Kabala Bilgeliği manevi dünyayı çalışmak için bir araçtır. Dünyamızı keşfetmek için, fizik, kimya, biyoloji gibi bilimleri kullanırız. Ancak doğal bilimler sadece beş duyumuzla algıladığımız fiziksel dünyayı çalışır. İçinde yaşadığımız dünyayı bütünüyle anlamak için, duyularımızın algılayamadığı gizli âlemi keşfedebilecek bir araştırma aracına ihtiyacımız vardır. Kabala Bilgeliğine göre realite iki güç veya nitelikten oluşur: alma arzusu ve ihsan etme arzusu, vermek. İhsan etme arzusu vermek istediği için bir alma arzusu yaratır, bu nedenle daha yaygın biçimde kullanılan adı ‘Yaratan’dır. Bu yüzden tüm yaratılış, biz dâhil, bu alma arzusunun tezahürleridir. Kabalayı, realitenin iki temel gücüyle – alma ve ihsan etme – çalışarak faydamıza kullanabiliriz. Kabala bize sadece yaratılışın tasarımını öğretmez, aynı zamanda realitenin her şeye gücü yeten ve her şeyi bilen başlangıçtaki Tasarlayanı gibi, nasıl tasarlayanlar olabileceğimizi öğretir.
3 Ekim 2012 Çarşamba
Mistizim Tasavvuf Mutasavvuf
Mutasavvıfların tasavvuf tanımları Sufizm'in tanımı çeşitli mutasavvıflarca farklı şekillerde yapılmıştır. Bu tanımlardan birine göre, Sufizm, insanın akıl yoluyla erişemediği ilahî hakikatleri ve gayb âlemine ait hakikatleri sezgiyle arama yoludur. Hedef, insan-ı kâmil olmaktır. Bir başka deyişle, Sufizm, İslam inanışına göre, kişiliği kötü huylardan temizleyip, ruhu pak edip, olgunluk ve kemale erme yoludur. Tasavvuf, silsile yolu ile Muhammed Peygamber'e dayandırılan, Allah'ı anlamaya vesile olarak, Peygamber vârisi olduğuna inanılan Evliya ve Mutasavvıflar tarafından, "Hakk'tan aldığını halka sunuş" yolu olarak takdim edilen, dinin fıkıh, kelam, Ahlak ve tasavvuf olmak üzere dört ana temelden oluştuğu inancını savunan Mutasavvıfların yolu olarak ortaya çıkmıştır. Tasavvuf, Allah’ın, seni sende öldürüp, Kendinde ebediyen diri kılmasıdır. (Cüneyd Bağdadî) Tasavvuf ehlinin üç vasfı vardır. Toprak gibidir, iyiye de, kötü kimseye de verir. Bulut gibidir, her şeyi gölgeler. Yağmur gibidir, sevilen kimseyi de, sevilmeyen kimseyi de sular. (Harkûşî Abdülmelîk bin Muhammed) Tasavvuf hâldir, söz değildir, söz ile ele geçmez. (Abdülkadir Geylani) Tasavvuf, Resûlullah efendimizin sünnet-i seniyyesine uymak, fazla konuşmayı, fazla yemeği ve fazla uykuyu terk etmektir. (Alâüddevle Semnânî Ala' Ad-Dawla As-Simnani Tasavvuf, insanı Allah’tan uzaklaştıran şeylerin hepsini terketmektir. (Ali ibn Sahl Rabban al-Tabari) İnsana lâzım olan önce Ehl-i sünnete uygun inanmak, sonra şeriata uymak, daha sonra tasavvuf yolunda yükselmektir. (Muhammed Bâkî-billâh) Tasavvuf, vakti, en değerli olan şeye harcamaktır. (Ebû Saîd Ebü'l-Hayr) Tasavvuf ahlâktan ibarettir. Bu bakımdan ahlâkı senden yüksek olan, senden daha fazla arınmış demektir. (Ebû Bekr el-Kettânî) Tasavvuf: Kâinatı eksik görmek, daha da ötesi bütün eksikliklerden münezzeh olanı müşâhede ederek bu eksik varlıkları hiç görmemektir. (Ebû Amr ed-Dımeşkî) Tasavvuf; kulun her zaman, o an için kendisine en uygun olan şeyle meşgul olmasıdır. (Amr bin Osman el-Mekkî[kaynak belirtilmeli]) Sufizm Peygamberlerin öğretisinin özüdür. Kaynağı ilk insana kadar gider, çünkü tohumu her insanın kalbinde mevcuttur. (Salahattin Ali Nader Angha[6]) Ruhu kötü huylardan temizleyip (safa) marifete ulaşma yoludur. Hakiki bilgi ise Allah'ı bilmektir. Mistisizm, sufizm ve tarikatler Tasavvufun Mistisizm'in İslam özelindeki hali olduğunu iddia edenler olduğu gibi, mistisizmin Çin-Hindu dinlerinden gelmesi nedeni ile İslam ile tamamen farklı olduğunu iddia edenler de olmuştur. Kimilerine göre, sufizm mutasavvıflıktan daha yüksek bir aşamayı ifade eder. Mutasavvıflar Sufi olmaya çalışmışlar, tekkeler, ekoller kurmuşlardır. Oysa sufizm’de ekol yoktur. Sufizm Batı Türkistan’da doğmuştur. İlk 350 yıldaki sufiler ilhamlı insanlardı, mala mülke değer vermezler, bazen çıkınları bile olmadan gezer ve gittikleri yerlerde insanları dini yönden aydınlatırlardı. Batı Türkistan’daki bu ilk sufiler, tarikatçılık gütmedikleri için, tarikat şeyhleri gibi isim yapmamış, tarihe isimsiz nefer olarak geçmişlerdir. Sufizm insanın kendisini keşfetme yoludur. Dini kurallara bağlı, dogmaları esas alan bir olgu değildir. Sufizm “Ben kimim? Nerden geliyorum? Ve nereye gideceğim?” sorularını soran kişilerin, sorularına sufizm yoluyla cevap bulabileceklerine inandıkları yoldur. Sufizmin çok önemli iki boyutu vardır: Dikey boyut: İç yasamı keşfetme, insanın aslını, özünü bulması, Yatay boyut: insanlara hizmet etmek ve dünyevi ilişkileri uyum, güzellik ve sevgi boyutunda ayarlamak.[7] Kimilerine göre, Sufizm 13. yüzyıla dek sürmüş, 14. yüzyıldan itibaren, yerini tasavvufa bırakmıştır. Kimilerine göre de, mutasavvıf, hedefine ulaştığı zaman sûfî olur. Sufizm ile tarikatlar arasındaki ayrım; Sufizm bir yaşam tarzıdır, hayata farklı bir bakıştır. Tarikatlar ise Sufizmden kaynaklanan, kurumlaşmış olgulardır. Buz ile su ilişkisi gibidir. Buz sudan oluşmuştur, ama suyun katılaşmış, donmuş halidir. Okyanusla bir testi su benzetmesi de sufizmle tarikatlar arasındaki ilişkiyi anlatmaktadır: Okyanusdan su alıp testiye doldursanız testideki su ne kadar okyanus özelliğini korur ki? (İnayat Han, Mevlana)
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)