip içtiği ve giydiği helalden olmalı, odasında, haramdan bir iplik varsa, bu odada yaptığı dua kabul olmaz.) [Tergibüs-salât]Peygamber efendimiz dua ederken, “Ya hayyu ya kayyum” derdi. (Tirmizi)(Allahümme inni es’elüke bi-enne lekel-hamdü la ilahe illâ ente ya hannân ya mennân ya zel-celâli vel-ikrâm) diye dua eden zata da buyurdu ki: (Allah’ın ism-i a’zamı ile dua ettin. Böyle dua edilince, Allahü teâlâ o duayı kabul eder.) [Nesai]Hz. Âişe validemiz anlatır:
(Resulullah, duanın kabul olmasına sebep olan ism-i a’zamı biliyor musun?) buyurdu. Ben de bilmediğimi söyleyince, (Ya Âişe onu öğretmek ve onunla dünya için bir şey istemek uygun olmaz) buyurdu. Kalkıp abdest alıp iki rekat namaz kılarak, (Allahümme inni edukellah ve edukerrahman ve edukelberrerrahim ve eduke biesmaikelhusna külleha ma âlimetü minha ve ma lem âlem entağfireli ve terhameni) duasını okudum. Gülümseyerek (İsm-i azam, okuduğun duanın içindedir) buyurdu. (İbni Mace)
(Ya zelcelali vel-ikram) diyen birine, (Allah’tan ne istersen iste, kabul olur) buyurdu. (Tirmizi)(“La ilahe illallahü vallahü ekber, la ilahe illallahü vahdehü lâ şerike leh, lehül mülkü velehül hamdü ve hüve alâ külli şeyin kadir, la ilahe illallahü velâ havle velâ kuvvete illâ billah” diye dua eden, her dileğine kavuşur.) [Taberani](Allahümme inni es’elüke bi-enni eşhedü enneke entellahü lâilâhe illâ entel-ahadüs-samadül-lezi lem yelid ve lem yuled ve lem yeküllehü küfüven ehad) diye dua eden bir zata, Peygamber efendimiz buyurdu ki:
(Allah’ın ism-i a’zamı ile dua ettin. Böyle dua edilince, Allahü teâlâ kabul eder.) [Tirmizi]

YEMEK DUASI – SOFRA DUASI – TAAM DUASI

YEMEK DUASI – SOFRA DUASI – TAAM DUASI – ViDEO




YEMEK DUASI – SOFRA DUASI – TAAM DUASI - ( Turkce )



Elhamdü lillah ( 2 Kere)
Elhamdü lillahillezii et`amenaa vesegaanee vecealenee minel müslimiyn.
Elhamdü lillehi rabbil alemiyn vessaleeti vesseleemü alaa seyyidinaa Muhammedin ve alaa eelihii ve sahbihii ecmaıyn.
Vagfu anne vagfirlenaa verhamnaa ente mevlanaa fensurnaa alel gavmil kefiriyn. ( 3 Kere )
Allahümme salli alaa seyyidinaa Muhammedin biadedi envaaırrızgı velfütüühaat yaa baasıtullezii yebsüturrizga limen yesaau bi gayri hisaab. Übsut aleynaa rizgan veesian min külli cihetin min hazeeini gaybike bigayri minneti mahluug bi mahzi fazlı keramike bigayri hisaab.
Yaa ekramel ekramiyn veya erhamerrahimiyn,
iftahilbaabe yaa Allah ( 3 Kere ) Yaa Allahu yaa kafii yaa fettaah yaa müfettih fettih bil hayr.
Allahümmegfir sahibe hezettaami vel eekiliyn.
Allahümmec al devletehüm daaimen evleedehüm aalimen saaliha velaa tüsallit aleyhim zalimen.
Allahümme zid velaatengus nıgmeten kesiyraten bihurmetil FATIHA…



NOT : Duadaki bazi harfler ikiser yazilmistir, bu o harfleri biraz uzatarak okumak anlamina gelir.



MANASI :
Hamd Allaha mahsustur. ( 3 kere )
Hamd bizi doyuran, sulayan, ve bizi müslümanlardan eyleyen Allaha mahsustur.
Hamd alemlerin rabbi olan Allaha mahsustur. Salatu selam efendimiz Muhammed s.a.v. ile O´nun al ve ashabinin tamami üzerine olsun.
Bizi afv eyle , bizi magfiret eyle , bize rahmet eyle ( Allahim ). sen bizim mevlamizsin; kafir kavimler üzerine- galib gelmemiz icin – bize yardim eyle.( 3 kere )
Allahim rizkin ve fetihlerin her cesidinin adedi kadar, Efendimiz Muhammed Mustafa´ya s.a.v. rahmet eyle.
Ey istedigine rizki hesabsiz olarak yayan Rabbim! Mahlukata minnet ettirmeden, sadece kereminin fazliyla, kendi gayb hazinelerinden, her cihetten bizim üzerimize hesabsiz olarak rizk sac , ey ikram edicilerin en cömerdi ve ey merhamet edicilerin en merhametlisi.
Ya Allah ( hayra ait ) her kapiyi ac, ( 3 kere )

Ya Allah ya Kafi , ya Fettah , ya Müfettih ! Hayirli olarak ac ( hayirli fetihler nasib eyle )
Allahim bu yemegin sahibi ve yiyenleri magfiret buyur. Allahim onlarin devletlerini daim, evladlarini alim, salih eyle.
Onlar üzerine zalimleri musallat etme !
Allahim Fatiha suresinin sirri hürmetine, -bize- bir cok nimetler fazlalastir, noksanlastirma !
NOT: Yemeklerden sonra bu duá´ya devam edilen evde bereket kesilmez. Ve O ailenin cocuklari anne ve babasina asi olmazlar.



ARAPCA`SI




NOT: Üstteki arabca taam duasinda cok büyük kerametler vardir. Yemeklerden sonra bu duá´ya devam edilen evde bereket kesilmez. Ve O ailenin cocuklari anne ve babasina asi olmazlar.

KENZÜL ARŞ DUASI ve FAZİLETİ VE TÜRKÇE OKUNUŞU

 

1
1
KENZÜL ARŞ DUASI
KENZÜL ARŞ DUASI

KENZÜL ARŞ  DUASI OKUNUŞU video olarak bakmak isterseniz bu linke tiklayiniz  http://www.dailymotion.com/video/xdgrbt_kenzul-ary-duasi-okunuyu_tech
KENZÜL ARŞ DUASI ve FAZİLETİ VE TÜRKÇE OKUNUŞU


Peygamberimiz Hz. Muhammed(s.a.v)den rivayet edilmiştir.Şöyle buyuruyor……

-Cebrail bana dediki:“Ey Muhammed,kim ömründe bir kere bu duayı okursa,Allah´u Teala onu,kıyamet gününde yüzü ayın ondördü gibi parlak haşreder.

Hatta bütün insanlar onu,bir peygamber veya melek sanırlar.

Ben ve sen onun kabrinin üzerinde dururuz.

Ona hesapsız ve azapsız,üzerine binip Cennete girmesi için Cennetten bir Burak getirilir.

Sırat köprüsünden şimsek gibi geçer.

Onun günahı denizlerden suyundan,yağmurların damlasından,ağaçların yapraklarından,kumların adedinden,taşlardan daha fazla olsa bile,kendisine kabul olunmuş(nafile)hac ve bin umre sevabı yazar.

Korkan kimse olursa,Allah onu onu korktuğundan emin kılar.

Susayan kimse okursa,Allah onun susuzluğunu giderir.

Aç olan okursa,giyindirir,hasta okursa şifa verir,hastanın üzerine okunursa,hastalığından kurtulur,dünya ve yahut ahiret ihtiyaçlarından okursa Allah istediğini verir.

Bir düşmandan veya sultandan korktuğu için okursa,Allah onların şerrinden korur ve Allah´ın mahlukatından gelecek olan tüm zarar ve eziyetleri kendisine ulaşmaktan meneder.

Borçlu olan okursa,Allah onu,borcunu ödemeye muvaffak kılar,hiçbir kimseye muhtaç olmaz.

Eğer onu hasta olan yazan üzerinde taşırsa iyileşir.

Kadın taşırsa kocası ona ikram eder.

Cinden,insden ve şeytandan,sancı ve hastalıklardan emin olur.

Kayıp ise ailesine sağ,salim kavuşur: Bu duayı okuyan için cin, melek istiğfar ederler.

Ömrü bereketli olur.

Kim beş defa bu duayı okursa Peygamber Aleyhisselamı rüyasında görür

Kim ki Fatiha’yı,İhlas Suresi’ni,Kafirun ve Felak ve Nas Suresi’ni üç kere okuyup sonra da bu duayı okursa Allah onu karşılaştığı bütün varlıkların şerrinden korur ve her türlü hastalıktan,her zalimin şerrinden onu emin kılar ve bütün isteklerini verir.Kim ki okuduğu gibi onu yazıp üzerinde taşırsa ve kim ki başının altına koyup uyursa Allahü Teala o kimsenin malından çalınanı ve evinden kaçanı geri iade eder.Akan suya okursa su durur yahut yanan ateşe okursa ateş söner.Dağ üzerine okursa dağ paramparça olur.Kim ki iki rekat namaz kılıp her rekatında Fatiha ve bir de İhlas okuyup selam verdikten sonra bu duayı okursa dünya ve ahirete ait ne isterse tüm istediklerine nail olur.Bu duanın fazileti sayılamayacak kadar çoktur.(Nevadir-i Kaylubi’den alındı.)

VE ŞÖYLE OKUNUR

Bismillahirrahmanirrahim

La ilahe illellahül melikül hakkul mübin.

La ilahe illellahül hakemül adlül metin.

Rabbüna ve rabbü abainel evvelin.

La ilahe illa ente sübhaneke inni küntü minez zalimin.

La ilahe illellahü vehdehu la serike leh,lehül mülkü ve lehül hamdü yuhyi ve yümitü ve hüve hayyül la yemutü ebeden biyedihil hayru veileyhil masiru ve hüve ala küllü sey´in kadir.

La ilahe illellahü sükran li ni´metih.

La ilahe illellahü ikaran bi rububiyyetih.

Ve sübhanellahi tenzihen li azametih..

Es´elükellahümme bi hakkismikel mektubi ala cenahi cibrile aleyke ya rab.

Ve bihakkismikel mektubi ala cenatubi ala cenahi cibrile aleyke ya rab.

Ve bihakkismikel mektubi ala cenahi mikaile aleyke ya rab.

Ve bihakkismikel mektubi ala cebheti israfile aleyke ya rab:

Ve bihakkismikel mektubi ala keffi azraile aleyke ya rab.

Ve bi hakkismikellezi semmeyte bihi münkeran ve nekiran aleyke ya rab.

Ve bihakkismike ve esrari ibadike aleyke ya rab.

Ve bihakkismikellezi temme bihil islamü aleyke ya rab.

Ve bihakkismikellezi telekkahü ademü lemma hebeta minel cenneti fe nadake fe lebbeyte düaehü aleyke ya rab.

Ve bihakkismikellezi nadake bihi sitü aleyke ya rab.

Ve bihakkismikellezi kavveyte bihi hameletel arsi aleyke ya rab.

Ve bihakkismikelmektubi fittevrati vel incili vezzeburi vel fürkani aleyke ya rab.

Ve bihakkismikeila münteha rahmetike ala ibadike aleyke ya rab.

Ve bihakki temami kelamike aleyke ya rab.

Ve bihakkismikellezi nadake bihi ibrahimü fecealtennara aleyhi berden ve selamen aleyke ya rab.

Ve bihakkismikellezi nadake bihi ismailü fe necceytehü minezzebhi aleyke ya rab.

Ve bihakkismikllezi nadake bihi hudü aleyke ya rab.

Ve bihakkismikellezi deake bihi ya´kubü fe ra.dedte aleyhi basarahu yusufe aleyke ya rab.

Ve bihakkismikellezi nadake bihi davüdü fe cealtehü halifeten fil ardi ve elente lehül hadide fi yedihi aleyke ya rab.

Ve bihakkismikellezi deake bihi süleymanü fe a´taytehül mülke fil ardi aleyke ya rab.

Ve bihakkismikellezi nadake bihi eyyubü fe necceytehu minel gammillezi kane fihi aleyke ya rab.

Ve bihakkismikellezi nadake bihi isebnü meryeme fe ahyeyte lehül mevta aleyke ya rab.

Ve bihakkismikellezi nadake bihi musa lemma hatabeke aletturi aleyke ya rab.

Ve bihakkismikellezi nadetke bihi asiyetümraetü fir´avne fe razaktehel cennete aleyke ya rab.

Ve bihakkismikellezi nadake bihi benu israfile lemma cavezulbahra aleyke ya rab.

Ve bihakkismikellezi nadake bihil hidiru lemma mesa alel mai aleyke ya rab.

Ve Bihakkismikellezi nadake bihi muhammedün sallallahü aleyhi ve selleme yevmel gari fe necceytehu aleyke ya rab.

Inneke entel kerimül kebiru.

Hasbünellahü ve ni´mel vekil.

Ve la havle ve la kuvvete illa billahil aliyyil azim.

Ve sallallahü ala seyyidina muhammedin ve ala alihi ve sahbihi vesellem

Kenzül Arş duası ANLAMI…

Tercümesi:

Melik (kral), Hakk, Mübin Allah’tan başka ilah yoktur. Hakem, Adl ve Metin Allah’tan başka ilah yoktur. Bizim ve eski atalarımızın Rabbidir. Senden başka İlah yoktur. Sen arınıksındır. Ben zalimlerden oldum. Allah’tan başka ilah yoktur. Onun ortağı yoktur. Yönetim onundur. Övgüler onun içindir. Diriltir ve öldürür. O diridir ve ebediyen ölmez. Hayır onun kontrolündedir, dönüş onadır. Ve O her şeye gücü yetendir. Ve onunla yardım isteriz. İyilik yapmaya, kötülükten kaçmaya güç kuvvet sadece yüce ve her şeyi bilen Allah’tandır.

Nimetlere şükür olarak, ondan başka ilah yoktur. Rabblığının ikrarı olarak, ondan başka ilah yoktur. Yüceliğini arındırmak için, Allah noksanlıklardan arınıktır.

Ey Allahım! Ya Rabbi! “Cebrail’in kanadında yazılı ismin hürmetine, Mikail’in kanadı üzerinde yazılı ismin hürmetine, İsrafil’in alnında yazılı ismin hürmetine, Azrail’in avucunda yazılı ismin hürmetine, ve senin verdiğin Münker ve Nekir ismi hürmetine, ve kullarının sendeki sırları hürmetine, İslam’ı kendisiyle tamamladığın ismin hürmetine, ve Adem’in senden öğrenip cennetten indirildiği zaman kendisiyle sana seslendiği ve senin de kabul ettiğin ismin hürmetine, Şit’in sana seslendiği ismin hürmetine, arşı taşıyan melekleri kendisyle güçlendirdiğin ismin hürmetine, Tevrat’ta, İncil’de, Zebur!da ve Furkan’da yazılı ismin hürmetine, kullarına rahmetini sonsuza kadar ulaştırdığın ismin hürmetine, sözlerin tamamı hürmetine, İbrahim ateşe atıldığında hangi isminle sana seslendi de ateş soğuk ve selamet olduysa işte o ismin hürmetine, İsmail kesilirken hangi isminle seslendi de onu kesilmekten kurtardıysan işte o ismin hürmetine, İshak hangi isminle sana yalvardı da sen onun ihtiyaçlarını karşıladıysan işte o ismin hürmetine, Hud hangi isminle sana seslendiyse işte o ismin hürmetine, Yakup sana hangi isminle dua etti de sen onun gözlerini ve çocuklarını ona geri verdiysen işte o ismin hürmetine, Davut hangi isminle sana seslendi de sen onu yeryüzüne halife yaptıysan ve demiri onun elinde yumuşattıysan işte o ismin hürmetine, Süleyman hangi isminle sana dua etti de sen onu yeryüzüne kral yaptıysan işte o ismin hürmetine, Eyyüb hangi isminle sana seslendi de sen onu içinde bulunduğu sıkıntılardan kurtardıysan işte o ismin hürmetine, Meryem oğlu İsa hangi isminle sana seslenip de onunla ölüyü dirilttiysen işte o ismin hürmetine, Musa hangi isminle sana seslendi de sen ona Tur’da hitap ettiysen işte o ismin hürmetine Firavunun karısı Asiye sana hangi isminle seslendi de sen onu cennette rızıklandırdıysan işte o ismin hürmetine, israiloğulları sana hangi isminle seslendiler de denizi geçirdiysen işte o ismin hürmetine, Hızır hangi isminle seslendi de onu suda yürüttüysen işte o ismin hürmetine, Muhammed SAV sana mağarada hangi isminle seslendi de sen onu kurtardıysan işte o ismin hürmetine” senden istiyorum. Hiç şüphesiz sen cömertsin, büyüksün. Bize Allah yeter. O ne güzel vekildir. İyilik yapmaya da kötülükten kaçmaya da güç kuvvet sadece yüce ve büyük Allah’tandır. Allah efendimiz Muhammed’e, ailesine ve arkadaşlarına destek versin, güvenliklerini sağlasın!

Gusül Abdesti

Gusül Abdesti Sual:
Guslün, yani boy abdestinin farzı kaçtır?
CEVAP
Hanefi mezhebinde guslün farzı üçtür:
1- Ağzın hepsini iyice yıkamak.2- Burnu yıkamak.3- Bedenin her yerini yıkamaktır.
Göbek içini, bıyık, kaş ve sakalı ve altlarındaki derileri ve baştaki saçları yıkamak farzdır. Gözleri ve kapalı küpe deliğini yıkamak gerekmez.
Kadın, gusülde, saçların dibine, yani başındaki deriye su ulaşabiliyorsa, saçındaki örgüyü çözmez. Yani, örülü saçın dibi ıslanınca, çözmeden örgünün üstünü ıslatmak yeterlidir. Saç dibi ıslanmazsa, örgüyü açmak gerekir. Örülmemiş saçların her tarafını da yıkamak farzdır.
Sünnet üzere gusletmek
Sual: Sünnet üzere nasıl gusledilir?
CEVAP
Gusletmek çok kolaydır. Ağzını ve burnunu su ile yıkayıp, denize veya göle girip çıkan yahut duş altında bütün vücudunu ıslatan gusletmiş olur. Önce abdest alıp, sonra bütün vücut yıkanırsa sünnete uygun olur. Gusletmek için niyet, Hanefi�de sünnet, diğer mezheplerde farzdır. Guslederken niyeti unutanın da guslü geçerli olur.

Sünnet üzere gusül abdesti almak için, önce, temiz olsa bile, iki eli ve avret yerini yıkamalıdır. Sonra bedeninde necaset varsa yıkamalı, sonra, gusle niyet ederek tam bir abdest almalı. Sonra bütün bedene üç defa su dökmelidir. Önce üç defa başa, sonra üç defa sağ omuza, sonra üç defa sol omuza dökmeli, her döküşte, o taraf tamam ıslanmalı. Birinci dökmede ovmalıdır. Gusülde, bir organa dökülen suyu, başka organlara akıtmak caiz olup, orası da temizlenir. Çünkü, gusülde bütün beden, bir organ sayılır. Abdest alırken bir organa dökülen su ile, başka organ ıslanırsa, yıkanmış sayılmaz. Gusül tamam olunca, tekrar abdest almak mekruhtur. Gusül ederken abdesti bozulursa, gusle zararı olmaz, fakat namaz kılmak için bir daha almak lazım olur.
Sual: Abdestte ve gusülde, gereğinden fazla su kullanmak israf mıdır?CEVAP
Evet. Yalnız, gusletmeden önce veya sonra, kirlerden temizlenmek için yıkanmanın mahzuru yoktur.


Guslü geciktirmek
Sual: Yatsıyı kıldıktan sonra cünüp olan, ne vakte kadar cünüp dursa günah olmaz?
CEVAP
Yatsı namazını kıldıktan sonra cünüp olanın sabah namazına kadar guslünü tehir etmesi caiz ise de hemen yıkanması elbette çok iyi olur. İmam-ı Gazali hazretleri, (Cünüp olup gusletmeden bir namaz vaktini geçirene, ateşten gömlek giydirilecektir) buyuruyor. Namaz kılan ve kılmayan herkes, bir namaz vaktini cünüp geçirirse, çok azap görür. Mesela, öğle ezanından sonra cünüp olanın öğle namazını kılmamış ise, ikindi vaktine öğleyi kılacak kadar zaman kalınca gusletmesi farz olur. Farzı yapmak çok sevap, yapmamak büyük bir günahtır. Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:
(Cünüp olunca, çabuk gusletmeli! Çünkü kiramen katibin melekleri, cünüp gezenden incinir.) [Ey Oğul İlmihali]
(Canlı resmi, köpek ve cünüp bulunan odaya rahmet melekleri girmez.) [Nesai]

(Cünübe, sarhoşa rahmet meleği yaklaşmaz.) [Bezzar]

(Gusletmek için kalkana, üzerindeki kıl sayısınca sevap verilir, o kadar günahı affolur, Cennetteki derecesi yükselir. Guslü için ona verilecek sevap, dünyada bulunan her şeyden daha hayırlı olur. Allahü teâlâ meleklerine, “Bakın bu kulum, gece üşenmeden kalkıp emrime uymak için guslediyor. Şahit olun ki, bunun günahlarını af ve mağfiret eyledim” buyurur.) [Gunye]


Guslü terk eden
Sual: Guslü terk eden dinden çıkar mı?
CEVAP
Guslü terk eden dinden çıkmaz ise de büyük günah işlemiş olur. Gusülsüz gezen, namaz kılamaz. Namaz kılmamak insanı küfre sürükleyen büyük günahlardandır. Böyle bir kimsenin de imanını kaybetmesi çok kolay olur. Onun için guslü geciktirmemelidir! Hadis-i şerifte buyuruldu ki:
(Allahü teâlâ buyuruyor ki:
Şu üç şeye devam eden, gerçek dostumdur. Bunları terk eden de, gerçek düşmanımdır. Bu üç şey, namaz, oruç ve cünüplükten gusüldür.) [Beyheki]

Allahü teâlânın düşmanım dediği ve rahmet meleklerinin uzak durduğu bir kimsenin evinde huzur, bereket diye bir şey kalır mı?
Cünüp neler yapamaz
Sual: Cünüp kimse neler yapamaz?
CEVAP
Cünüp kimse, Besmele çeker, dua okur, la ilahe illallah diyerek zikir çeker, salevat okur. Hatta Fatiha, Rabbena âtina gibi âyetleri dua niyetiyle okuyabilir. Sadece Mushafı tutamaz ve Kur�an okuyamaz. Camiye giremez. Kasıkları tıraş etmesi, saç, tırnak kesmesi, mekruh olur. Hayzlı iken mekruh değildir.

Sual: Cünübün bir şey yiyip içmesi sokağa çıkması, cünüp kadının çocuğunu emzirmesi uygun mudur?
CEVAP
Ağzını yıkadıktan sonra yiyip içmesi caizdir. Sokağa çıkmak da caizdir. Kadın göğsünü yıkadıktan sonra çocuğunu emzirebilir. Namaz vakti çıkmadan önce yıkanmalıdır. Daha fazla cünüp durmak haramdır. Namaz kılan ve kılmayan herkes, bir namaz vaktini cünüp geçirirse, çok azap görür.

Meni, vedi, mezi nedir?
Sual: Meni, vedi, mezi, prostat salgısı nedir? Guslü gerektirir mi?
CEVAP
Meni, cinsel ilişki veya mastürbasyon sonunda haz ve heyecanla gelen yapışkan sıvıdır. Erkek menisine sperm denir. Kadından gelen meni sarımtıraktır.

Vedi, idrardan sonra çıkan beyaz, bulanık, koyu, yapışkan bir sıvıdır.

Mezi, zevk zamanında çıkar. Şehvetlenince, açık resimlere bakınca veya şehvetle öpüşünce ve
sürtününce veya böyle şeyler düşününce gelen birkaç damla renksiz yapışkan sıvıdır.
Prostat salgısı, genelde idrardan sonra gelen, koyu, yapışkan bir sıvıdır.

Şehvetle gelen meni hariç, hiçbirisi guslü gerektirmez.
Hastanın guslü
Sual: Trafik kazası geçirmiş, bacakları kırık ve kalkamayan biri nasıl gusleder?
CEVAP
Abdest uzuvlarından [organlarından] hepsinin yarıdan çoğu veya dört abdest uzvundan ikisi sağlam ise, abdest alıp, yaralı yerleri mesh eder. Mesh zarar verirse, sargı üzerine mesh eder.

Abdest uzuvlarının yarıdan çoğu yaralı ise teyemmüm eder. Teyemmüm edenin, bazı yerleri yıkaması caiz değildir.

Namaz abdesti ile gusül abdesti için teyemmüm aynıdır.
Teyemmümü kendi yapamazsa başkasına da yaptırabilir.
Sual: Kolu alçıda olan nasıl abdest alır, nasıl gusleder?CEVAP
Alçılı koluna su geçmesi gerekmez. Alçının üzeri veya sargının üzeri mesh edilir.

Sual: Ellerimde siğil var. Bunun için ilaç kullanıyorum. Fakat ilaç tıpkı yapıştırıcı 404 gibi. Altına su da geçirmiyor. Gusül ve namaz abdesti için bir mahzuru var mı?
CEVAP
İlaç temizlenince çıkmıyorsa, 404 gibi ise, yani çıkmasına imkan yoksa, zararı olmaz, mahzuru yoktur. Özürlü olmadan abdest alıp namaz kılarsınız.

Sual: Prostat ameliyatı oldum. Sperm torbacıklarımı aldıkları için testislerde sperm birikemiyor. Eşimle beraber olduğum zaman sperm gelmiyor. Rüyada ihtilam oluyorum, ama dışarı bir akıntı çıkmıyor. Bazen herhangi bir sebep olmadan idrarda koyu bir akıntı görüyorum, acaba sperm mi diye merak ediyorum. Cünüp oluyor muyum, gusletmem gerekiyor mu?
CEVAP
Eş ile beraber olunca sperm gelmese de, yine gusül gerekir. Rüyada ihtilam olunca dışarı bir akıntı çıkmamışsa, gusül gerekmez. Gusül için meninin şehvetle dışarı çıkması gerekir. Meni herhangi bir sebeple şehvetsiz çıksa Hanefi�de gusül gerekmez. İdrarda görülen prostat sıvısı olabilir. Tahlil ettirmek iyi olur. Meni bile olsa, şehvetsiz gelince guslü gerektirmez. Eğer şehvetle yerinden kopup, daha sonra şehvetsiz olarak çıksa, gusül gerekir.

Sual: Ameliyatla meni kanalı idrar torbasına bağlandı. İhtilamda meni idrar torbasına akarmış. İdrarda meni göremiyorum. Gusül lazım mı?
CEVAP
Meni görülmezse gusül gerekmez.

Sual: Nezle iken burun delikleri kapalı oluyor. Gusle mani olur mu?
CEVAP
Meşakkat olmayan miktarı temizlemek kâfidir.

Sual: Salih bir tabibin yıkanmasını yasakladığı hasta, gusül için teyemmüm eder mi?
CEVAP
Evet.

Sual: Japon yapıştırıcı, oje, dişlerdeki tartar, sedef hastalığının kabuğu ve çapak abdeste ve gusle mani olur mu?
CEVAP
Bunlardan oje mani olur, çıkarıp altını yıkamak gerekir. Dişlerdeki tartar, kendiliğinden hasıl olup, kolayca çıkarabilecek bir ilaç da olmadığı için, abdeste ve gusle mani olmaz.

Sedef hastalığının kabuğu ve çapak da, kendiliğinden hasıl olmakta ise de, tahriş etmeden, bunlar çıkarılabildiği kadar çıkarılır. Kalan kısımları abdeste ve gusle mani olmaz. Japon yapıştırıcı ve yağlı boya gibi maddeler ise, kolayca çıkarılamaz. Çıkarmak için deriyi kazımak da gerekmez. Deriyi tahriş etmeden, çıkarılabildiği kadar çıkarılır, kalan kısmı, abdeste ve gusle mani olmaz.
Sual: Kadın, kadın hastalıklarından dolayı, erkek doktora, rahminden muayene olsa, gusletmesi gerekir mi? Ültrasonla muayene olunca gusül gerekir mi? Kadın ön veya arkasına parmak sokunca gusletmesi gerekir diyenler var, gerekmez diyenler var. Hangisi doğrudur?
CEVAP
İkisi de doğru sayılmaz, açıklamaya ihtiyaç vardır. İçeri parmak girince, lezzet duymazsa gusül gerekmez. Lezzet duyarsa gusül gerekir. Lezzet almak, şehvet duymak demektir.
Seadet-i Ebediyye�de Redd-ül muhtar�dan alarak diyor ki:
Çocuk zekeri, hayvan zekeri, ölü zekeri, zeker gibi her şey veya parmak kullanınca içeri girdiği zaman, lezzet duyarsa, gusletmesi lazım olur. Lezzet duymazsa, gusletmesi iyi olur.


Cünübün âdet görmesi
Sual: Cünüp kadın, hayz olursa yıkanması gerekir mi?
CEVAP
Yıkanması şart değildir. Cünüp iken tırnak ve saç kesmesi mekruh, hayzlı iken mekruh değildir. Bunun için yıkanması iyidir.

Cünübün teri ve meni
Sual: İhtilam olunca veya eşiyle beraber olduktan sonra, üstündeki bütün elbiseleri çıkarıp yıkamak gerekir mi? Cünüp iken ter bulaşan elbiselerle namaz kılınır mı?
CEVAP
Cünübün teri necis değildir. O elbiselerle namaz kılınır.
Meni, Hanefi�de necis, diğer üç mezhepte temizdir. Maliki�de, bir kavle göre meni necistir.
İhtilam olan kimse, elbiselerin tamamını çıkarması gerekmez, sadece meni bulaşan yeri yıkaması kâfi gelir. Meni kurumuş ise, ufalanırsa temizlenmiş olur. O elbise ile namaz kılınabilir.


Gusletmeden önce
Sual: Cünüplükten gusleden kimseden meni gelirse, tekrar gusletmesi gerekir mi?


CEVAP
Dört mezhebe göre de bildirelim:

Hanefi�de ve Hanbeli�de; şehvetle yerinden ayrılan meni, herhangi bir sebeple şehvetsiz de çıksa, yine gusletmek gerekir. Bunun için gusletmeden önce bir miktar uyumak veya bevlederek idrar yolunda kalan meniyi çıkarmak gerekir.
Şehvetle yerinden ayrılan ve şehvetle dışarıya atılan bir meniden dolayı gusletmek gerekir. Şehvetle yerinden ayrılıp, şehvet kesildikten sonra dışarıya atılan meniden dolayı da, imam-ı a�zam ile imam-ı Muhammed’e göre, gusletmek gerekir. Fakat imam-ı Ebu Yusuf’a göre gusül gerekmez.
Rüyada şehvetle ayrılan bir meninin, şehvet kesildikten sonra dışarıya akıtılmasını sağlamak için tenasül organını tutmak ve sonra dışarıya akıtmakta, misafir ve soğukta bulunanlar için, imam-ı Ebu Yusuf kavlini seçmekte kolaylık vardır. Bu yönden, bu kavlin tercih edilmesini uygun gören âlimler vardır.
Şafii�de; bevletmiş yani idrar çıkarmış olsa bile, meni gelince tekrar gusletmesi gerekir. Çünkü Şafii�de, ayrılan meni, şehvetsiz de çıksa yine gusül lazım olur.
Maliki�de ise; bevletmemiş olsa bile, gusülden sonra meni gelirse, tekrar gusletmek gerekmez. Çünkü meni şehvetsiz çıkınca, Maliki�de gusül gerekmez.
Fakat Maliki�yi taklit eden Hanefi cünüp olunca, kendi mezhebinden çıkmamış olduğu için, gusletmeden önce, bevlederek idrar yolundaki meniyi çıkarması gerekir.

Vesvese
Sual: Vesveseli biriyim. Dikkat etmeme rağmen, abdestte gusülde kuru yerim kalmışsa, yahut secdei sehv yapılacakken unutmuşsam, buna benzer başka şeyleri unutmuşsam, oruçlu iken unutup yiyip içmişsem, unutarak namaz vaktini çıkarmışsam, sonra da hatırlamadığım için kaza etmemişsem, ahirette benim halim nice olur?
CEVAP
Dinimizde unutmak özürdür. Unutarak yiyip içmek orucu bozmaz, kaza da gerekmez. Unutarak namazın kazaya kalması da günah olmaz.

Abdestte, gusülde kuru yer kalmışsa, bilmediğiniz için hiç mahzuru olmaz. Acaba kuru yer kaldı mı diye defalarca yıkamak gerekmez. Bunlar vesvesedir, vesvese ise günahtır.
Sual: Cünüp olunca, bir şeye dokununca onun pis olacağını zannediyor, bu yüzden sıkıntı çekiyorum. Bu vesvese mi?CEVAP
Evet vesvesedir. Cünüp kimse nereye dokunursa dokunsun pis olmaz.

Cuma günü gusletmek
Sual: Cuma günü gusletmek vacip diyorlar. Bu konuda hadis de varmış. Doğru mu? Bir de Cuma gecesi cünüplükten gusleden de Cuma guslü sevabı alır mı?

CEVAP
Hadis-i şerifleri, müctehid âlimlerin açıklaması olmadan okumak yanlışlıklara sebep olur. Cuma günü gusletmek müekked sünnettir. O hadis-i şerifin meali şöyledir:
(Cuma günü gusletmek vaciptir [yani lüzumludur].) [Buhari, Müslim, Ebu Davud, İ.Ahmed, İ. Mâlik, Taberani, Deylemi, İ. Hibban, Ebu Nuaym]
Başka bir hadis-i şerifin meali de şöyledir:(Cuma günü gusletmek bana farz, size nafiledir [sünnettir].) [Deylemi]
Bu hadis-i şerif, önceki hadis-i şerifi açıklamaktadır. Peygamber efendimizin farzdan başka yaptığı amellerin hepsine nafile denir. O işlediği için bize sünnet oluyor. Beş vakit namazın sünnetleri ve diğer bütün sünnetler nafiledir.
Cuma günü gusletmek çok önemlidir. Resulullah efendimizin bu konuda bir çok hadis-i şerifleri vardır. Birkaçının meali şöyledir:(Cumaya gelen gusletsin!) [Buhari, Müslim, Ebu Davud, Tirmizi, Nesai]
(Cuma günü gusletmek, bir haftalık günahlara kefarettir. Üç gün fazlası ile.) [Taberani]

(Bir Cuma diğerine kadar, beş vakit namaz da, diğer namaza kadar işlenen günahlara kefarettir. Cuma guslü de öyledir. Cumaya gitmek için atılan her adım, yirmi yıllık amele bedeldir. Cumadan çıkınca da, 200 yıllık amel mükafatı verilir.) [Beyheki]

(Cuma günü gusledenin günahları affolur.) [Taberani]
(Cuma günü gusledenin günahları temizlenir, ona �Ameline yeniden başla� denir.) [Deylemi]
(Cuma günü ehline yakın olana iki sevap vardır. Biri kendi, diğeri de eşinin guslünün sevabı.) [Beyheki]
(Kim Cuma günü gusledip, mescide erken gider, hutbeyi dinler ve sükut ederse, onun attığı her adım için kendisine bir yıllık [nafile] oruç ve bir yıllık [nafile] namaz sevabı yazılır.) [Taberani]
(Cuma günü gusledip ilk saatlerde giden, bir deve kurban edip sadaka olarak dağıtmış gibi sevaba kavuşur. Daha sonra gelene bir inek; ondan sonra gelene bir koç, bundan da sonra gelene bir tavuk kesip sadaka olarak dağıtmış kadar sevap verilir. En son gelene de yumurta sadaka sevabı yazılır. İmam hutbeye çıkınca, melekler de, sevap yazmayı bırakıp hutbeyi dinler.) [Buhari, Müslim, Ebu Davud, Tirmizi, Nesai]

Cuma gecesi cünüplükten gusleden, Cuma guslü sevabına kavuşur.
Gusülden önce abdest almak
Sual: Guslederken önce abdest almanın mantığını anlayamadım. Bir arkadaşımız da cünüp kimsenin abdest alması gereksiz dedi. Cünüp iken, gusletmeden önce abdest almak lüzumsuz değil mi?
CEVAP
Nakle itibar etmeden sırf akıl ile din olmaz. Gusletmeden önce abdest alın diyenler akılsız mı oluyor? Nasıl gusletmek gerektiğini Peygamber efendimiz bildiriyor ve
(Önce namaz abdesti alın, sonra, vücudun her tarafına su dökmek gerekir)
Hatta hemen gusletmeyen, namaz abdesti alıp öyle durması daha uygun olur. Abdest de alamayanın, gusledene kadar, elini ağzını burnunu yıkaması iyidir.
Âişe validemize, şöyle bir sual soruluyor:
(Resulullah efendimiz, cünüp iken, uyumak istediği zaman gusledip de mi uyurdu, yoksa gusletmeden mi yatardı?)

Hazret-i Âişe validemiz cevaben buyuruyor ki:
(Çoğu zaman gusledip yatardı. Bazen de yalnız abdest alıp yatardı.)
Soruyu soran kişi,
buyuruyor. Akıl ile bunun hikmetini anlayamasak da, mantığımıza uygun gelmese de, bildirilen emri aynen uygulamamız gerekir. (Bu hususta bizi sıkıştırmayan Allahü teâlâya hamdü senalar olsun) dedi. (Müslim, Tirmizi, Nesai, Ebu Davud)
Yine buyurdu ki:(Resulullah cünüp iken, yemek yiyeceği veya yatacağı zaman abdest alırdı.) [Buhari, Müslim, Tirmizi, Nesai]
Bir hadis-i şerif meali de şöyledir:(Üç kişiye rahmet melekleri yaklaşmaz: Kâfire, kadınlara mahsus bir kokuyu sürünen erkeğe ve yemek veya uyumak istediğinde abdest almayan cünübe.) [Taberani]
Demek ki cünüp kimseye rahmet melekleri yaklaşmıyor. Abdest alana yaklaşıyor. Üstelik sünnete uymuş oluyoruz. Cünüpken ağzımızı yıkamadan su içersek müstamel suyu içmiş oluyoruz, mekruh oluyor. Ama ağzımızı yıkarsak mekruh olmuyor.
Kaplıca suyu ve gusül
Sual: Denize veya göle girip, her tarafı ıslanan, gusletmiş olur diyorlar. İhlas Kuzuluk Kaplıca Evlerinde, küvetteki suya girip çıkmakla da gusletmiş oluyor muyum?
CEVAP
Önce genel bir bilgi verelim. Yüzeyi 23 metrekareden küçük olan havuza küçük havuz denir. Küvetler böyledir. 23 metrekareden büyük olanlarına büyük havuz denir. Göl ve deniz 23 metrekareden büyük olduğu için büyük havuz hükmündedir.

Necaset, büyük havuza düşerse, pisliğin üç eserinden biri, yani rengi, kokusu veya tadı belli olmayan her tarafından abdest ve gusül caiz olur. Mesela göle idrar yapılmışsa, aşağı tarafında bir eseri görülmezse caiz olur.
Haliç gibi necis olan deniz hariç, denizin her tarafından abdest alınır. Temiz olan denize veya göle girip çıkan, ağzına ve burnuna su verince, gusletmiş olur.
Yağmurdan ıslanan da, ağzına ve burnuna su verince, gusletmiş olur.
Abdestte ve gusülde kullanılan suya müstamel su denir. Müstamel su, imam-ı a�zama göre kaba necasettir. İmam-ı Ebu Yusuf�a göre de hafif necasettir. İmam-ı Muhammed�e göre de temizdir; fakat hadesi temizleyici değil, yani bu su ile tekrar abdest alınmaz, gusledilmez ve içilmez.
Müstamel suyu temiz kabul eden âlimlere göre, küçük havuza, mesela küvete karışan müstamel su miktarı, sudan çok veya eşit ise, abdest ve gusül caiz olmaz. İçine su akmayan küçük havuzdan abdest alanın, derisine değen su miktarı, yarısı olduğu ve havuza, az da olsa, necaset düştüğü bilinmedikçe, buradan abdest almak caiz olur.
Her gün suyu değiştirilen küçük havuzda birçok kimse abdest alsa ve müstamel sular havuza tekrar düşse, abdest sahih olur. Fakat, bu havuza, pek az da necaset düşse, abdest almak caiz olmaz.
Bazı âlimlere göre, küçük havuza, bir uzuv sokulup yıkanınca, bütün havuz, müstamel su olur. Bunun için, su bol olan yerlerde, uzuvları havuzda yıkamamalı, havuzdan avuçla su alıp, dışarıda yıkamalıdır! Suyu olmayan yerlerde caiz diyen âlimlere göre, havuzda abdest ve gusül alınabilir.
Bütün âlimlere göre guslün sahih olması için, küvetteki suya girip yıkanmamalı, girilmişse, o suyu boşaltmalıdır! Tas ile dökünerek veya duşla yıkanmalıdır! Müstamel sular akıp gitmeli, bedene dökülmemeli. Dökülen yer olursa, orayı temiz su ile yıkamalıdır!
Sual: Guslederken, guslettiğim suya bazen üstümden damla düşebiliyor. Bu su necis oluyor mu? Aldığım gusül sahih midir? Cünüp iken elimiz bu temiz suya girse, o su ile gusül caiz olur mu?CEVAP
Abdest veya gusülde kullanılan suya müstamel su denir. Temiz suya karışan müstamel su miktarı temiz sudan az ise, bu su ile abdest ve gusül caiz olur. Mesela 5 litre suya 2 litre müstamel su karışsa bununla abdest veya gusül sahih olur.

Müstamel suyun küçük havuza akması ve abdestsizin elini sokması da aynıdır. Cünüp olan kimse veya kâfir, necaset bulaşmamış olan avucunu bir yere sokup su alsa veya kolunu sokup, içindeki tası alsa, o yerdeki su dört mezhepte de pis olmaz. Necaset üzerinden akan suyun yarıdan fazlası necasete temas ederse, bu su pis olur. Azı değerse ve necasetin üç sıfatı suda bulunmazsa, pis olmaz. Müstamel su, Maliki�de hem temizdir, hem de temizleyicidir. Yani müstamel su ile abdest alınır ve gusledilir. (Menahic-ülibad)

Gençler ve gusül
Sual: Sabah ihtilam olarak kalktığımda gusül almam gerekiyor. Fakat okula geç kalmamak için guslü namaz vakitleri geçse dahi okuldan geldikten sonra almam mümkün mü?
CEVAP
İki dakikada gusletmek mümkündür. Namaz vakitlerini cünüp geçirmek haramdır. Namaz kılmamak da ayrıca haramdır. Çifte haram işlemek daha büyük günahtır.

Sual: Yurtta belli saatlerde sıcak su veriliyor. Sıcak su verilmediği zaman soğuk suyla da gusletme imkanı yok, çünkü banyoları kilitliyorlar. Gusletmek için başka imkan da olmadığına göre teyemmümle namaz kılabilir miyiz?
CEVAP
Şehirde su bulamamak özür olmaz. Memba suyu alıp yine tuvalette falan yıkanılır. Teyemmüm için özür olmaz. Hiç su bulunmazsa o zaman teyemmüm caiz olur.

Sual: Annemle babam, benim sık sık banyo etmeme mani oluyorlar. Cünüp geziyorum. Cünüp ölen, kâfir olarak mı ölür?
CEVAP
Cünüp gezmek büyük günah ise de, cünüp gezerek günah işleyene kâfir denmez. Namaz kılmamak çok büyük günahtır. Cünüp gezen namaz da kılamaz. Uygun bir şekilde yıkanmanızın gerektiğini bildirmeniz gerekir.

Gusülle ilgili çeşitli bilgiler
1 – Ağır bir şey kaldırmak veya bir yerden düşmek gibi bir sebeple meni çıkınca, Şafii�de gusül lazım olur, diğer üç mezhepte lazım olmaz.
Gusülde ağız ve burnu yıkamak Hanefi ve Hanbeli�de farz, Maliki ve Şafii�de sünnettir.
Hanefi , Şafii ve Maliki�de vedi ve mezi guslü gerektirmez, Hanbeli�de bir kavle göre, guslü gerektirir.
Hanefi�de ve Hanbeli�de gusülden önce, idrar çıkararak, idrar yolunda kalmış olan meni parçasını çıkarmak, sonra gusletmek gerekir. Şafii�de, idrar etmiş ise de, meni çıkarsa, tekrar gusletmek gerekir. Maliki�de, idrar etmemiş olsa da, tekrar gusletmek gerekmez.
2 – Cünüp olmak guslü gerektirir. Üç şekilde cünüp olunur:a- Zekerin [penisin] ucu, sünnet derisi altındaki yuvarlak kısım, ferce [hazneye] girince erkek de, kadın da cünüp olur.
b- Erkekte koyu beyaz ve kadında akıcı sarı meni, ilişki, mastürbasyon gibi her ne suretle olursa olsun yerinden şehvetle kopup çıkarsa cünüp olunur.

c- İhtilam ile, yani rüyada şehvetlenip uyandığı zaman, meni akmış olduğunu gören erkek ve kadın cünüp olur. Rüyada ilişkide bulunduğunu görür, fakat uyanınca meni akmamışsa, meni yoksa gusletmek gerekmez. Bazı âlimler kadının menisi içeri akar, ihtiyaten yıkanması iyi olur demişlerdir.

3 – Burundaki kuru kir altına ve dişlerin arasında ve diş çukurunda bulunan yemek artıklarının altına su geçmezse, altı yıkanmazsa gusül caiz olmaz.
4 – Deriye yapışmış, hamur, mum, sakız, katı yağ, balık pulu, çiğnenmiş ekmek oje gibi su geçirmeyen şeylerin altını yıkamak farzdır.
5 – Uyanıp, çamaşırında meni gören, ihtilam olduğunu hatırlamasa da gusül gerekir.
6 – Guslederken sabunlanmak, keselenmek uygun olmaz. Kirden yıkanma işini ya gusülden sonra yapmalı veya önce yapmak gerekir. İkisinin aynı anda yapılması uygun olmaz. Gusülde fazla su harcanmış olur, mekruh olur. Maliki�de ise muvalata yani aralıksız yıkamaya mani olursa gusül geçerli olmaz.
Banyoya girince önce gusledilir. Sonra kir için yıkanılır. Kir için yıkanırken ihtiyaç kadar fazla su sarf etmenin mahzuru olmaz.
7 – Guslettikten sonra, bir yerinde zamk gibi su geçirmeyen bir madde gören, kaldırıp altını yıkasa yeterlidir. Yeniden gusletmeye gerek yoktur, Maliki�de de böyledir.
8 – Gusülde, ağzını veya başka yerini yıkamayı unutup, namaz kılsa, sonra yıkamadığını kesin olarak hatırlasa, sadece orasını yıkayıp, farzı tekrar kılar. Yıkadım mı, yıkamadım mı diye şüphe etse, vesvese olur, yıkaması gerekmez.
9 – Banyoda çıplak yıkanmak hususunda âlimlerin bildirdiği üç hüküm vardır:a- Çıplak yıkanmak mekruhtur.b- Ancak küçük yerde caiz olur.c- Mekruh olmaz, caiz olur.
Erkek olsun, kadın olsun, mümkünse, göbek ile diz arasını peştamal gibi bir şey ile kapatıp yıkanmalıdır. Peştamal falan bulunmazsa veya başka sebepler varsa, üçüncü hükme göre hareket etmek de caiz olur.
10 – Gusül abdestine niyet ederken Allah rızası için demek uygundur. Her ibadeti yaparken Allah rızası için demek iyi olur. Zaten her ibadet Allah rızası için yapılır. Allah rızası için demek şart değildir.
11 – Guslederken besmele okunur. Hatta kelime-i şehadet de getirmek iyi olur.

12 – Bir erkek, bir kadını yahut bir erkeği çıplak görse, gusül gerekmez.

13 – Bir kadın, kendi kocasını veya bir kadını çıplak görse gusül gerekmez.
14 – Karı-koca oynaşırken, açık resme bakarken veya düşünürken mezi gelse, gusül gerekmez.
15 – İdrar yaptıktan sonra gelen yapışkan prostat sıvısı ve vedi guslü gerektirmez.
16 – İhtilam olduğunu hatırlayanın, uyanınca çamaşırında meni görmezse gusletmesi gerekmez.
17 – Kadınların taktıkları spiral gusle mani değildir.
18 – Kadın veya erkek, etek tıraşı olsa gusül gerekmez.
19 – Kadınların süründüğü kokuyu erkekler koklarsa, koku sürünene de, koklayana da gusül gerekmez. Abdesti bile bozmaz. Ancak bayanların kocalarından başka kimseler için koku sürünmesi doğru değildir.
20 – Başa saç ektirmek gusle mani değildir. Altındaki deriyi yıkamak yeterlidir.
21 – Lens abdeste ve gusle mani değildir. Gözün içini yıkamak gerekmez.
22 – Dövme yaptırmak günahtır. Ancak gusle abdeste mani değildir. Çünkü dövme deri altından yapılmaktadır. Deri üstünden yapılsa ve çıkmayan bir boya olsa, altına su geçmezse, zamanla vücut onu atar. Onun için zamanla atan boya sürülmez. Peki çıkmayan yağlı boya yapılsa ne olur? Çıkmadığı için zaruret olur ve yine gusle mani olmaz. Yani dövme kesinlikle gusle mani değildir.
23 – Çingene ile evlenince, tuğla eriyinceye kadar yıkanılsa cünüplük çıkmaz sözünün aslı yoktur. Cahillerin uydurduğu çirkin bir iftiradır. Bir kimse nasıl cünüp olursa olsun, gusledince, yıkanınca temiz olur.
24 – Guslettikten sonra kadından kocasının menisi çıksa tekrar gusletmesi gerekmez.
25 – Gusül abdesti alırken namaz abdesti bozacak haller olursa (mesela kan çıksa, yellenilse, idrar çıksa vs) gusle kalınan yerden devam edilir, abdesti bozan şey guslü bozmaz. Sadece bu abdestle namaz kılınmaz, sonra namaz abdesti almak lazım.
26 – Küpe deliğinde, küpe yoksa ve delik açıksa kulağı ıslatırken, azcık ovunca delik ıslanırsa, yetişir, iplik takmak gerekmez. Küpe deliği kapanmışsa, kapandığı için mahzuru olmaz, deliği açmak gerekmez.
27 – Kına, mürekkep gibi boyalar gusle ve abdeste mani olmaz. Çünkü altına su geçirir. Fakat yağlı boya, oje, zamk gibi şeyler altına su geçirmediği için gusle ve abdeste manidir.

28 – Saç boyaları kına gibidir, altına su geçirir ve gusle mani olmaz.
29 – Sıvı yağların altına su geçer. Yağın rengi kalsa da mahzuru yoktur. Gusle abdeste mani değildir. Ancak katı yağların altına su geçmez.
30 – Cünüp iken hanımla beraber olmak günah değildir, caizdir. Abdestli olmak iyi olur.
31 – Tuvalette gusletmekte mahzur yoktur. Banyoya sağ ayak ile girilir.
32 – Şafii�de, abdest alırken tertip farzdır. Cünüp bir Şafii, gusle niyet ederek denize girip çıksa, bu haliyle namaz kılabilir. Çünkü gusülde vücut tek organ sayılır.
33 – Kadın, kocasını düşünürken, şehvetle titremeden sonra sarımtırak bir akıntı gelirse, gusül gerekir.
34 – Gusülde, avret yerleri kapalı iken, kıbleye dönmek mekruh değildir.
35 – Gusletmeden, namaz vaktini geçirmemek şartı ile uyunabilir.
36 – İnsan bir gecede iki kere ihtilam olsa, hatta on kere de cünüp olsa hepsi için bir kere gusül yeterlidir.
37 – Gece cünüp olan uyanınca, sabah namazının vaktinin çıkmasına çok az bir vakit olduğunu görse, günaha girmemek için hemen gusletmeye çalışır, isterse vakit çıksın yetiştiremesin. Nasıl olsa yetiştiremem diye güneşin doğmasını beklemek uygun olmaz.
38 – Kadınlar guslederken, ön ve arkaya parmak sokarak temizlemeleri gerekmez. Böyle uydurma şeylerin aslı yoktur. Vücudun içi zaten pisliktir. Sadece görünen kısımlar yıkanır. Görünmeyen yerler değil.
39 – Tüp bebek suretiyle çocuk sahibi olmak isteyince, şırınga ile döllenmiş yumurta rahme konunca kadın gebe kalırsa gusletmesi gerekir. Fercden başka yerine sürtmekle çıkan erkek menisi, rahme girse, kadın gusletmez. Bu suretle hamile kalsa, gusleder ve o günden beri kıldığı namazları kaza eder.

Çeşitli soru cevaplar

Sual: Erkek veya bayan kadın doktoru veya ebe, Ramazanda, abdestli iken bir kadına doğum yaptırsa, orucu, guslü veya abdesti bozulur mu?CEVAP
Hanefi mezhebindeki kadın doktorunun veya ebenin, Ramazan-ı şerifte doğum yaptırmakla orucu, abdesti ve guslü bozulmuş olmaz. Zaruretsiz erkek doktora doğum yaptırmak caiz olmaz.

Sual: Âdetli iken diş dolgusu yaptırılır mı? İlla abdestli olmak mı gerekir?CEVAP
Âdetli veya abdestli olunsa da fark etmez. Gusülde, abdestte ve namazda Maliki veya Şafii mezhebi taklit edilirse, mesele kalmaz.

Sual: Hanefi mezhebindeyim. Senelerdir namaz kılıyorum. Ancak şimdi iş yerinde bir arkadaş, ağzında dolgu kaplama olanların Maliki mezhebini taklit etmeleri gerektiğini anlattı. Ben de kabul ettim. İşten ayrılamıyorum, burada da gusül imkanı yok. Eve gidene kadar öğle ve ikindi namazlarımı nasıl kılacağım?
CEVAP
İlk fırsatta Maliki’ye göre gusletmeniz gerekir. İnsan tuvalette bile gusleder. Gerekirse öğle ile ikindi takdim ve tehir edilerek kılınır. Mukimken iki namazı cem edebilmek için Hanbeli’ye göre kılmak gerekir. İzin alma ve tuvalette bile gusletme imkanı yoksa, zaruret olduğu için, mevcut guslümü
Maliki’ye göre aldım denir. Namaz da Maliki�ye göre kılınır. Gusül imkanı bulur bulmaz da Maliki’ye göre gusledilir.
Sual: Dişlerdeki tartar denilen diş taşından dolayı mezhep taklidi yapılır mı?
CEVAP
Tartardan dolayı mezhep taklidi yapılmaz. Tartar gusle mani değildir.

Sual: Şimdi hazır dişler, damağa vidalanmaktadır. Bunlar da diş dolgusu hükmüne mi girer?
CEVAP
Çıkarıp altını yıkamak imkanı olmadığı için diş dolgusu hükmüne girer.

Sual: Hanefi mezhebinde olan bir kişi dolgu yaptırmasının hemen ardından (Maliki mezhebini taklit ederek) gusül abdesti almasına gerek var mıdır?CEVAP
Cünüp olana kadar lüzum yoktur. Ancak hemen taklit etmesinde de mahzur olmaz.

Sual: Diş dolgusu olan yaşlı dul kadın ve hadım olan kimselerin mezhep taklidi gerekir mi?CEVAP
Cünüp olmadıkları için taklide ihtiyaç yoktur.

Sual: Dolgu yaptıran, ilk gusülde mi mezhep taklidine başlar?
CEVAP
Evet.

Sual: Dolgu sebebiyle Şafii�yi taklit ederken, daha kolay diye, Şafii�yi bırakıp, Maliki�yi taklit uygun mu?CEVAP
Evet uygundur.

Sual: Dolgu dişini söktüren, taklide devam etmesi gerekir mi?
CEVAP
Tekrar gusledinceye kadar taklide devam etmelidir.

Sual: Diş dolgusu olan Maliki mezhebini nasıl taklit eder?CEVAP
Maliki�nin bu husustaki farzlarına uyar, müfsitlerinden yani o ibadeti bozan durumlardan kaçar. Sadece gusülde değil, gusül ile yaptığı işlerde de bu şartlara uyması lazımdır. Yani hem namazda, hem de abdeste Maliki�nin şartlarına uyup müfsitlerinden kaçması gerekir. Aksi takdirde telfîk yani mezheplerin kolaylıklarını almış olur ki, telfîk haramdır.

Sual: Sigaranın dişlerde bıraktığı katran gusle mâni midir?CEVAP
Sigaranın diş diplerinde meydana getirdiği katran, sıvı yağlara dahildir. Gusle mâni değildir. Yıkanınca boyası kalırsa, kına gibidir, yine gusle mâni değildir.

Sual: Elime zamk bulaşmıştı. Unutup guslettim. Daha sonra, elimdeki zamkı gördüm. Sadece zamkı kazıyıp altını yıkadım. Yeniden gusle gerek var mıdır?CEVAP
Sadece zamkı kazıyıp altını yıkamak kâfidir. Gusle gerek yoktur.

Sual: Guslederken konuşmakta mahzur var mıdır?
CEVAP
Guslederken konuşmamak sünnettir. İhtiyaç yokken konuşmamalıdır.

Sual: Sünnet olmamış kimsenin, gusülde sünnet derisinin altını, yıkaması farz mıdır?CEVAP
Gusülde, sünnet derisinin altını yıkamak farz değil, müstehabdır.
(S. Ebediyye)
Sual: Hayzım bittiği halde, gusletmeden beyimle beraber olduk. Bir müddet sonra yattım. Rüyada ihtilam olmuşum. Yani yıkanmadan önce, iki kere daha cünüp oldum. Şimdi, kaç kere cünüp olduysam, o kadar mı gusletmem gerekir?CEVAP
Hayır, kaç kere cünüp olunursa olsun, bir kere gusletmek yeterli olur. Namaz vakti çıkmadan hemen gusledilmesi gerekir. Namaz kılmadan vakit çıkarsa, namazını kazaya bıraktığı için de, ayrıca büyük günah olur.

Sual: Livata yapınca veya çingene ile zina edince, tuğla eriyinceye kadar yıkanmak mı gerekir?CEVAP
Hayır, öyle bir şey yok, hurafedir. Livata ve zina büyük günah ise de, bir kere gusleden temiz olur. [Livata, erkeğin erkekle ilişkiye girmesi, zina ise, erkekle kadının nikâhsız olarak cinsel ilişkide bulunması demektir.]

gusül

Fıkıh kitapları ve Sual



Fıkıh kitapları ve gusül Sual:
Diş dolgusu gusle mani midir değil midir? Delilli olarak bildirebilir misiniz?CEVAP
Fıkıh kitaplarındaki ifadeler şöyledir:

Dişler arasında yemek artığı kalıp, altı yıkanamazsa, gusül caiz olur. Çünkü, su akıcı olup, bu artıkların altına sızar. Fakat bu artıklar, katılaşmış ise, gusül caiz olmaz. Çünkü su, bunun altına sızmaz. Bunda zaruret ve güçlük de yoktur. (Halebi-yi kebir)
Dişlerin arasında, diş kovuğunda katılaşmış yemek artığı bulunursa, gusül sahih olmaz. (Kadıhan)
Diş arasındaki yemek kırıntısı katılaşır da, suyu geçirmezse, gusle mani olur. (Mec. Zühdiyye)
Dürr-ül-muhtar�ın, (Diş çukurundaki şey, gusle zarar vermez diyen olmuş ise de, bu şey, katı olup, altına su geçmez ise, guslü caiz olmaz) ifadesini İbni Abidin hazretleri şöyle açıklıyor:
Zarar vermez denilmesi; su, dişteki şeyin altına sızıp, ıslatacağı içindir
. Hulasat-ül-fetava�da da, böyle yazmaktadır. Bu fetvadan da anlaşılıyor ki, altına su geçmezse, gusül caiz olmaz. Hilye�de ve Münyet-ül-musalli şerhinde de böyle yazılıdır. (Redd-ül Muhtar)
Merakıl-felah�ı açıklayan
Tahtavi, (Diş çukurundaki yemek artıklarının altına su geçerse, gusül caiz olur. Bunlar, sert olup altına su geçmez ise, gusül caiz olmaz. Feth-ul-kadir�de de böyle yazılıdır) diyor.
Yine Tahtavi, (Dürr-ül-muhtar) haşiyesinde buyuruyor ki:
Diş çukuruna giren yemek parçası altına su sızacağı için gusle mani olmaz. Suyun sızdığında şüphe varsa, bunları çıkarıp orayı yıkamalı.

Mecmua-i
Cedide�nin hicri 1329 tarihli ilaveli baskısındaki diş dolgusunun gusle mani olmadığı yazılı ise de, bahsedilen ifade, bu kitabın hicri 1299 tarihli ilk baskısında yoktur. O baskıya, ittihatçıların şeyh-ül-islamı mason Musa Kazım tarafından sokulmuştur. İttihatçıların adamlarına itibar edilmez.
(Altın, gümüş veya plastik diş yaptırmak caiz ise, gusül de caiz olur) demek yanlıştır. İmam-ı Rabbani hazretleri, (Hanefi mezhebinin usul-i fıkhında, şartsız bildirilen bir haber, şartlı olarak anlaşılır) buyuruyor. Fıkıh kitaplarında, (Geyik eti yemek caizdir) buyuruluyor. Hüküm şartsız olarak bildirilmiştir. Geyik eti caiz diye; canlı bir geyiği tutup, bir ayağını kesip yemek caiz olmaz. Ehl-i kitap dışındaki gayrı müslim keserse veya kendiliğinden ölürse, leş olacağı için yine yenmez. Besmelesiz kesilirse yine yenmez. Görüldüğü gibi geyik etinin yenmesi için bir çok şart vardır.

(Harbde ölen şehit olur) hadis-i şerifi şartsız bildirildiğine göre, bazı şartları var demektir. Mesela mümin olmayan, harbde de ölse şehit olmaz.
(Gümüş yüzük erkeklere de caizdir) hükmü de şartsız olarak bildirilmiştir. Yüzüğün ağırlığı 4,8 gramdan fazla olmamalıdır. Eğer yüzük çok sıkı olursa, altına su geçirmediği için alınan abdest veya gusül sahih olmaz. Böyle dar olan yüzüğü oynatarak veya çıkartarak altına su geçirmek şarttır. (Gümüş yüzük caizdir) diye altını yıkamaya lüzum yoktur şeklinde anlamak yanlış olur. Bunun gibi, (Sallanan dişi, altın tel ile bağlamak caiz)
denince, bunun da bazı şartlarının olduğu anlaşılır. Altına su geçip geçmediğine bakılır. Yüzüğün altına su geçmeyince; abdest ve gusül sahih olmadığı gibi, ağzın içinde kuru yer kalınca gusül sahih olmaz. Bunun için diş dolgusu olanın, (ağzın içini yıkamak gusülde farz değil) diyen bir mezhebi, mesela Maliki�yi taklit etmesi gerekir.

İhtiyaç ve zaruret nedir?


Sual: Zaruretler, haramları mubah kılmaz mı? Diş dolgusu zaruret değil mi?CEVAP
Diş dolgusu ihtiyaçtır, zaruret değildir.
Mecelle�de diyor ki:
Zaruretler, memnu olanı mubah kılar. Yani yasak olan şeylerin, zaruret devam ettiği müddetçe yasaklığı kalkar. Ancak her ihtiyaç zaruret değildir.

Zaruret; aç, susuz, çıplak veya sokakta kalarak hasta olmak demektir.
(Eşbah)Zaruret; zor ile, başka şey yapmaya imkan olmadığı hallerde olur. (Kamus tercümesi)
Demek ki, insanı bir şey yapmaya zorlayan, elinde olmayan semavi sebebe zaruret denir. Kısacası, dinimizin emrettiği veya yasakladığı bir işte, başka bir şey yapamama mecburiyeti zarurettir.
Zarureti birkaç misal ile açıklayalım:
Bir günlük yiyeceği olanın dilenmesi haramdır. Çalışmaktan aciz olup açlıktan ölecek kimse, ödünç arar. Ödünç veren olmazsa dilenir. Dilendiği halde, kimse bir şey vermezse, leş yiyebilir. 24 saat yemek yemeyen açtır. Bu açlığı ihtiyaçtır. Çünkü ölecek bir durum yoktur. Böyle birinin leş yemesi haram olur. Burada görüldüğü gibi, zaruret, bütün kapıların kapanması halinde yapılacak son çaredir.

Kullanılmadığı zaman helake sebep olan yasak şeyi kullanmak zaruret olur. Kullanılmaması sıkıntıya, meşakkate sebep olursa, ihtiyaç denir. Mesela günlerce aç kalıp yiyecek bir şey bulamayanın, ölmeyecek kadar leş yemesi zarurettir. (Uyun-ül-Besair)
İmam-ı Rabbani hazretleri buyuruyor ki:
(İhtiyaç başka, zaruret başkadır. Zaruret halinde caiz olan şey, ihtiyaç olunca caiz olmaz. (İhtiyacı olana faiz haram olmaz) demek, Kur’an-ı kerimin emrini değiştirmek olur.
Maide suresinin (Ölüme sebep olan sıkışık hâle düşen) mealindeki 3. âyet-i kerimesi; zaruret halinde, haramdan affolunacak özrü beyan buyurmaktadır. Faiz ile ödünç almak için her ihtiyaç özür olsaydı, faizin haram edilmesinin sebebi kalmazdı. Çünkü faiz ödemeyi ancak ihtiyacı olan kabul eder. İhtiyacı olmayan, fazla para vermek istemez. Allahü teâlânın bu yasak emri, lüzumsuz olurdu. Her ihtiyaç zaruret sayılırsa, faizin haram olacağı yer kalmaz. (Müj. m. 202)
Öldürmek için silah çekene karşı kendini korumak, meşru savunma olur. Saldırıya uğrayanın, kendisini korumak için saldırganı zararsız hâle getirmesi caizdir. Ancak bir kimse, sırf korkutmak için (seni öldürürüm) derse, beni öldürecek diye hemen onu öldürmek caiz olmaz.
Hanefi mezhebindeki bir kimse, evlenip çocukları olduktan sonra, hanımının kendisinin süt kardeşi olduğu meydana çıksa, (Artık olan olmuş, evlenmişler, çocukları olmuş, yuvayı yıkmak uygun olmaz) diyerek evliliğe devam edilemez. Böyle hallerde, yalnız o hususta başka bir mezhep taklit edilerek yuvanın yıkılması önlenir. Şafiî�de doyuncaya kadar 5 defa emen süt kardeş olur. 2-3 defa emerek süt kardeş olan böyle karı koca, Şafiî�yi taklit ederek evliliklerini devam ettirebilirler. Şafiî�yi taklit etmeden evliliklerini devam ettirmeleri mümkün olmaz.
Diş dolgusu ihtiyaçtır, zaruret değildir. Dolgu yapmak, çürük dişi tedavi etmek değildir. Bir kimse, çürük dişini doldurtmayıp çektirse ölmez. Salih bir doktor, (Dişini doldurtmazsan veya kaplatmazsan ölürsün veya hasta olursun) demez. Salih doktor, (Diş dolgusu zaruret değil, ihtiyaçtır. Bunun için dişini doldur veya kaplat) diyor.
İhtiyaç olunca, zaruret olmasa da başka mezhebi taklit etmek caiz ve lazım olur. (Redd-ül Muhtar)
Dişler meshedilmez
Sual: Dolgu dişleri mesh etmek, ayaktaki mesti mesh etmek gibi caiz olmaz mı? Yahut yaranın üstünü mesh etmek gibi caiz değil midir?
CEVAP
Dinimizde mesh, yalnız ayaklara giyilen mest üzerine yapılır. Bu mestin müddeti de mukim için 24 saattir. Abdest aldıktan sonra tırnaklarına oje süren kadının, abdesti bozulunca, ojenin üstünü meshetmesi caiz olmaz. Cahiller, dolguyu yaraya benzeterek, (kaplamanın altındaki yara yıkanmaz, mesh kâfi gelir) diyorlar. Vücuttaki yaraların üstüne konan sargılara meshedilir. Yara iyi olduktan sonra, sargıya meshetmek caiz olmaz. Eğer bu sargıları kaldırmak da bir güçlük olursa, sargıları çıkarıncaya kadar altlarını yıkamak sakıt olur. Çünkü bunlar zaruret ile konulmuş idi. Yani yarayı tedavi etmek, eski haline getirmek için konulmuştur. Kaplama ve dolgu ise, dişi tedavi etmiyor, eski haline getirmiyor. Hasta dişin, oyuk dişin o haliyle bir müddet daha kullanılmasını sağlıyor. Eğer dolgu, dişi tedavi etseydi, yani dişin çürüğünü kaldırıp eski haline getirseydi, sargı gibi zaruret olurdu. Kaplama üstüne meshetmek, yara üzerine meshetmek gibi değildir. Sargı, yaranın iyi olması, eski haline gelmesi için konuyor. Dolgu ve kaplamada ise dişin eski haline gelmesi mümkün değildir. Birbirine kıyas edilemez.

İhtiyaç halinde başka mezhebi taklit caizdir. Fakat eli kanayan bir Hanefi, Şafiî�de kan abdesti bozmaz diyerek, Şafiî�yi taklit ederek o haliyle namaz kılamaz. Çünkü muteber eserlerde buyuruluyor ki:
Başka mezhebi taklitte, o mezhebin şartlarına da uymak gerekir.
(Hulasat-üt tahkik, Hadika)
Güçlük varsa, farzı yapmak için başka mezhebi taklit caiz olur. (Fetava-i Hayriyye)
Bir Hanefi; kendi mezhebine göre yapamadığı bir işi yapabilmek için, başka bir mezhebi mesela Şafiî�yi taklit edebilir. Bahrürraık ve Nehrülfaık�ta da böyle yazılıdır. (Nimet-i İslâm)
Zaruret olmasa da, güçlük, sıkıntı olduğu zaman, diğer üç mezhepten biri taklit edilir. Bir ibadetin sahih olması için dört mezhepten birine uygun olması gerekir. Eğer şartlarından biri, bir mezhebe, başka biri de başka mezhebe uygun olursa, bu ibadet sahih olmaz. (Redd-ül Muhtar)
Çok eskiden sallanan diş, altın tel ile bağlanırdı. Çıkmış diş veya koyun dişi yahut altından yapılmış diş, çıkan dişin yerine konur, bir tel ile diğer dişlere tutturulurdu. Bu tellerin altına su sızardı.
Gümüş yüzük takmak caizdir. Fakat yüzük dar olup altına su geçirmezse, guslü sahih olmaz. Guslün veya abdestin sahih olması için dar olan yüzüğü oynatarak altına suyu ulaştırmak gerekir. Diş kaplatmak da caizdir. Ancak altına suyu ulaştırmak mümkün olmaz. Dişleri sökmek gerekmez. Dinimizin bildirdiği ruhsattan faydalanılır. Gusülde ağzın içini yıkamanın farz olmadığını bildiren Maliki veya Şafiî taklit edilir.
Bir Hanefi�nin kendi mezhebine göre yapamadığı bir işi yapabilmesi için Şafiî�yi taklit etmesinde beis yoktur. Fakat bu işi yaparken taklit ettiği mezhebin şartlarını da yerine getirmesi gerekir. İhtiyaç olmadan ve şartlarını yapmadan taklit etmesi telfîk olur ki caiz değildir. (Merakıl-felah haşiyesi)
Zaruret olmadan yapılan bir şey sebebi ile ibadet yapmakta güçlük olunca, bu farzı yapmak için başka mezhebi taklit etmek gerektiği (Redd-ül Muhtar, Mizan, Hadika, Berika, Fetava-i Hadisiyye, F.Hayriyye ve Mafüvat) gibi kıymetli kitaplarda yazılıdır.
Modern diş hekimliği
Sual: Merhum A. Fikri Yavuz, ilmihaline, İmam-ı Serahsi, diş kaplatmaya fetva verdi diye yazmıştır. İmam-ı Serahsi, miladi 1090�da vefat ettiğine göre o devirlerde kaplama var mıydı?CEVAP
O devirde kaplama yoktu. Sallanan diş veya herhangi bir diş, gümüş veya altın tel ile birbirine bağlanırdı. Bunu kaplama olarak tercüme etmek büyük hatadır. Bundan daha büyük hata ise, bu büyük yanlışlığı bilip de susmaktır. Hadis-i şerifte buyuruluyor ki:
(Yalanlar yazılır, âdetler ibadetlere karıştırılır ve Eshabıma dil uzatılırsa, doğruyu bilen herkese bildirsin! Doğruyu bilip de, gücü yeterken bildirmeyene, Allah lanet etsin!) [Deylemi]
Diş yapımının tarihçesi hakkında Prof.Dr. Gazanfer Zembilci�nin (Tam Protezler)
Görüldüğü gibi, İmam-ı Serahsi hazretleri, modern diş hekimliğinin kurulmasından 7 asır kadar önce yaşamış, kitabının Tarihçe kısmında (Protez yapımının başlangıcı, 18. yüzyıla tesadüf eder. Bu yüzyılda çoğunlukla kuron [kaplama] ve köprü protezlerinin yapıldığı görülmektedir. Modern diş hekimliğinin kurucusu Fauchard, 1761 yılında ölmüştür. 1825�te Paris�te ilk suni diş yapılmıştır) deniyor. tadbib kelimesini kullanmıştır. Tadbib etmek, tel ile şerit ile bağlamak demektir. Mesela Bezzâziyye�de, (Mushafın cildini tadbib etmek caiz ise de, altın ve gümüş yerine dokunmamak gerekir) buyuruluyor. Tadbib kelimesi, bütün yüzeyi kaplama demek olsaydı, Mushafı hiç ele almak caiz olmazdı. Demek ki etrafına metal şerit çevirmek demektir. Fıkıh kitaplarındaki, (Sallanan dişi altın ile tadbib etmek caizdir) demek, sallanan diş, altın tel veya şerit ile bağlanabilir demektir. Dişleri kaplatmak diye bir ifade yoktur.
Nasbur-raye�den alınan iki hadis, yanlış tercüme edilerek diş kaplatmaya caiz deniyor. Sahabeden bir zat,
(Uhudda dişim kırılınca Resulullah, kırılan dişimin yerine, altın bir diş edinmemi emretti) ve (Hazret-i Osman da, sallanan dişlerini altın ile tadbib ettirdi) diyor. Yanlışlık, tadbib kelimesinin kaplatma diye tercüme edilmesinden ve altın diş edinmeyi de kaplama sanılmasından ileri gelmektedir.
Yanlış yazanlar
Sual: Bu vesikalara rağmen, (diş dolgusu gusle mani olmaz) diye niçin yanlış yazıyorlar?
CEVAP
Diş dolgusu gusle mani değil diye yanlış yazanlar, üç gruba ayrılmaktadır:
1- Tadbib kelimesini kaplatmak sanıp, (İmam-ı Muhammed ve İmam-ı Serahsi diş kaplatmaya fetva verdi) diyenler, o devirde kaplamanın olmadığını bilmeyip Siyer-i kebire ve Mebsut�a iftira edenler.
2- Fıkıhtan haberi olmayıp, diş dolgu ve kaplamasını zaruret sanarak yaraya benzetenler. Ki bu ilmi bir benzetme değildir.

3- Dinde reformcular.
İbni Hazm, Şevkani, Abduh, Reşit Rıza gibi mezhepsizleri örnek alıp, reformcu İsmail Hakkı İzmirli�yi, İttihatçıların getirdiği şeyh-ül-islamları mesela mason Musa Kazım�ı ve Üryanizade�yi delil gösterirler. Bir kısmı taklidi haram sayarak, bir kısmı da telfîkı savunarak bir çok kimseyi dalalete sürüklemişlerdir. İzmirli�nin camileri kiliseye çevirmek, namazı kaldırmak için diğer reformistlerle hazırladığı rapor, bir çok kitap ve dergilerde yer almıştır. Kadir Mısıroğlu ve Sadık Albayrak da bu raporu tenkit maksadıyla kitaplarına almıştır.
Necip Fazıl Kısakürek, (İman ve İslâm Atlası), Yusuf Kerimoğlu ise (Emanet ve Ehliyet) isimli ilmihal kitabında, diş dolgusu olanların Şafiî�yi taklit etmeleri gerektiğini bildirmiştir.
Dini konularda bilmeden konuşmanın vebali, fetva vermenin mesuliyeti çok büyüktür. Hadis-i şeriflerde buyuruluyor ki:(Fetva vermeye en cüretli olanınız, Ateşe [girmeye] en cüretli olanınızdır.) [Darimi]
(Bilmeden fetva verene, yer ve gökteki melekler lanet eder.) [İbni Lal, İbni Asakir]
(Ümmetim, kötü âlimler, cahil abidler yüzünden helak olur. Kötülerin en kötüsü kötü âlimlerdir. İyilerin en iyisi de iyi âlimlerdir.) [Darimi]

(Sizin için Deccalden daha çok, sapık imamlardan korkuyorum.) [İ.Ahmed]

(Ahir zamanda, âlim ve ilim azalır, cahillik artar. Cahil ve sapık din adamları, yanlış fetva vererek fitne çıkarır, doğru yoldan saptırırlar.) [Buhari]
(Ümmetim, kötü din görevlilerinden çok zarar görecektir.) [Hakim]
(Ehli olmadan yanlış fetva veren, hainlik etmiş olur.) [Ebu Davud, Hakim]
(Allahü teâlâ, âlimleri almak suretiyle ilmi ortadan kaldırır. Âlim kalmayınca da, cahiller bilmeden yanlış fetva verir, hem kendilerini, hem de başkalarını sapıtırlar.) [Buhari]

Doğruyu söylememenin, ilmini gizlemenin vebali de çok büyüktür. Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:(Yalanlar yazılır, âdetler ibadetlere karıştırılır ve Eshabıma dil uzatılırsa, doğruyu bilen herkese bildirsin! Doğruyu bilip de, gücü yeterken bildirmeyene, Allah lanet etsin!) [Deylemi]
(İlmini gizleyene kıyamette ateşten bir gem vurulur.) [Hakim]

(İlmini [bildiğini]
gizleyene, denizdeki balıktan, gökteki kuşa kadar her şey lanet eder.) [Darimi]
(Âlimin bildiğini söylememesi, cahilin de bilmediğini sormaması helal değildir. Çünkü Allahü teâlâ, “bilmiyorsanız, ilim ehline sorun”
buyuruyor.) [Taberani]

Tadbib kelimesinin manası
Sual: (Lisan-ül Arap lugat) kitabında tadbib kelimesi kaplamak demektir diyor. Tadbib kelimesi sadece altın diş veya tel edinmeyi değil tamamen kaplamayı içine almaktadır.
O halde diş dolgusu caiz olmaz mı?
CEVAP
Birincisi din lügatten öğrenilmez, tefsir ilmi, fıkıh ilmi lügatten anlaşılmaz. Kelimenin sözlük manası ile ıstılah manası farklı olabilir.

İkincisi tadbib kelimesi bugün kaplama manasında kullanılsa bile, o devirlerde [1200 yıl önce] kaplama anlamında değildi. Çünkü 12 asır önce diş kaplatmak diye bir şey yoktu. Olmayan şeyden nasıl bahsedilir ki? (Bu imam-ı a�zam uçakta kitap okurdu) demeye benzer. O zaman uçak mı vardı?

Tadbib, şerit ile, dadbe yani kapı sürgü demiri gibi, enli, yassı bir şey ile sarmak demek olduğu,
Tahtavi�nin ve İbni Âbidin�in Dürr-ül-muhtar haşiyelerinde, tadbib edilmiş kürsi üzerine oturmayı bildirirken ve Dürr-ül-münteka ve Camiur-rumuz�da yazmaktadır. Bezzâziye ve Hindiyye�de diyor ki:
(Gümüş ve altın şekiller ile süslenmiş kaptan yiyip içmek caizdir. Fakat, elini, ağzını gümüşe, altına değdirmemek lazımdır. İmameyn, böyle kapları kullanmak mekruhtur dedi. Tadbib edilmiş kap da böyledir. Kürsiyi ve hayvan semerini tadbib etmek caiz ise de, altın ve gümüş bulunan yerlerine oturmamak lazımdır. Mushafın cildini tadbib etmek caizdir. Fakat, altına, gümüşe dokunmamak lazımdır.)

Görüldüğü gibi, tadbib etmek, bütün yüzeyi kaplamak demek değildir. Etrafına metal şerit çevirmek demektir. Fıkıh kitaplarında, (Sallanan dişi altın ile tadbib etmek caizdir) diyor. Bu söz, sallanan dişi, düşmekten korumak için altın tel veya şerit ile bağlamak caizdir demektir. Çünkü, bu tellerin altına su sızar. Hem de, gusül abdesti alırken, protez dişlerin çıkarıldığı gibi, tel ve şerit bağlar da yerlerinden çıkarılmakta, temizlenip, gusülden sonra yerlerine konulmaktadır. Çıkarılıp temizlenmezlerse, aralarında kalan yemek artıkları ağızda kötü koku ve tahribat yapar. (Sallanan dişi kaplatmak caiz olur) demek, fıkıh âlimlerine iftira olur. Çünkü, sallanan diş kaplanamaz, bağlanabilir. Bir de o devirlerde zaten kaplama diş diye bir şey yoktu. Bu açıkça imamlara yani din büyüklerine iftiradır.
Şu halde (diş kaplatmak gusle mani olmaz) diye fetva uydurmak, gerçek bir din adamının yapacağı şey değildir. Hiçbir fıkıh kitabında, (çürüyen dişleri kaplatmak veya doldurtmak gusle mani olmaz) diye asla bir ifade yoktur.
Üçüncüsü diyelim ki
tadbib tamamen kaplama olsa bile, diş kaplaması ile ne ilgisi var? Çünkü o devirde diş kaplatması yoktu. Olmayan şeyin neyi savunulur ki? Diş kaplamasının tarihi bellidir. Diş dolgu ve kaplama tekniği 150 yıl önce başlamıştır.
Sanki asırlar önce diş kaplatılıyormuş gibi A. Fikri Yavuz, (900 yıl önce diş kaplatmasına fetva verilmiştir) diyordu.
Allah�tan korkmak lazım. 9 veya 12 asır önce diş kaplatma tekniği mi vardı? Denize düşen yılana sarılırsa da, fetvaya bunalan da ittihatçıların adamlarına mason Musa Kazım ve Üryanizade ve benzerlerine sarılmamalı, kuru bir inadı bırakmalıdır. Müslümanların yanlış ibadet etmelerine sebep olmamalıdır.
Fetva olsa, kim itiraz eder ki
Sual:
(Diş dolgusu ve diş kaplatmasının caiz olduğuna dair imam-ı a�zam ve imameynin [imam-ı Ebu Yusuf ve imam-ı Muhammedin] fetvaları var) deniyor. Böyle bir fetva var mı?CEVAP
Asla yoktur.
İmam-ı a�zam hazretleri zamanında dolgu ve kaplama yoktu. Birisi kalkıp (imam-ı a�zam bilgisayarla yazı yazardı) dese buna ne denir? Eğer deli değilse yalancı denir. Çünkü imam-ı a�zam hazretleri miladi 767 yılında vefat etti. Yani vefat edeli 1200 yılı geçmiştir. 1237 yıl olmuştur. O zaman ne kaplama, ne de dolgu ne de bilgisayar vardı. Dolgu ve kaplama 1850 yılında meydana çıkmıştır. Şimdi, imam-ı a�zam dolgu ve kaplamaya fetva verdi demek cehaletten başka şey değildir.
İmameyn altın tel ile, imam-ı a�zam da gümüş tel ile bağlamaya izin veriyor. Bu konu gusül bahsinde değil, altın gümüş kullanma bahsindedir. Bu imamların altın veya gümüşe izin vermesi madenlerin kullanılması için fetvadır. Gusül ile hiçbir ilgisi yoktur.
Gümüş yüzük için de imamların fetvası vardır. Gümüş yüzük takmak erkeklere caiz buyuruluyor. Ama gümüş yüzük sıkı ise, altına su geçmiyorsa, gusül sahih olmaz. Gümüş yüzüğe caiz dendi diye, dar olan gümüş yüzüğün altını yıkamamak mı gerekir?
İlim ahlakına uymalı
Sual:
Hindiyye�deki: (Dişinde kovuk bulunup içerisinde, ya da dişlerinin arasında yemek kalırsa veya burnunda ıslak kir bulunursa, esah görüşe göre guslü olur. İhtiyatlı olan, kovuktaki yemeği çıkarıp suyu oraya ulaştırmasıdır) ifadesine dayanarak, diş kaplatmanın gusle mani olmadığını söylüyorlar. Doğru mudur?CEVAP
Yanlıştır. İfadeyi kasten eksik almışlar.
Hindiyye�deki, (Burnundaki kuru kir, gusle manidir) ifadesini almamışlar. Kovuktaki yemeğin altına su sızacağı için gusle mani değildir. Fakat hamurlaşmış yemek parçasının altına su geçmezse gusül sahih olmaz. Mülteka tercümesine de, diş dolgusu gusle mani değil diye uydurma bir ilave yapılmış. Bunların maksatları nedir ki?
Vücudun içi yıkanmaz
Sual: (Diş dolgusu gusle mani değildir. Çünkü vücudun içini değil, dışını yıkamak gerektiği gibi, dişin de içini değil, dış yüzünü yıkamak gerekir. Diş dolgusunun altını yıkamak gerekmez) diyorlar. Buna ne denir?
CEVAP
Elbette dişin içi yıkanmaz. Öyle bir şey yapan da yok.
İnsanın bir parmağı kökten kesilse, kesilen yer artık vücudun dışı olur, kesik yer yıkanmazsa abdest de gusül de olmaz. İnsanın kolu, bilekten kesilse, kesilen yer, artık vücudun dışı olmuş olur. Kesik yer yıkanmazsa abdest de gusül de olmaz. Diş de böyledir. Dişin yarısı kırılsa, kırılan yer, vücudun dışı sayılır. Dış kısmını da gusülde yıkamak farzdır. Fıkıh kitapları ağzın içinde, dişlerin arasında ve dişlerin üstünde iğne ucu kadar kuru yer kalırsa, gusül sahih olmaz diyor.

İlham dinde senet değildir
Sual: Evliyadan Şafii bir zat, (Dişleri kaplama lehinde, âlimler fetva vermeye cesaret edemiyor. Halbuki bu diş meselesi umum-i belva halini almış, her tarafa yayılmış ki, kaldırılması kabil değil. Ümmeti bu büyük beladan kurtarmak çaresini düşündüm; birden kalbime bu ilham geldi. Haddim ve hakkım değil ki, ehl-i ictihadın vazifesine karışayım. Ama, bu umumi belva zaruretine karşı, fetvalara taraftar olmadığım halde diyorum ki: Eğer Müslüman bir diş hekimi kaplamaya ihtiyaç var derse, kaplama gusle mani değildir) diyor. Bu Şafii evliyanın ilhamı senet olmaz mı?
CEVAP
Evet, hiçbir evliyanın ilhamı senet değildir. Evliya ilhamından sorumlu da olmaz. Hallac-ı Mansur hazretleri
enel hak demiş, İbni Arabi ve Bayezid-i Bistami hazretleri gibi büyük zatların da hatalı ilhamları olmuştur. İlhamların doğruluğu, İslamiyet bilgilerine uygun olmalarından anlaşılır. İmam-ı Rabbani hazretleri buyurdu ki:
(Edille-i şer�iyyeye yani dindeki dört delile uymaya emrolunduk. Ama Evliyanın ilhamlarına uymaya emrolunmadık. İlham, yalnız sahibi için delildir, başkaları için senet değildir.)
[1/ 272]
(Evliyanın ilhamında yanılması, müctehidin ictihadda yanılması gibidir; kusur sayılmaz. Bundan dolayı, Evliyaya dil uzatılmaz. Ancak Evliyanın yanlış ilhamlarına uymak caiz değildir. Müctehidlerin hata ihtimali olan sözlerine uymak ise vaciptir.) [m.31]
(Tasavvuf büyüklerinden birkaçı, kendilerini hâl kaplayınca, doğru yolun âlimlerinin bildirdiklerine uymayan bilgiler, marifetler söylemişler ise de, keşf yolu ile ilham ile söyledikleri için suçlu sayılmaz. Bunlar ictihadında yanılan müctehidler gibidir. Hatta, bunların yanılmalarına da bir sevap verilir. Böyle farklı bilgilerde, Ehl-i sünnet âlimlerinin bildirdikleri ancak doğrudur. Çünkü bu bilgiler, vahy ile bildirilmiştir. Tasavvuf büyüklerinin marifetleri ise, ilham iledir. İlhamda kıl ucu kadar uygunsuzluk varsa, yanlış demektir.) [1/112]
Umumi belva için çare
Şimdi yukarıda bildirilen ilham hakkında ihtimalleri sıralayalım:
1- Şafii�de gusülde ağzın içini yıkamak farz olmadığı için, Şafii olan veli böyle söylemiş olabilir.
2- Ulemanın diş dolgusuna fetva vermekten çekindiği bildiriliyor. Elbette çekinirler. Müslümanları cünüp gezdirmeye hangi âlim cüret edebilir ki? Musa Kazım gibi ittihatçıların mason şeyh-ül-islamları buna fetva verdi ise de salih âlimler, buna cesaret edemedi.

3- Evet diş meselesi
umumi belva halini almıştır. Mesela açık gezmek, içki, kumar, çalgı da umumi belva halindedir. Şimdi bir evliya, (Milleti bu büyük günahlardan kurtarmak için kalbime şöyle bir ilham geldi) dese ve bu haramlara izin verse, ilhamı senet olur mu? Nitekim aynı mantıkla kızların başlarını açmaya ve göz ile namaz kılmaya ruhsat verenler çıkmıştır.
4- (Müslüman bir diş hekimi, �kaplama ihtiyaçtır� derse, kaplama gusle mani olmaz) deniyor. Diş hekiminin sözü dinde senet midir? Senetse, başka bir diş tabibi de, zaruret değil dese, onunla da amel edilir mi? Bu işi diş tabibi mi çözer, yoksa ulema mı?

5- Haddim ve hakkım değil ki� ifadesine rağmen aksine hareket edilmesinin hikmetini bilemeyiz. Bilmemiz de gerekmez. Çünkü sonuçta bu bir ilhamdır. İlham ise senet olmaz.

6- Çare: Dolgu ve kaplaması olanların, Maliki veya Şafii mezhebini taklit etmeleri yeterlidir.

Sözde mi hak?
Sual: Bazıları mezhep taklidine akıl erdiremiyor. Bir gün bunlardan birisine dedim ki, 4 mezhep hak mı? �Elbette hak� dedi. Peki, sözde mi hak dedim. �Hayır gerçekte hak� dedi. Peki dedim, madem gerçekte hak, o zaman Hanefi�deki bir sıkıntı için, hak olan Maliki veya Şafii mezhebini taklit etmekten niye çekiniyorsun? �Bir hoca lüzum yok demişti de… Ben de ona inandım� dedi. Ben de öyle hocaya değil, kitaplara inanmak lazım, bir mezhepte bir çıkış yolu yoksa veya sıkıntılı ise başka bir mezhep taklit edilir dedim. Doğru demiş miyim?
CEVAP
Evet doğru. İlmi ve insafı olanlar için sözleriniz yeter. Her hocanın sözüne bakılmaz. Bazıları tesettürü inkâr ediyor, bazıları müziğe helal diyor, horozdan kurban edilir diyor, bazıları namaz üç vakit diyor, bazıları dinin sahibine yani âlemlere rahmet olarak gönderilen Muhammed aleyhisselam efendimize hâşâ (postacı idi, vazifesi bitti, YALNIZ KUR�AN) diyor, bunları çoğaltmak mümkün. Din yeni gelmedi. Eksik de gelmedi. Onun bunun sözüne değil, dindeki 4 delile yani edille-i şeriyyeye bakmak lazım.

Hiç zararı olmaz
Sual: Günümüzdeki müslümanlar olarak fıkıh bilgimiz yok gibi, yani çok az. Diş dolgusu veya kaplaması olanların, Maliki veya Şafii mezhebini taklit etmeleri gerektiğini delilleriyle yazıyorsunuz. Başkaları da kendilerine göre delil gösteriyorlar. Siz bunların da yanlış olduğunu ispat ediyorsunuz. Ancak bizim gibi fıkıh bilgisi olmayanlar, bu delillerden fazla bir şey anlamıyoruz. Bizim için mantıki bir izah yapar mısınız?
CEVAP
Dini hükümlerde dindeki 4 delile bakılır. Sizin için şu kadarını söyleyelim: Dört mezhebimiz haktır. Kendi mezhebimizde yapmamızda sıkıntı olan bir işi, bunlardan birisine uyarak yapabiliriz. Dünyalık işlerimizde ihtiyata riayet etmemek ahmaklık olduğu gibi, ibadetlerde de ihtiyata riayet etmemek ahmaklık olur.

Hanefi mezhebinde ağzın içini gusülde yıkamak farzdır. İğne ucu kadar kuru yer kalsa gusül sahih olmaz. Bunun için diş dolgusu olanların, gusülde ağzın içini yıkamak farz değil diyen Maliki veya Şafii mezhebine uymaları gerekir. Bizim naklettiğimiz yanlış bile olsa, bunun hiçbir zararı olmaz, üstelik, hak olan başka bir mezhebin şartlarına da uyduğumuz için sevap kazanırız. Zaten her Müslüman, kendi mezhebinin şartlarına uyar, diğer mezhebin şartlarını da gözetmeye çalışırsa, müstehap olur. Eğer Hanefi mezhebinden naklettiğimiz husus doğru ise, inanmayanlar bir ömür boyu cünüp gezer, namazı da sahih olmaz.
Şeyh-ül İslam Musa Kazım
Sual: Diş dolgusuna fetva veren Şeyh-ül-İslam Musa Kazım kimdir?
CEVAP
Sultan ikinci Abdülhamid hanın tahttan indirilmesi ile din işlerine de fesat karıştı.
İttihat ve terakki fırkasına kayıtlı olan cahiller, hatta masonlar, din işlerinde yüksek mevkilere getirildi. İlk iş olarak, sultan Abdülhamid hanın son Şeyh-ül-İslamı Muhammed Ziyaüddin efendi, vazifesinden alındı. Bu yüksek makama 1910�da Musa Kazım efendi getirildi. Bu zat, koyu ittihatçı ve mason idi. Bunun gibi, İslamiyet’e uymayan hareketlerinden ve sapık yazılarından dolayı ikinci Abdülhamid han tarafından Irak�a ve Fizan’a sürülmüş olan bölücü kimseler, İstanbul�a getirilip, kendilerine din işlerinde vazifeler verildi. Bu cahil ve partizan kimseler, bozuk, sapık din kitaplarının yazılmasına, yayılmasına, önayak oldular. Abdülhamid han zamanında yazılan din kitapları, bir ilim heyeti tarafından tetkik edilirdi. Tasdik edilip, izin verilenler bastırıldı. Böylece, o tarihlerde basılan din kitaplarına güvenilir. 1909 dan sonra din kitapları yetkili âlimler tarafından kontrol edilmez oldu. Bu kitaplardan, ancak vesikalar vererek, yazılanlara güvenilir. Ne oldukları belirsiz kimselerin ve bid�at fırkalarına satılmış olan mezhepsiz din adamlarının yazdıkları bozuk kitapları okuyan Müslüman yavruları, temiz gençler, dini yanlış öğrendiler. Böyle cahil yetiştirilen Müslümanlardan bazıları, siyaset cambazlarının tuzaklarına düştüler. Kendi partilerinden olmayanlara kâfir diyecek kadar taşkınlık yapanları oldu. Müslümanlar arasındaki bu fitne, İslam düşmanlarının işlerine yaradı. İngilizlerin (İslamiyet’i yok etmek) planlarının gerçekleşmesini kolaylaştırdı. İşte bunun için, Allahü teâlâ, Müslümanların bölünmelerini yasak etti, kardeş olduklarını bildirip, birbirlerini sevmelerini, vatan düşmanlarına karşı birleşerek kuvvetli olmalarını emretti. (Eshab-ı Kiram kitabı)
Yahudiler, İttihat ve terakki fırkası ile işbirliği yaptı. Bütün şer güçler, sultana karşı birleşti. 1909 da tahttan indirilip, bütün Müslümanlar öksüz bırakıldı. İttihat ve terakkinin başında bulunanlar, din düşmanlarını ve masonları devletin en yüksek mevkilerine getirdiler. Hatta, Şeyh-ül-İslam yaptıkları Hasan Hayrullah ve Musa Kazım mason idi. Ülkeyi kana buladılar. Bu İngiliz uşaklarının sebep oldukları, Balkan, Çanakkale, Rus ve Filistin cephelerinde, haince hazırlanmış İngiliz planları ile, Abdülhamid hanın yetiştirdiği, dünyanın birinci kara ordusu yok edildi. Yüz binlerce vatan evladı şehit edildi. İngilizlerin hileleri ile, devletin başına geçen masonlar, vatanın savunmaya muhtaç olduğu bir zamanda, milleti sahipsiz bırakıp kaçtılar. Hainliklerini böylece de ispat ettiler. (İngiliz Casusu kitabı)
(Diş doldurtmaya Musa Kazım efendi de fetva vermiş) sözü, vesika olamaz. Fetvanın fıkıh kitaplarından alınmış olması ve alınmış olduğu kitaptaki mehaz olan yazının fetva altında bildirilmesi lazımdır. Musa Kazım efendi, böyle yapmamış, kendi mantığı ve düşüncesi ile birçok yanlış fetvalar vermiştir. Meşrutiyetin ilanından sonra, ittihatçıların iş başına getirdikleri cahil, hatta mason din adamları böyle bozuk fetvalar vermekten çekinmediler. Müslümanın uyanık olması, masonların ve mezhepsizlerin, münafıkların ve bid�at sahiplerinin, bölücülerin güler yüzlerine ve tatlı sözlerine aldanmaması, onların yazılarına değil, (Ehl-i sünnet) âlimlerinin kitaplarına uyması ve bu kitaplara uyan hakiki din adamlarına tâbi olması lazımdır. (İslam Ahlakı kitabı)